nazım
(çok alametler belirdi vakit tamamdırharam helal oldu, helal haramdır)“Mavi gözlü dev”e iki bilet istiyorum diyor gişenin önündeki bayan. Gişe personeli güler yüzlü olmaya dikkat ederek “aranızda öğrenci var mı?” diye sorunca bayan bu kez de “arkadaşım öğretmen bende ….bank personeliyim” diyor. Neden “ikimiz de öğrenci değiliz” demek yerine mesleklerini söyleme gereği duyuyor orası mâlum
mavi gözlü dev
Bu küçük diyalog bana aylar öncesindeki bi anımı hatırlatıyor. Bir fast-food restaurantta oturuyoruz. amacımız hamburger yemek. masada duran telefonumu karıştırmak için eline alan, benden bi kaç yaş büyük arkadaşım arka plan olarak ayarlanmış che guevara resmine bakıp “ne tuhaf değil mi?” diyor “herif bütün hayatını kapitalistlerle, patronlarla savaşarak geçirmiş ve en sonunda da bu uğurda ölmüş, şimdiyse resimleri bu adamların ürettiği telefonlarda ve t-short’lerde pazarlama konusu yapılıyor. birileri onun sayesinde köşe oluyor” ilginç bir realite. şunu da ekliyor “eski devrimcilerin hepsi şimdi iş adamı oldu”Bayanın bilet isterken ki ses tonu dikkatimi çekiyor. Aslında ne alçak denebilecek nede yüksek sayılacak bir ses tonuyla söylüyor o can alıcı cümleyi: “mavi gözlü dev’e iki bilet istiyorum.” Sıra bize gelince bende aynı cümleyi aynı ses tonuyla tekrarlıyorum “mavi gözlü dev’e iki bilet istiyorum.” Neden 2. salon demiyoruz da özellikle filmin adını (herkesin duyabileceği kadar yüksek bi sesle) söyleme gereği duyuyoruz orası maulm.Nazım hikmet okumanın değil belki ama onu sevmenin ne kadar ayrıcalıklı bir durum olduğunun farkındayız demekki. Memuruz ama sistem karşıtıyız aynı zamanda. Banka personeliyiz ama anti kapitalistiz. Polis olduk ama işkenceci olmadık. Ben nazımseverim deme ayrıcalığını bizimde iliklerimize kadar hissetmeye hakkımız var. Hem de en az O’nu hiç sevmeyen işçiler kadar.Biletleri alıp gişeden ayrıldıktan sonra salonun önünde bekliyorum. 10 dk. var ama film henüz bitmemiş. Kulağımı arada bir çok net anlaşılan baz sesler tırmalıyor “mavi gözlü dev için “n tane” bilet istiyorum”Türkiyenin beklide bu en kötü sinemasının en küçük ve en berbat salonunda hiçbir görevlinin yardımı olmadan yerimizi bulmaya çalışıyoruz. aslında başaramıyoruz rastgele görüş açısı en iyi yere oturup “burası bizim yerimiz” olsun diyoruz. film berbat hatta iğrenç, oyuncularin performansi olabilecegin en kötüsü ses ve goruntu kalitesi ayni keza. tamam buraya bi aksiyon filmi izlemeye gelmedik belki ama senaryoda bu kadar boktan olamamalıydı en azindan. film sırasında hatırlayıpta içimden okuduğum bi kaç ismet özel mısrası yanıma kâr kalıyor (başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız)”Demek ki” diyorum “hic tanimadigim bu yonetmende bi nazimsevermiş”