bildirgec.org

anafor hakkında tüm yazılar

Seyrine Doyulmaz Yapay Girdaplar

zabun | 05 August 2008 02:17

William Pye‘nin iç ve dış mekanlarda; suyun şeffaf, akıcı güzelliğinden, şekillendirilebilmesinden faydalanıp yarattığı heykeller, seyrine doyum olmaz eserler. William Pye’nin sitesinden takip edebileceğiniz üzere yaratıcı bir çok çalışma yapılmış, ama içlerinde en dikkat çekici olanı ismini mitolojiden alan “Charybdis” sanırım. Charybdis’de kısa ve oldukça geniş, şeffaf akrilik malzemeden yapılmış bir silindir içerisinde, çeşitli elektro-mekanik tesisatlarla yapay bir girdap oluşturulmuş. Girdap tabandan yukarı doğru yavaşça yükseliyor ve tavan kısmına geldiğinde akrilik silindirin dış yüzeyini kaplayarak dökülüyor. Bu girdap konsepti üzerinden, iç mekanlarda kullanılmak üzere daha küçük boyutlarda çeşitli eserler de yapılmış. Charybdis, lüks otellerin ve malikhanelerin girişlerinde gördüğümüz fıskiyeli havuzlara modern bir alternatif olabilir. Konuklar kapıda hayranlık içerisinde bu sistemin nasıl çalıştığını anlamaya çalışacaklardır. [video]

GÜNEŞİ İNKAR ETTİK ; GECELERE TUTUNDUK

neslihanrelecni | 13 January 2008 12:59

GÜNEŞİ İNKAR ETTİK ; GECELERE TUTUNDUK

Suçluyuz
Sözcükleri kuruttuk.
Kuru sözcüklerle gözüyaşlıları avuttuk.

Yaşamayı unuttuk,
İnsanca yaşamayı.
Ömrümüzün uzunluğundan yakınır olduk.

Oysa umutlarımız vardı
Bir ömre sığdırılabilecek nice şeye dair.
Oysa umutlarımız vardı
Gülmeye dair.
Ömre sığdırılabilecek olanları unuttuk.
Oysa hayallerimiz vardı
Bir başka düzene doğan güneşe dair

Güneşler doğdu ve güneşler battı üzerimizden.
Günle birlikte kayıplar bıraktık gerimizde.
Kayıplarımızı ve bir güneşe olan inancımızı unuttuk.

Baba ve Kızı

elfiya | 07 June 2006 00:03

…Bu durgun zarafet, bir rüzgar gibi görünmeden köyün içinde eserdi. Göze görünmezdi, ama dilden de düşmezdi. Ne yaptığını, ne yapmadığını ve yediği haltları hep başkalarından öğrenirdi. Köyde hiç kimseyle görüşmez, ayaküstü hal hatır sormak dışında kimseyle konuşmazdı. Evlere gittiğinde kusuru aranır, konuşmaya durduğunda ağzından laf alınmaya çalışılırdı. Bir tek güneş saçlı, gök gözlü bir güzel kızcağız vardı ki onunla sohbet eder, evlerine misafir olurdu. O diğerlerine benzemiyordu. Toprağı buradan ama suyu çok ötelerdendi. Ailesi de ona benziyordu. Hele ki babaları. Babaları bambaşka biriydi. Duruşu, bakışı, sesinin tonu, yürüyüşü kısaca hali bir başkaydı. Ailece tarlaya gider güle oynaya dönerlerdi. Hâlbuki buralarda tarlaya endişeli gidilir, sıkkın ve yorgun dönülürdü.