bildirgec.org

ağız kokusu hakkında tüm yazılar

öpülebilirlik testi

frozsgy | 04 February 2009 19:46


Sevgililer günü yaklaşıyor, ve bilimadamları birkaç hijyen mevzusunun harekete geçmenizi engellemesini istememişler.
“Kiss-o-meter” adlı icat, ellerinizi ağzınıza götürüp koklamaktan %80 daha başarılı ve kötü bir ağız kokusuna sahip olduğunuzda sizi uyarıyor.
Yapılması gereken tek şey, cihaza üflemek, daha sonra 5 sonuç beliriyor: Öp, İhtimal dahilinde, Belki, Riskli, Asla.
Cihaz, 30$’a satılıyor.
kaynak

Öpülünebilirlilik Testi

iMania | 23 January 2009 13:56

Kiss-o-Meter
Kiss-o-Meter

Avucunuza nefes üfleyip koklamakdan daha net bir sonuç verdiği kesin olan bu cihaza üflediğinizde Öpülebilir, Mümkün, Belki, Hayır, Asla seçeneklerinden biri çıkıyor. Karar size ait tabii.. Belki partnerinize sonucu gösterip tepkisini de ölçebilirsiniz. Ama sakın bir üflede bakalım ne çıkacak demeyin, son sözleriniz olabilir. Sadece 30 dolara buradan alınabilir.. Kaynak

Nefes Kokusu Dedektörü

brum | 06 February 2008 00:44

Tanıdıklarınızın nefes kokusundan bıktıysanız onlara bunlardan bitane hediye edebilirsiniz. Bu zamazingo, kötü nefes kokusunu tesbit edebiliyor ve ekrana yansıtabiliyor. Eğer gülümseyen yüzle karşılaşırsanız endişelenmenize gerek yok; nefesiniz güzel. Fakat karşınıza şoke olmuş bir ifade çıkarsa hemen bişeyler yapmalısınız ki başkaları sizden tiksinmesinler.

Japonlardan Sağlık Ölçer Telefon !

byhnvc | 12 October 2007 12:16

Hep söylerim, aklınıza bir şey geliyorsa Japonlardan önce yapın diye (: Çünkü adamların yapmayacakları şey yakında kalmayacak.

Şimdiki eserleri ise sağlık ölçer telefon. Telefonun marifetleri saymakla bitmiyor. Kolestroldür strestir hepsini ölçüyor, stresi düşürmek için muhabbet ediyor hatta ağız kokusunu bile tespit ediyor. Çalışırken stresini kontrol altında tutmak isteyenlere birebir bi alet.

YÜRÜ DE ENSE TRAŞINI GÖRELİM!!!

| 31 August 2007 20:02

Başlığa bakmayın.
Şimdiki bazı erkeklerin ense traşından geçtim, kendisini görmek mümkün değil.Hadi saçını temiz bakabiliyorsa, uzatsın.Ama ensede biten kıl mı tüy mü ne olduğu belirsiz şeyler gerçekten, çok iğrenç duruyor.Hele tırnaklar, çorba kaşıklayacak kadar uzunsa, yüzündeki kılıyla, burnundaki tüyüyle uğraşıp, kaşlarını aldırıyorsa, bunun yanında kol altındaki kılları kurdela bağlayacak kadar uzatıp,
bunu da çağdaş olmaya yorumluyorsa, ayaklarının kokusundan, burun direğiniz şiddetli depremlerle sarsılıyorsa, ağzındaki dişler ve kokusu size bugünkü menüyü söylüyorsa, tüm bunlar o erkeği yeterince itici kılalacaktır zaten.En azından hala bu kriterlerden bir çoğu, ilk etapta, biz kadınların en çok dikkat ettiği, fiziksel özellikler.
Ama bu erkeği tam anlamıyla erkek yapan özelliklerin, sadece vitrin kısmı.Emin olun; ne yakışıklılık, ne karizma,
yukarıda saydığım özelliklerden en az birine sahip bir erkeği kurtaramıyor.Peki bir kadın, nasıl bir erkek ister?Günümüz erkeğine bakınca, kadınların fazla bir tercih şansının kalmadığını düşünüyorum.Öncelikle sarsılmaz bir kişilik istiyor kadınlar.Kendi kendisiyle barışık olabilecek kadar, kendine, hareketlerine, oturuş kalkışına, giyimine, konuşmasına dikkat eden, kendine güvenli, saygı uyandıran bir erkek.İşini, parasını, kariyerini, tüm herşeyini
kaybetmiş bile olsa, batan gemiyi terketmeyen bir kaptandır erkek. Bütün metanetiyle kendisini ve ailesini ayakta tutabilen, şirket patronuyken sahip olduğu gururu hiç eksiltmeksizin, simit satabilecek, inşaatta çalışıp, hamallık yapabilecek adamdır erkek. Bekarsa, ana babasını, kardeşlerini, evliyse, bunlarla beraber, eşini ve çocuklarını başında tac olarak, hiç sarsmadan taşıyabilen ve oradan asla indirmeyen bir hakandır erkek.İşsiz kaldı diye cebindeki tüm meteliği, şişede balık olmayı değil, bir lokmayı evladına bulabilendir erkek.Kendisini doğuran ananın aşkına, ana, avrat, bacı değerlerini ağzından kusmayan, asla kusturmayacak olan adamdır erkek. Kadını; sırf arkadaşlarıyla oynadığı tavla uğruna, zar niyetine atmayan adamdır erkek. Erkekliği playboylarda, kadının etinde, şişe diplerinde, acize atılan naralarda aramak değildir erkeklik. Siz buldunuz da biz mi kaybettik?