Hacer (Nurgül Yeşilçay), yıllar önce gencecik bir kızken, sevdiği köylüsü Bekir tarafından hamile bırakılmıştır.. Daha sonra, bu toy oğlanın, kendisini terketmesiyle de kızı Fatmacık ile ortada kalakalır..Bir nevi ‘gezici’ imamlık yapan Hasan Hoca (Cem Özer), ailesi tarafından da dışlanan bu biçare genç ve güzel kadını nikahına alır.. Onu ve küçük kızını, şu acımasız hayattan korumak üzere sahiplenir..
Kendi karnını doyuracak kadar dahi imkanı olmayan bu adam, Hacer’e elini bile sürmemiştir.. Bekir’ in, onları bir gün kendisinden koparacağını düşünürcesine, sadece ‘allah rızası’ için, yıllarca onları korur..

Onların bu sıradışı yaşantıları, Hasan Hoca’ nın Ramazan ayı başlarken Karaağaçlı tren istasyonu çevresine konuşlanmış bir köycüğe imam olmasıyla birlikte, değişmeye başlayacaktır..Daha çok ‘demiryolcu’ istasyon çalışanlarından ibaret insanların yaşadığı bu yerde, Hoca, Hacer ve Fatmacık’ ı sürprizlerle dolu bir Ramazan ayı, hatta, koca bir gelecek beklemektedir..Daha önceden senaryolarıyla bildiğim Barış Pirhasan‘ ı yönetmen olarak ilk kez geçen yıl, sessiz sedasız gösterime giren bu filmiyle tanımıştım..Cem Özer, takva sahibi bir imamı başarıyla canlandırırken, hem filmde, hem de gerçek hayatta karısı olan Nurgül Yeşilçay da, filmdeki rolüne yakışan duru güzelliği yanında, çok başarılı oyunculuğuyla göze çarpıyor..

Filmin ana karakteri, Küçük Adem’ i canlandıran Fırat Can Aydın’ la birlikte, onun annesi rolündeki Derya Alabora’ nın güzel oyunculuklarıyla da süslü Adem’ in Trenleri, son dönem Türk sinemasının en iyilerinden..