Medya dedikodularını epeycedir yazmak istiyordum. Ama işte tembelliğim yüzünden hep erteliyordum. Üstelik dedikodu güzel bir şey. Gerçi kamuya açmak nasıl dedikodu olacak, bilmiyorum ama….Kitle iletişim araçları günümüzde 4. kuvvettir. Hatta 5. kuvvet için internet, bilişim diyebiliriz. İlk özel tv-starın kuruluşuyla birlikte, medyanın manipülasyon gücü keşfedilmiş oldu. Haliyle iktidara, güce oynamak isteyen işadamları ve zenginlerimiz milyon dolarlık bu alana el atmaya başladılar. Aynı zamanda medyanın siyasi iktidarlar üzerindeki gücü de keşfedilmiş oldu. Doğan grubunun bu kadar büyümesi basın tarihi incelenirse eğer, Mesut Yılmaz ikitdarı döneminde olmuştur. Ne zamanki Yılmaz meclis dışı kaldı ve kendisine yüce divan yolu göründü, işte o zaman doğan grubu da ortaklığını bitirmiştir.Burada sorulması gereken asıl soru tarafsızlık mümkün müdür? Benim cevabım hayır! Bireyin tarafsızlığı diye bir şey yokken, basında da tarafsızlık hiçbir zaman olmamıştır. Yapılan bir haber doğrultusunda bir işadamı çok rahat bir biçimde haberi yapanı işten attırtabildiği gibi, gazeteyi reklam vermemekle de tehdit edebilmektedir. Son dönemde bir paparaziyi, Hülya Avşar’ın “patronunla görüşeceğim” diye tehdit etmesi gibi.. Üstelik biz milyon dolarlardan bahsediyoruz.YAZININ ALT SATIRLARINI SİLDİM. ÜZGÜNÜM AMA, SAÇMALIĞI DURDURMANIN TEK YOLU BUYDU.
yorumlar
sende çok güzelsin, neden dert ediniyorsun nevdalist
tek başına güzellik yeterlidir
Devinim 71;Bu röntgenciliğinizi, fantezilerinizi, bilumum bağlılığınızı ve beni takip edişinizi bilin ki, takdir ediyorum. Tarzım değil, ancak olsun. Fakat yazdığım yazıyı algılayış biçiminiz, hastalıklı toplumumuzun başka bir yanılsaması. Biz hala Radikal okuyarak, vicdani görevlerimizi yerine getirdiğimizi ve az buçuk solculuk oynadığımızı zannedelim. Orhan Pamuk’a gazete yaptıran Radikal’in sendika kurmaya çalıştılar diye insanları işten atışını ve aynı şekilde mesai ücretlerini isteyen kişileri de bir gece de yollayışını görmeyelim. O kadar yırtındığınız popüler kültür, işte budur. Ben popüler kültürü çok severim, çünkü nerede durduğumu bilirim. Aptal kutusu olan televizyon değildir, malesef biziz.Gelelim ısrarla çekmek istediğiniz polemiğe; polemiği de seviyorum, ama bir zaman dahilinde adını zikretmeme kızmayacaktır herhalde “naylon vicdana” da söylediğim gibi, bırakmasını bilmek gerekiyor. Yoksa sonu yok, uzadıkça uzuyor.Şimdi size cevap olaraktan “Evet! Çok güzelim. Boyum 1,75. Benden daha güzel olanı da huyum kurusun çok kıskanıyorum” Ama size ne ki!Böyle çirkin, güzel tanımlamaları da sanat tarihi okuduğunu, üstüne Sorbonne gittiğini belirten sizin için hafif kalmıyor mu? Lütfen foucolt abimizi veya pagan’ı okuyun, üstüne tartışalım. Gördüğünüz gibi sizin kadar kitap okumuşluğumuz vardır. Hele birde üstüne sosyoloji-toplum bilimi okuduğunu söyleyen biri, toplumdan bağımsız olarak bu konuyu nasıl değerlendiriyor, bu da ayrı bir sorudur.Alçakgönüllüğüm mahalle ağzıyla kavga etmek istemeyişimdendir. Yoksa emin olun ki “adam ol kızım” diyene de cevap vermesini bilirim.Kadın sorunsalını klasik argümanlarla mı tartışmak istiyorsunuz, Buyrunuz! Kesinlikle lafım yok! Amaaaa mümkünse ben almayayım.NOT: Kelime sonlarındaki harfleri uzattım, vurguyu daha iyi anlayabilmeniz için.Bunlar da yazıda eklemeyi unuttuğum linkler
