bildirgec.org

afrodit hakkında tüm yazılar

Afrodit (1987)

queennothing | 16 May 2011 16:08

“Türk Sineması’nın Afroditi” olarak tanınan Banu Alkan‘a bu unvanı kazandıran yapım olan “Afrodit“, 1987 senesinde gösterime girdi. Aram Gülyüz ile Remzi Jöntürk’ün birlikte yönettikleri filmde Alkan’a Salih Güney ile Sühan Baydar eşlik etti. Yunan Mitolojisi’nde ‘Güzellik Tanrıçası’ olan Afrodit’e Banu Alkan usulü bir felsefe bağışlayan film, kadın oluşu hissetmek, şuh olmak, cinsiyetinin farkedilmesini sağlamak üzerinde duruyor. Alkan’ın Afrodit dilinden sarfettiği cümlelerle akıllarda kalan yapım, Brigitte Bardot’un “…Ve Tanrı Kadını Yarattı” ile aynı özü taşıyor.

Cemile ile Kemal evli bir çifttir. Arkeolog olan Kemal, bir türlü aklından çıkaramadığı Afrodit heykelini adeta saplantı haline getirmiş ve gözü Cemile’yi görmez olmuştur. Cemile ise kocası tarafından farkedilmek için her türlü fedakarlığı yapmaya hazır bir vaziyette beklemektedir. Kemal’den istediğini alamayan Cemile, kadınlık içgüdülerinin farkına varır ve Murat’la tanışmasıyla işler tuhaf bir hal alır.

Anlık Bir Aşk

psikozy | 12 March 2009 13:18

Derin bir uykudayım sanki. Nasıl bir uykuysa, hiç uyanmamacasına kapatılmış gözler. Benliğinden bıkmış bir beden…

Toz ve duman yığınının arasında belli belirsiz seçiliyordu yüzü, ışıl azdı, daha da azaldı. Belki loş bir odaydı, belki alacakaranlık zamanında bir sahilin kenarıydı. Tatlı bir esinti alıp gidiyordu saçlarını. Ne uzundu ne de kısa ama dalgalandıkça titredim baktığım yerde.
Mağrur bir bakışla seyrediyordu gökyüzünü, belki de odadaki o muhteşem avizeyi. Yüzünde acı bir tebessüm vardı, çok merak ettim nedenini. Soramadım yanına gidip, ben yaklaşmak istedikçe dünya büyüyordu belki, belki de ben küçülüyordum olduğum yerde.
Sesleneyim istedim, o anda duydum o derin ve güzel melodiyi. Bir şarkı mırıldanıyordu, içten içe delip geçen beni. Çıkaramadım sesimi, hiçbir şey bozmamalıydı o ezgiyi.
Endamına hayran, izledim dakikalarca, saatlerce, günlerce, aylarca, belki bir ömür izledim…

Mitolojiyi Türkler de yazar

aktifparanoya | 10 October 2008 10:36

Güzellik tanrıçası Afrodit, adını koymadıkları dağın eteğinde Tanrıların aylık çıkan “Tanrılar ölmez” adlı dergisini kurcalamaktaydı. Sayfaları hızlı-hızlı çevirirken Aşk tanrısı Eros’un makalesine gözü takıldı. Okudukça merakının yerini öfke aldı. Eros’a göre Aşk sadece onun maharetiydi ama Afrodit bundan hiç hoşlanmamıştı. Oysa ki zor durumlarda gelip kendisinden yardım istemekteydi. Ne de olsa altın uçlu oku Minyas adlı ucubede hiç işe yaramamıştı. Ne yaptıysa ona kimse aşık olmamıştı ve Afrodit’ten onu çok yakışıklı yapmasını istemişti. Bunun ardından Minyas zamanın en çapkını olarak ün salmıştı. Eros’un altın çocuğu. Afrodit bu zamana kadar böyle anılmasına kızmamıştı ama bu okuduğu artık sabrını taşırmıştı. Gündüzler hiç olmadan geceler geceleri kovalamıştı. Bu gecelerde ise Afrodit sadece düşünmüştü. Eros’u yaptığına pişman edecek bir planı da bulması hayli zaman almıştı. Eros, reddedilmeyecek kadar yakışıklıydı ve bir kızı istemesi yeterliydi.Afrodit içten içe güldü. Eros’u kendi ateşiyle yakacaktı.Büyü ve kötülük tanrıçası Hetake’yi yanına çağırdı. Hatake’nin çirkinliğini sadece duymuştu ve onu yüzyıllardır kimse görmemişti. İçinin çirkinliği kokusuna ,yüzüne ve tüm vücuduna yayılmıştı. Onun hakkında tek bildiği de buydu. Ondan korkuyordu ama verecekleri kendisini Hetake’ye karşı koruyacaktı.Hetake’nin geldiğini bir saat önceden o iğrenç kokusundan anlamıştı. “Demek ki duyduklarım doğruymuş” dedi içinden.