Bezirgan başı oynardık çocukken, sonra körebe, saklambaç, yada 9 taş..Bugünlerde en çok köşe kapmaca oynuyorum. Görmek istemediklerimle oynadığım bir oyun bu.. Bazen de körebe oluyorum. Gözlerimi kapatıyorum ama kimseyi yakalamak değil niyetim.. Sadece görmemek adına..Kurtarmaç oynardık ya, ne zamandır kurtarılmayı bekliyorum. Biri elime dokunup beni kurtarsın diye.. Sonrasında vazgeçiyorum beklemekten, oyunu bırakıp eve gitmek en iyisi değil mi? Sıcak sobanın yanındaki divanda kıvrılıp uyamak, sonra susuzluğa uyanmak..Yakantop da canım acıdığından daha çok çok acıyor şu sıralar, orda topun kızarttığı yanağımdı.. Aldığım canları heba mı etmişim acaba? Yaa hayatta böyle olsaydı ya, yandın çık dediklerinde olmaz benim bir canım daha var diyebilseydim..Önüm, arkam, sağım, solum sobe dediğimde aslında nasılda kendimi sağlama alıyormuşum, şimdilerde ise hep sobeleniyorum.. Neden?? Unutuyorum çünkü önüm arkam sobe demeyi..Aslında en güzel ip atlamak, tek başına atlarken ipi tüm kontol sendedir, zamanında zıplamalı, zamanında çevirmelisin ipi.. Dilediğinde hızda atlayabilirsin.. Ama o ip dolanırsa ayaklarına düşmen kaçınılmazdır..Yaa o lastik minik toplarla oynadığımız tekerlemeli oyuna ne demeli.. 3 kere zıplat, sonra ayağının arasından geçir topu.. O topun kokusu geldi şimdi burnumaa…Minicik top nasılda zıplardı.. Zıplamak değil mi hepimizin istediği, bulunduğumuz yerden mümkün olduğunca yukarıya.. Bunca çaba, bunca çalışmaa…Seksek oynamayı da çok severdim, tebeşir ile çizerdik yere çizgileri.. Tek ayak üstünde taşı sektirmeden diğer bölüme geçirmek için, sektirme hakkı veriyorduk bazen. İki kere sektirdin yandın.. Çizgiye basarsan yada taş gelirse yine yandın.. Çizgiler gözükmüyor artık ama varlar biliyoruz, taş ta yok ortada ama çizgileri aşması gerekiyor biliyoruz….Pencereden dışarıyı seyreden çocuklar vardı birde, biz onlara cam güzeli derdik.. Korkardı anneleri böyle çocukların aman hasta olur, aman üşütür diye izin vermezdi dışarı çıkmasına.. TV de gündüz yayın yoktu, şimdi ki gibi pc de yok.. Sabahtan akşama elinde oyuncağı camın önünde otururdu o çocuklar.. Şimdi de bir camın önünde yine açılmıyor o camlar, öyle yüksek ki binalar, yasak camın açılması.. Tek farkı çocukluğundan yine bir pencereden bakıyor dünyaya ama bir bilgisayar ekranından bu sefer…Gülümsüyorum; çünkü aynı kaderi paylaşıyoruz pencereden bakan çocukla o sokakta özgürce oynayan çocuk yani ben, sabahtan akşama bir ekran karşısında…..