küçük bir hanfendi varmış espri espri diye yırtınırmışsonra bir kendini bilmez latife yapmış, göççik kızımız geçirmişte geççirmişşş (vurgu yapıyorum) bu ne ego?kadın cinsinde kendine güven sevdiğim, takdir ettiğim bir özellik. fekatt “sevgilim evlenmeden olmaz,öptürmem” ayaklarına yatmanız….tek yapacağın kibarca teşeşkkür etmek.bak tekrarla, zor degil. sorboncuk olayı şaka, gerisi dogru. sende beni takip olayına dalmışsın, dersini çalışmışsın, aferim.ercan arak karı araklıyor. üniversitelerde prof. amcalarımızın götürdüğü öğrencilere ne demeli? memeleri yeni çıkmış körpe kızları düdükleyenlere ne demeli?toplum bilimiymiş, bu toplumda beni nasıl onore ediyor,nasıl.onları kurtarmam için beni bekliyorlar.sen çok güzelsin. güzellik kadında bazen bir gülümseyiş, bazen bir bakış, bazen bir yazı, bazen kısa eteğini çekiştirmesi. bazen altın oran….ben çok büyüdüm diye buyurmuşsun, yalan daha çocuksun savunma mekanizmanın gelişmiş olması güzel, fekatt burası hafif
Cat fight
Eheh, devinim71 de az takipçi değil ha. Diğer yazılardan nevdalist hakkında topladıklarını yüzüne vurmuş. tamam, maydanozum. tamam, aradan çekiliyorum. tamam, kaka yaptım.
efendim, yorumda bulunsam mı, bulunmasam mı? çok düşündüm.Egom çok şişkindir, ama canımı acıtsa bile özür dilemesini bilirim. Çünkü adalet duygum iyidir. Haksızlık yapmaktan korkarım.Yazdığım yazıyı eleştirse haklısın derim. Çok kötü bir yazı olmuş, 1. paragrafta farklı, 2. sinde çok farklı, 3. sünde daha da alakasız bir şeyler demişim. Konu farklı yönlere çekilmesin, derdim güzellik çirkinlik değildir demek istedim. Onun yerine basını, basının değişen kimliğini tartışalım istedim. Ama tabi bazen kişilerin istediği olmayabiliyor.Canım acıyor, ama özür dilerim.Çok güzelsin, diye iltifat etmişsiniz. Çok teşekkür ederim. Siz de çok güzelsiniz, herkes çok güzel, ne güzel.Oldu mu?Redogre ve buddhala düşene siz de vurun,
“nevdalist” yazdığın yazının içeriği değil de senin fiziksel özelliklerin tartışılıyor burada…Bu kayıkçı kavgasının mutlaka gerçek ve geçmişe dayalı bir sebebi olmalı!…Ayrıca güzellik kişisel bir çabanın ürünümüdür?
@nevdalist,oldu@koza68: güzellik bazen bir yazı, bazen altın oran diyorum.k…dan okumak yerine tam oku. abilerim,ablalarım sorarım size bir şeye güzel demek hemen kadına asılmakmıdır?kimin fantezi alemi daha gelişmiş, sorarım. külhanbeyi jargonunu iyi biliyorum. çocukluğum Fatih’te geçti, gerektiğinde bu argümanı kullanıyorum.özümü kaybetmedim,ne ahlaksız nede g.tün tekiyim. bu hanfendi daha önceki bir atışmadan böyle anladı, özelden uzunca yazmıştım, konu kapandı.hastasıyım ulennn! aşığım!var mmı bir diyeceğiniz.vatanda yazmaya başlayan bir beyfendi var, o anlatsın. manken gibi kızlarımızı.gözümüze gönlümğzede hitap ediyorlar.bu kızımızda arak ile çalıştığına göre güzel, birinci aşamayı geçmiş. aptal değil, kendini kurtarmış,ne güzel. unuttum, güzel burada yasaklı kelimelerden. sanat tarihi okudum ulennn, güzelliğe ve sanata aşığım.güzel olduğunu bilmek için çok ‘US’ile donanmış olmaya gerek yok. hele birde sarışınsa değmeyin keyfime. kadın milleti erkekler hakkında böyle düşünür, cinsdaşımda böyle düşünüyormuş. aklımız hep bacak aramızda, başka şeylere çalışmaz. bir hanımefendi de size hayranlığını, iligisini belirtmiş. acaba tanışıkmısınız?buranın “yonja.com,aşığım.com,lan sözlük bana karı bul”olmadığının farkında olacak kadar zeki,çevik ve ahlaklıyım.@koza 68 açıkca sor, tanıyormuyum, nevdalistten kuyruk acım var mı diye?yok, vallahi billahide yok. tanışmak isterse,tanışırız…)))bu aptal işaretten yapıyorum, başka türlü latife yaptığım anlaşılmıyor.
