bildirgec.org

2007 hakkında tüm yazılar

The Band’s Visit

ifyess | 10 October 2008 14:47

Haklarında kimsenin pek kafa yormadığı Mısır Polis Bandosu’na ait küçük bir müzisyen grubun yolu bir gün, ülkelerinden kilometrelerce uzağa, İsrail’e düşer.

Görevlerini her daim müthiş bir ciddiyet ve sorumlulukla yerine getirmiş olan bando grubu, İsrail’de küçük bir bölgedeki Arap Kültür Merkezi’nin açılış törenine gönderilirler. Ancak daha ülkeye ayak bastıkları an şanssızlık başlar ve kendilerini almakla görevli yetkilileri havaalanında bulamazlar. Sonrasında gururlu ve bir o kadar da disiplinli olan teğmen Tawfiq Zacharya’nın liderliğinde kendi başlarına yollarını bulmaya karar verirler ama şansızlık devam eder ve isim karışıklığından dolayı hiç de ummadıkları ıssız ve unutulmuş bir kasabaya gelirler.

Ana hikayemiz de böylelikle başlamış olur..

Ortak özellikleri uzaklığı ve unutulmuşluğu yaşamışlık olan; kısmen yabancı iki grubun birbirlerini tanıma, anlama ve kabul etme sürecini anlatıyor The Band’s Visit… aynı zamanda grup içi kuşak çatışması, yalnızlık ve iletişimsizlik kavramlarına değiniliyor…

Bir filme tadını-tuzunu veren müzik etkeni The Band’s Visit’de de önemini gösteriyor. Film bittikten sonra bir müddet zihninizde Arap ezgileriyle etrafta dolanabilirsiniz…
Sahneler ise tamamen simetrik hastasi bir fotoğrafçı edasıyla çekilimiş ki bu da diyalogların sadeliğiyle birleşince izlenirlik oranı çok yüksek bir yapım çıkıyor karşımıza.

Ülkemizde ilk olarak 2007 filmekimi’nde gösterilen, İsrail-Fransa-Amerika ortak yapımı olan The Band’s Visit’in orjinal adı ise “Bikur Ha-Tizmoret“..

The Kite Runner / Uçurtma Avcısı

ifyess | 09 October 2008 13:21

Amir, 70li yılların, şimdiye oranla daha özgür ve demokratik Afganistan’ın da varlıklı bir iş adamının sessiz, içine kapanık ve okumaya düşkün oğludur.
Hasan ise, hem Amir’in en yakın arkadaşı hem evin hizmetlisinin cesur ve sadık oğludur.
İkilinin en büyük ortak özelliği uçurtma sevdalıları olmalarıdır…

Kendilerine Kabil’in Sultaların adını takan bu ikili, mahalleler arası düzenlenen bir uçurtma yarışmasını kazanırlar. Ancak hemen akabinde gelişen travmatik bir olayda dostlukları büyük bir darbe alır.
Amir ve Hasan bu olaydan sonra bir hayli uzaklaşırlar ama her daim birbirlerine olan sevgilerini sürdürürler.

Senki (Gölgeler)

menese | 07 October 2008 13:58

Dünyada, dolayısıyla da bizde de ilk kez Yağmurdan Önce adlı filmiyle tanınan Makedon yönetmen Milcho Manchevski‘nin 2007 yılı yapımı bu film; bir takım hayaletlerin tasallutuna uğramış genç bir doktorun öyküsünü anlatıyor..

‘Şanslı’ lakaplı, Lazar adlı bu genç adam, -tam bir mucize eseri olarak- ölümden döndüğü, korkunç bir trafik kazası geçirmiştir.. Bu kazanın hemen sonrasında meydana gelen tuhaf olaylar; belli ki, bu mucizeyi gerçekleştirerek onu hayatta tutan, metafizik güçlerin işidir..

Ölümün sınırına gidip de dönülen bu kaza sonrası iyileşme sürecinde ve devamında; Lazar’ın çevresinde dolaşan ve sadece kendisinin görebildiği bazı acayip insanlar peydahlanır:
Sürekli kanayan ayak tabanına saplanmış koca bir çiviyle ve kucağında bebekle dolaşan bir adam; unutulmuş bir Makedon lehçesiyle konuşan ve şehrin ortasında yanında bir kurtla beliren yaşlı bir kadın; genç, yakışıklı ve de evli doktor kahramanımızı kendine aşık eden, gizemli, güzel bir kız..

