atatürk’ün selanik’te doğduğu evin şeref defterine bir vatandaşın yazdığı hakarete varan ifadelerden haberiniz vardır. kaç gündür bu konuyu tartışıyoruz.başbakan’ın yazıyı oradan çıkartıp yırttığı söylendi ilk birkaç gün. daha sonra ise yazının matbu bir yazı olduğu ve şeref defterine yapıştırıldığı ortaya çıktı. dün bakanlar kurulu sözcüsü olarak adalet bakanı cemil çiçek bir açıklama yaptı ve yazının tamamını kamuoyu ile paylaştıktan sonra tüm bakanlar ile milletvekillerinin bu şahsa karşı dava açabileceğinin sinyallerini verdi.bence de bakanların yaptığı doğrudur. demokrasi söz söyleme ve yazı yazma uygarlığını insanlara verir ama hakaret ve iftirayı ihtiva etmemelidir. bu nedenle bu yazıyı yazan şahsa destek veren kişileri de anlayabilmiş değilim. hakaret ve iftarayı geçtik diyelim, atatürk’ün doğduğu ev olarak türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde sayılan bir yere konulan şeref defteri birilerinin ağzına gelenleri söyleyebilme tahtası değildir.
yorumlar
oradaki yazının, bilgisayar çıktısı olması ya da hakaret içeriyor olması, yazının defterden alınabileceği anlamına gelmez. oradaki defer ne başbakana, ne de diğer bakanlara ait, o defter tüm türkiye’ye aittir. eğer içeriğindeki yazı hakaret içeriyorsa; gidip gerekli mevkilere şikayette bulunursun, onlar da gerekli işlemleri, olması gerektiği gibi yaparlar. herkes, Recep Tayyip Erdoğan gibi kendini rahatsız eden yazıyı yırtıp atsaydı, dünyada kitap kalmazdı.
Zaten ordaki yazıda alınmış hakkında inceleme başlatlmış. koparma gibi bişey yok zaten yazı iliştirilmiş sen bi ülkenin başbakanına hakaret edeceksin o yazıda orda kalacak. ohh ne güzel. bende sana hakaret edeyim burdan silinmesin sen benim hakkımda dava aç 🙂
yazı, kamuya açık bir deftere yazılmış olmasından öte, defterdeki tüm diğer yazılar gibi Atatürk’ün yüce manevi varlığına iletilen sözlerden oluşuyor. kimsenin Atatürk ile bir Türk vatandaşının’ın arasına girmeye hakkı yoktur. bu tamamen içsel bir olaydır. bu kişi sadece ve sadece, akp ye hakaret etmek isteseydi (bunu yapmanın düşünülebilecek son yolu olarak) kilometrelerce uzakta bir deftere yazmazdı. ayrıca Atatürk şu an hayatta olsaydı akp nin icraatlarına, böyle bir mektubu yazandan daha az kızmazdı.”kafir” “vatan haini” gibi sözler tabii olarak yadırganacak sözlerdir. ancak mektupta verilen örnekler hepimizin hergün gazetelerden okuduğumuz haberlerden başka şeyler değildir.hakaret içeren sözlerin cezası konusunda da ancak “bu sözler Atatürk’ün huzurunda söylencek şeyler değil ve Atatürk’e saygısızlıktır” denebilir. bu kişinin ölçüsüzlüğü yalnız o kişiyle Atatürk arasındaki bir sorundur.