devinim 71, Benim muhatabım olamazsın ve sakın olmaya çalışma!…o aptal işaretlerden yapmaya devam et!…
sanırım 1999 yılıydı ve gene sanırım mgd derneği gecesinde süleyman demirel’emi ne ödül verilmişti.derneğin yönetim kurulundaki arkadaşlarıma “kendi değerininizi önce kendiniz bilin yılda bir kere verdiğiniz ödülü sizin için hatta mesleğiniz için bir şeyler yapanlara verin ki gelecek nesiller sizi sevgiyle ansınlar” diye fırça atmış rakı masasının dağılmasına neden olmuştum.aslında özlük hakları olarak gazetecilik standart iş kanunlarına tabi değildir ve özel hükümlere bağlıdır. (hukukçu değilim,kanun numarasını falan bilemedim şimdi.) doğan grubundan yukarıda bahsettiğiniz şekilde işten ayrılmak zorunda bırakılan şimdi aramızda bulunmayan çok değerli bir gazeteci mahkemeye başvurmuş ve bu durumda olan bütün gazetecilere emsal teşkil edebilecek bir kararla oldukça yüklü bir tazminat kazanmıştır.ve yine bildiğim kadarıyla kendi içlerinde örgütlenme, dernekleşme konularında en başarılı meslek gurubu yine gazeteciliktir.ancak,şu muhabirlikten yazarlığa geçme aşamasında her ne olmaktaysa artık bilemiyorum,kredi kartının tamamını ödeyebilen gazeteci geçmişini süratle unutmakta ve lay lay lom hayatına devam etmektedir.bunların içinde bir gün bir kitap okuyunca hayatı değişenler ve solculuğunu hastalık olarak görüp tedavi olanlar falan da vardır. yıllar önce uzan’ın starında abuk subuk haberler yapan bir gazeteci arkadaşımla(!) bu konuyu tartıştığımızda “milletin derdi beni mi gerdi eskiden karnımı zor doyuruyordum şimdi o zaman hayal ettiğim standartların üstünü zorluyorum.” dediğini bizzat kulaklarımla duydum.bence sorulması gereken iki soru vardır.bunlardan birincisi merak etmenin mesleki formasyonu olan gazeteciliğin mensupları artık soru sormayan daha doğrusu ya maraza çıkartmak için ya da birbirini ezmek için soru soran bir hale nasıl dönüştü ? bu dönüşümde iletişim fakülteleri mi,gazete patronlarımı yoksa memleketin hali ahvali mi daha çok etken ve nasıl çıkılır bu kısır polemik döngüsünün içinden ?belki bu yanıt ikinci soru olan,bir zamanlar seri şekilde öldürülen gazetecilerin artık neden öldürülmediğinin yanıtını da verir…
arkadaşlar!.. arkadaşlar!.. aranızda xxx çikolatalı gofret sevmeyen var mı?..durun biraz lütfen bu ne şiddet bu celal? Psikoloji içerikli ders kitaplarından birinde okumuştum. bir araştırmaya göre güzel kadınlar diğer kadınlara göre (Güzellikte ölçek ne bilmooorummm, kişiden kişiye göre değişiyor ama hadi biz boy pos göz vs. vs. diyelim) iş bulma konusunda daha fazla şanslıymış. hatta araştırmacı diyor ki güzel insanların hemen hemen her alanda kabul görmesi taaa… bebeklikten ve çocukluktan itibaren başlarmış. konu komşu, eş dost ahbap çocuğa sürekli ilgi gösterip onu yüceltir destekler ve ileri de başarılı bir birey olması için zemin hazırlarmış…. fakat bazen benim güzel hemcinslerim o kadar o kadar o kadar…poh