Bütün bu, her halleriyle tüyler ürpertici ve ‘zaman ötesi’ kişilerin bir sırları olmalıdır.. Elbette ki, bunların, zavallı doktorun yaşantısını neden allak bullak ettikleri de, çözülmesi gereken başka bir sırdır..

The Visitor -Eleştiri-

brsdmn | 07 October 2008 09:57

Prof. Walter Vale

afiş
afiş

Yönetmen Koltuğundaki Thomas McCarthy bir önceki filmi The Station Agent gibi bu filminde de insan ayrımcılığı ve ön yargı konuları üzerinde yoğunlaşmış. Ayrıca filmin senaristide olan Thomas McCarthy Amerika’nın Araplara bakışını çok iyi bir şekilde kaleme almış.Hayatın monotonluğundan bıkkınlık gelmiş olan Profesör Walter (Richard Jenkins) bir iş için New York’a gitmek zorunda kalır ve oradaki evinde bir çiftin kaldığını anlar. Bu çift Amerika’da kaçak yaşamaktadır ve gidecek bir yerleri yoktur profesör bu çiftin yani Suriyeli Tarıq(Haaz Sleiman) ve Senegalli kız arkadaşı Zainab’in(Danai Jekesai Gurira) yanında kalmalarına izin verir. Bütün olaylar Tariq’ın tutuklanmasından sonra başlar.

The Visitor “Senaryo ve Oyunculuk” olarak son derece iyi bir film olmuş. İçinde bir çok mesaja yer veren bu film Amerika’nın Orta Doğu ülkelerinde yaşayan insanlara bakış açısını objektif bir şekilde yansıtmış. Ayrıca dostluğunda çok iyi bir şekilde işlenmiş olduğu filmi çok beğenerek izledim ve herkese de tavsiye ederim.

Hairspray (Saç Spreyi)

mediamonster | 17 September 2008 15:07

Sene 1962, yer Baltimore, kahramanımız kendisiyle barışık, dans tutkunu, kalıpların dışına çıkan fiziğinin yanında hiçbir zaman eksilmeyen neşesi ve kendisine olan inancıyla tanınan Tracy Turnblad.
1961 yılından bu yana sokağa çıkmayan, aşırı kiloları yüzünden güvenini kaybeden annesi Edna Turnblad ve hayattan istediği her şeyi aldığını düşünen kahkaha dükkanı işletmecisi babası Wilbur Turnblad’la yaşayan Tracy’nin en büyük hayali; zamanın en önemli TV şovunun dans ekibinde yer almaktır. Şovda yer alabilmek için ise yetenekli olmak yeterli değil; aynı zamanda zayıf ve beyaz olmak da gerekmektedir. Bu yönüyle film ırkçılık temasını da işliyor.
Adam Shankman’ın yönetmenliğinde çekilen filmin kadrosunda; kadın kılığında oynayarak son zamanların en iyi performansını gösteren John Travolta, güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeyen Michelle Pfeiffer, muzip baba rolünde Christopher Walken, genç oyuncular Brittany Snow, Zac Efron, Nikki Blonsky ve Amanda Bynes yer alıyor. Queen Latifah şarkılarıyla mesaj verirken aynı zamanda filme neşe katıyor.

Muhteşem dans sahneleri, keyifli müzikler, rengarenk kostümler, kabarık saçlar, farklı olmak, fark yaratmak, aşık olmak, zaman zaman düzene karşı gelmek kitleleri peşinden sürüklemek ve daha nicesi Hairspray’de mevcut. Müzikal sevenler başta olmak üzere biraz neşelenmek isteyenlerin izlerken çok eğleneceklerini düşünüyorum.

Kayıp Yüzük (Closing The Ring)

menese | 10 September 2008 15:20

Yıl 1991.. Michigan eyaletinin küçük bir kasaba kilisesinde, bir cenaze töreni düzenlenmektedir.. Merhum kişi, İkinci Dünya Savaşı’nda Amerikan ordusunda görev almış bir emekli pilot olup, kiliseyi dolduran eski silah arkadaşları tarafından son yolculuğuna uğurlanmaktadır..
Merhumun kızı Marie (Neve Campbell)’nin hisli bir konuşma yaptığı törende; kilisenin içine dahi girme gereği duymayan, Ethel Ann (Shirley MacLaine) ise, kocasının ölümünden hiç de etkilenmişe benzememektedir..