Atatürk’ün evindeki deftere yazılan şeylerin doğruluğu yanlışlığı bir yana, başbakanlık, yurttaşların bireysel ve münferit siyasi fikir beyanlarına hiddetlenmenin çok üstünde bir siyasi kültür ve ağırlık seviyesi gerektiren bir makamdır. başbakan (politik manevra olsa bile), bir takım yazılara çizilere hiddetlenmek için değil, ülkeyi müreffeh ve gelişmiş bir noktaya getirmek için o koltukta oturmaktadır. şeref defteri tabii ki kimsenin ağzına geleni söyleyebileceği bir ilan panosu değildir fakat neticede herkese açık bir defterdeki yazılardan polemik yaratabilmek de merkez sağ politikacılarımızın başarısıdır…
erdoganın uzun zamandır alttan gizlice izlediği bir politikadır bu. bilmem nerelere gittiginde de uluslar arası bir toplantıda fotograf cekmek icin belirtilen yerlere bırakılmış bayraklar olayını hatırlayınız. kişilerin duracakları yerlerin belirtilmesi için yerlere bırakılmış bayrakları görünce erdoğan eğilip bayrağı almış ve bu hareketi de bazılarına örnek olmuş bu konuda bir çok şey yazılmıştı. o olayda da sebep olan büyük tesadüflerden biri erdoğanın diğerlerinden önce o kürsüye çıkması olmasıdır bence fazla da üstünde durulacak bir tesaduf olmasa da erdoğanın bu hareketi bir çok millitetçinin yürrü be koçum göster onlara bayrak saygısı neymiş kıvamında böbürlenmelerine sebep olmuştur.fakat ben erdoğanın orda Atatürkün defterindeki yazıyı beğenmeyip yırtıp atmasında yanlış bir şey görmüyorum. iyi yaptığı kanısındayım bazılarının o başbakan bile olsa orada duran bir yazıyı yırtıp atmaya hakkı yoktur diye düşünebilirler. ama hayat hep bu küçük nüans arasında gidip gelen ibrelerden ibaret değilmidir. bu olay üzerinden örneklerle yola çıkarsak olay şudur; erdoğanın orda o yaptığına hakkı yoktur belki ama haklıdır. yani bir şeye hakkınız olsa da olmasa da yaptığınızda haklı olabilirsiniz. ve bir başbakansanız sizi bağlayan şeyler daha da kısıtlı ve bu gibi durumlarda yaptığınız çıkışlar daha da dikkat çekicidir.
yapmayın arkadaşlar; ben sizin şahsi defterinizden, ben bu yazıyı beğenmedim deyip bir sayfayı yırtmaya kalksam ya da silmeye, siz buna izin verir msinizi? başbakınımız kendine ait olmayan bir defterden, bir yazıyı alıyor. başbakan olması ona böyle bir hak mı veriyor? daha önceden de dediğim gibi eğer yazı gerçekten hakaret içeriyorsa, gerekli yerlere başvurulur ve o makamlarda defterden yazının kendisini değil defterin tamamını alırlardı. sonra bu defter mahkemeye çıkartılırdı, eğer bu yazının buraya yakışmadığı ve burdan kaldırılması kararı çıkarsa, defterden yazı o zaman alınırdı. bu şekilde halka “lan” diye hitab eden kabadayı bir başbakanın vereceği anlık bir kararla değil. sanırım başbakan artık kendisini padişah zannediyor ve o an için kanun ve uygulayıcısı kendsi kendisi oluyor. (sanırım imalardan kimse anlamıyor bazı şeyleri açık açk yazmak gerekiyor.)
belki de yarın bir komisyon kurarlar…. dualarımızı kontrol ederler…yanlış dua edenlerin ağzına biber sürerler….
neyle suçlamış-türk milletinin din duygularını sömürmek-islamiyeti kalkan olarak kullanmak. sakalı şerifi dubaililerin hoşuna gitsin diye ayaklarına götürmek. kafir olmak.-avrupa ve amerikanın uşaklığını yapmak-atatürk ilke ve devrimlerini ve cumhuriyet idaresini ortadan kaldırıp hilafet devleti kurma çabasında olmak.-türk ordusunu zayıflatıp iş göremez hale getirmek-hırsız ve sahtekar olmak. görevi kötüye kullanmak. memleketi satmak. vatan haini olmak. tüyü bitmedik yetimin hakkını yemek.(bazılarını akp’yi bazılarını bakanları bazılarını da rte’yi hedef alarak yazmış)bunların tamamı normalde açıktan yapılabilen eleştiriler. (kimse seçim meydanında yaptığı konuşmadan dolayı tutuklanmadığına göre yapılabiliniyor herhalde) dozajı yüksek olan sadece vatan hainliği ve kafirlik suçlamaları var ki ben kıyametin kafir lafı yüzünden koptuğunu tahmin ediyorum