pohlanırmış ki kafasını geliştirmek yerine güzelliğini ön planda kullanırmış. durun kızmayın hemen…. kadınlığını vs. kullanarak değil (o ayrı)… güzelliğini kullanarak… Bu araştırma da değişik zamanlarda 2 şer kadın denek kullanılarak defalarca tekrarlanmış. her ikisi de aynı meslekten. kadınlardan biri fiziksel bakımdan süper (X), diğeri daha sade ya da vasat (Y) diyelim. bizim X deneği o meslekte çok iyi değil. Y ise süper. yaratıcı çalışkan vs. vs. vs. her ikiside büyük bir şirkete iş başvurusunda bulunuyorlar. tüm özellikler sunuluyor…. sonuç: güzel olanlar işi kapıyor. iş veren kadın ya da erkek olsun güzel kadının işi kapması kaçınılmaz… ha burdan güzel kadın aptal kadındır sonucu çıkmasın sakın… ben kitaptakileri aktardım sadece… ben güzel miyim? bir bilene sormalı…:) (Aptal işareti bende kullanmak zorundayım gerçekten bazen yanlış anlaşılıyoruz. ) Biliyor musun devinim71 hayatım boyunca güzel gördüğüm kadın ya da erkeğe hayranlığımı beğenimi samimi olarak senin gibi ifade edebildim. tanrı bazılarını özenerek yaratıyor. fakat o güzellerin egosunu kibirini şımarıklığını vs. gördüğümde kendimi çok daha güzel buluyorum. hakedene güzel diyeceğim bundan böyyyleee..nevdalistcim, uysada uymasada yazayım dedim… 🙂
çok teşekkür ederim @ lorienn.zarif, kibar ve çok güzelsiniz…..@ koza 68; sizde benim muhatabım olmazsınız. ben sevgilimin “sütun” bacaklarını yazmam, o bacakları korurum.sütunu belirtmeniz “güzelliğin kişisel bir çaba ürünü olmasındanmı? güzelliğe her daim ihtiyaç duymanızdanmı?”
Arkadşım sen fren yerine gaz pedalına basıyorsun ve yörüngenden çıkıyorsun, yarışını önce kendi içinde sürdür sonra konuşuruz…
yörüngede olmayı istemiyorum @koza 68bu boktan sitede ağız dolusu küfredemeyeceksem, şapkamı alır giderim. ben size küfretmiyorum, kıç demek korkulacak bir şey değil.pehh, pehh gaza basıyorum, önüme siz çıktınız.ayağımı gazdan çekmiyorum, hop havada takla atıp yere düştün.sizin egonuzda böyle sönüyor. herkesin bir tarzı varmışben bunu bilir, bunu söylerim.tartışma yörüngesinden iyice uçtu, siz kendinize hayran kitlesi yaratıyorsunuz. tribünlere oynayan futbolculardanda hiç farkınız yok.bana cevap yazmak yerine boktan basınımızı tartışın.
sen gene de dikkat et “patinaj” yaparsın !…
Sevgili ada; çok teşekkür ederim, tartışmayı asıl zemine çekmişsin. Benim anlatmayı başaramadığımı sen gayet güzel ifade etmişsin.Lorienn; Çok güzelim, güzelliğimin avantajlarından faydalanıyorum ve kibirliyimmm. Oldu muuuu? Ama anlamıyorsunuz tartışmamız bu değil, bunu geçelim artık. Yorgun, üzgün ve sinirliyim. Bu sinirle sizi de arada harcamayayım.Güzide medyamızı şimdi iyi takip etmek lazım. Gayet dramatik yayınlar yapılıyor. Bu adam ölmeden önce nerdeydiniz? Bir yazısı üzerine hedef gösteren kim?Medya okuryazarlığı bu toplumda ders olarak okutulmalı. Bu sayede bir nebze, ona sunulanların yalan olduğunu veya olabileceğini idrak edebilir.