Yıl 1941.. Tam elli yıl önce, aynı kasabada, gençliğinin baharındaki Teddy Gordon (Stephen Amell) ve en yakın iki arkadaşı Jack ve Chuck, yeni bir dünya savaşına hazırlanan Amerikan Ordusu’na asker yazılırlar..
Teddy bu arada, onyedisindeki biricik sevgilisi Ethel Ann (Mischa Barton) ile savaş sonrası kuracakları mutlu aileye yuva olacak evi, bizzat yapmaya çalışmaktadır..
Kızın ailesi bu birlikteliğe karşıdır; fakat iki sevgilinin gözleri, birbirlerinden başka kimseleri görmemektedir..
Diğer taraftan, Ethel Ann’e, sadece Teddy’nin aşık olmadığı da başka bir gerçektir..

Ankara Ticaret Odası (ATO)’nın gazete arşivi çalışması:”Unutulan Manşetler 1919-2007″

biSGen | 01 September 2008 19:17

Ankara Ticaret Odası, 1 Temmuz 2008 sabahı, Ergenekon Soruşturması kapsamında yapılan operasyon ile İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz ve Mehmet Ali Pekgüzel’in talimatıyla Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün Terörle Mücadele Şubesi tarafından gözaltına alınan ve 14 Temmuz 2008’de Sinan Aygün‘ün avukatının tutuklama kararına yaptığı itiraz kabul edilip serbest bırakılan Sinan aygün başkanlığında oda çalışanlarından, özellikle Esra Erten, Yakup Asil, Tarık Çoruk’un yoğun çabalarıyla, nette “Unutulan Manşetler 1919-2007” ismiyle, Cumhuriyet tarihinin kilometre taşları denilecek olayları bir araya getirerek bir nevi arşiv oluşturmuşlar.

Adem’ in Trenleri

menese | 20 August 2008 09:51

Hacer (Nurgül Yeşilçay), yıllar önce gencecik bir kızken, sevdiği köylüsü Bekir tarafından hamile bırakılmıştır.. Daha sonra, bu toy oğlanın, kendisini terketmesiyle de kızı Fatmacık ile ortada kalakalır..

Bir nevi ‘gezici’ imamlık yapan Hasan Hoca (Cem Özer), ailesi tarafından da dışlanan bu biçare genç ve güzel kadını nikahına alır.. Onu ve küçük kızını, şu acımasız hayattan korumak üzere sahiplenir..
Kendi karnını doyuracak kadar dahi imkanı olmayan bu adam, Hacer’e elini bile sürmemiştir.. Bekir’ in, onları bir gün kendisinden koparacağını düşünürcesine, sadece ‘allah rızası’ için, yıllarca onları korur..

Onların bu sıradışı yaşantıları, Hasan Hoca’ nın Ramazan ayı başlarken Karaağaçlı tren istasyonu çevresine konuşlanmış bir köycüğe imam olmasıyla birlikte, değişmeye başlayacaktır..
Daha çok ‘demiryolcu’ istasyon çalışanlarından ibaret insanların yaşadığı bu yerde, Hoca, Hacer ve Fatmacık’ ı sürprizlerle dolu bir Ramazan ayı, hatta, koca bir gelecek beklemektedir..

Daha önceden senaryolarıyla bildiğim Barış Pirhasan‘ ı yönetmen olarak ilk kez geçen yıl, sessiz sedasız gösterime giren bu filmiyle tanımıştım..

Cem Özer, takva sahibi bir imamı başarıyla canlandırırken, hem filmde, hem de gerçek hayatta karısı olan Nurgül Yeşilçay da, filmdeki rolüne yakışan duru güzelliği yanında, çok başarılı oyunculuğuyla göze çarpıyor..

the man from earth

orioncabbar | 16 August 2008 09:31

the man from earth
the man from earth

bilim kurgu denince genellikle akla dev robotlar, mutasyona uğramış yaratıklar ya da kahramananti kahraman gelir. ama bilim-kurguyu bilim-kurgu yapan aslında, beslendiği alt metindir.

bu önermeden yola çıkarak, belki de şimdiye kadar çekilen bilim kurgu filmler arasında maliyeti en düşük, kadrosu en minimal bir filmden bahsetmek istiyorum, the man from earth. senaryosu, 60’lı yıllarda Star Trek, Fantastic Voyage gibi tv dizilerinin (bazı) bölüm senaryolarını yazan Jerome Bixby‘ye ait. filmin, şahsi kanaatimce, en ilginç tarafı 87 dakika uzunluğundaki filmin size 10 dakika sürüyor gibi gelmesi. aksiyondan hoşlanmayan bilimkurguseverlere duyrulur.

neredeyse tüm kadro!
neredeyse tüm kadro!