nevdalist? sen bana yukarıda kızmışsın ama… ama ama ama ben ne yaptım ki sana?..korkudan yazılarına şeyytttirremiyommm yaaa… ben ürkek biriyim… tadım kalmıyo… hevesim kalmıyoo… sen kızma ben de sana yaziiimm tamam mı arkadaşım? şu ölümlü dünya da üzmeyelim birbirimizi…be_goodie dün bir yorum yazmış benim yazıya… oku bak…iyi gelir… 🙂 hepimiz birer sevgi kelebeği olalım…
Yahu lorienn; cici kızlar toplandık, bizim evde sohbet ediyoruz gibi yazmışsın.Sana kızdım, çünkü ben burada nesne olarak kendimi tartışmaya açtırtmıyorum. Basını konuşuyoruz, sen de onun üzerine yorum yaparsan, gayet iyi anlaşırız.
ya haklı olabilirsin ya da haklısın ama bak yazının alt bölümünü kaldırınca üzerinde durduğun konu belirginleşmiş. hızlı okumanın ve birbirimizin yorumlarından olsa gerek iş planladığın çerçeveden çıkıyor yapılan yorumlara sinirleniyorsun. bence daha sakin tepkiler verebilirsin…
Lütfen, intihar etmek istiyorummmm.Bu kadar sevgi ağır geliyor bünyeme, kaldıramıyorum. Küçükken hep aşağıladılar beni , akrep burcusun kötüsün sen dediler. Ben o yüzden böyle sinirli oldum.
🙂 ne kadar samimisin bilmiyorum… sanal ortam da ancak bu kadar oluyor. neeyyysssee…
Anlaşıldı senin, beni bu meonopozluğumla bile neden çekemediğin; sen bir akrepsin…(Kadın, kadının kurduymuş!…)Oysa ben “yay”ım, üstelik yükselenim de “yay”…*Öğren diye:yasama-yürütme-yargı-basın ( yazılı ve görsel basın-yayın organları; media)İnternet; 5.kuvvetmiş…Telefon; kaçıncı kuvvet ?…Televizyon; kaçıncı kuvvet ?…Teknoloji geliştikçe; yeni iletişim araçları insanlığın yararına sunuldukça, onlara da sıra sayısı verecek misin?…Kuvvetler ayrılığı/erklerin ayrılığı ilkesine yeni bir yorum…Eee ne de olsa kızımız AYDIN…Sen ve diğer saz arkadaşlarınla; kitabımın deneklerisiniz… Evet; sanal ortamda bulunma amacım kitap yazmaya yönelik…Ve seninki de “sohbet” amaçlıymış…Gerçekten de çok hoş sohbetmişsin???…”sohbet” anlayışın bu mu?…Kişilerle dalaşmak?… Aklının ermediği, düşünce üretemediğin bir konuda bana saldırmakla kalmamışsın, başkalarıyla da dalaşmışsın besbelli… Magazin programlarında Hülya Avşar’ı izleye izleye mi böyle oldun?…Hem kavgacı ve hem de güzellik takıntılı, bir de kendini akıllı sanma…Hülya Avşar şablonu…O tedavülden kalkınca, piyasaya seni mi sürecekler?…
Byn Selma, tekrarlıyorum gidin bir sakinleşin, yazmadan önce içinizden 10’a kadar sayın. Ben son yorumunuza kadar arkadaşlarla aynı dili, farklı kelimelerle konuştuğunuzu, bir yerden iplerin koptuğunu düşünmüştüm. Son yorumunuzu okuyunca, anladım ki iş böyle değil. Bu yazı 2 hafta önce yazıldı, o zamanda şuan ki gibi kötü bir yazıydı. Yorum da bulunmayın, durun durun “hah bak seni nasıl yakaldım” ayaklarına yatın. Üstelik ben bu yazıyla ilgili özeleştiri de verdim.Bilişim, internetin 5. kuvvet olduğunu söyleyen ben değilim, Chomsky Abimiz. (Siz de saatlerinizi, bilgisayarın başında, derdinizi anlatmak için geçiriyorsunuz) Ben kendisini çok beğeniyorum, kendisi de meşhur 301’den yargılanmıştır. (Rızanın imalatı kitabıyla) Ama Yasemin İnceoğlu’na göreyse 5. kuvvet halktır. Bakın iki farklı felsefik yaklaşım mevcut. Tabi insan herşeyi bilemez. İnsanın sorumluluğu da öğrenmekle başlar.Burç olayı da esprili bir göndermeydi, ama hadi neyse…)))Bir şeyin kötü olduğunu kabul etmek de bir erdemdir.Herkes hayat da kendisine haksızlık yapıldığını düşünür. Bunun için isyan etmek, kızmak, neden benim istediklerim olmuyor demek; bence çok doğal, çok insanidir. Bunun içindir ki, ben arabeksi çok severim. Ünlü olma isteğinizi de anlıyorum. Bunun için bize kızmanızı, siz kötüsünüz ben çok uluyum demenizi anlayamıyorum.Böyle atıl kurt hesabıyla yazılara saldırmanız tekrarlıyorum: “memet ali bey” çığırtkanlığına benziyor. Diplomalarınızın bende karşılığı yok, çünkü lise terkim. Hafifi kendi yazılarınızdan başınızı kaldırıp takip ederseniz, daha önce de söylemiştim. Tansu Çiller’de Boğaziçinden ekonomi profösörü oldu. Eeee?????NOT: Ben belden aşağı vurmadım, yahu siz niye bu kadar erkekçe bir dil kullanarak, saldırıyorsunuz?Susmak da bir erdemdir, bence siz artık susunnnnn
ÇİLLER’den başlayalım; seni yönetti, daha ne olsun?…Ülkemizin ilk kadın başbakanı oldu; yanlışlarıyla ya da doğrularıyla tarihe geçti…Chomsky’i, Huntington’la birlikte değerlendirip, tartışmaya açmamız gerekir ki; seni zorlayabilir…Ve yukarıda iyice açığa çıkan umarsızlığına; içimden yalnızca “acımak” geliyor…( Bende bu “acıma” duygusunu uyandırmanla, “Mehmet Ali Bey” çığırtkanlığını da kimin yaptığı daha bir belirginleşiyor)…Eski ya da yeni, senin bütün yazdıklarınla dalgamı geçecektim ama ( bende zaman bol; televizyon yerine, sen ve benzerlerinle dalga geçmek çok daha keyifli…Üstelik 20 yıl 9 ay; 1.dereceden kamu emeklisiyim, ekmek derdim yok…Sen ve senin gibiler varoldukça; bana sanalda eğlence çok); acıdım, gerçekten acıdım sana…Bağışladım; zayıfı ezmek, tahtakurusu gibi ezmek…Bana saldırganlığınızda ( yalnız sende değil, çoğunuzda) yatan dürtü; bir baltaya sap olamamışlığın ezikliği, aşağılık duygusu…En başından beri ayırdındaydım; ama nereye kadar dayanacağınızı denemek istedim, çıtır çerez deneğim, bu yazdıklarınla sonunda pes ettin…Sen usunu başına al, vazgeç magazincilikten…Bitir dışarıdan liseni, üniversiteni…Hem daha iyi koşullarda yaşama olanağına kavuşursun, hem de vasatın/avamın egemenliğinden kurtulursun…Sonuçta da; daha nitelikli bir iş, daha nitelikli bir eş, kuşkusuz senin bulunduğun bu durumdan daha nitelikli çocukların olur…Unutma bunu sakın; erkekler güzel kadınlarla değil, akıllı kadınlarla evleniyorlar…Çünkü çocukların akılları annelerinden geçiyormuş…Ve bana “susunnnn” deyişini; “imdat” çağrın olarak alıyorum, seni azad ediyorum!…
Romalılar,yurttaşlarım!…Medyayı tartışırken,olay bambaşka boyutlara kayıyor.Köşe yazarları gibi oldunuz,küçücük kovalarınızla “yangına” su taşıyorsunuz…Nevdalist’in yazdığı birer sonuçtur…Başlangıçları değiştirebilme şansımız olmadığına göre,”yazarın” yazdıkları güme gidiyor.Emeğe saygı lütfen !…
Yanlış bilgileri, düzeltmek de gerekir…Yoksa emeğe saygısılık olabilir mi?…Yasama-yürütme-yargı; kavramları devlet yönetiminde “kuvvetler ayrılığı/erkler ayrılığı” olarak yeralır. Demokrasi düşüncesinin doğmasıyla birlikte; basın ( ki günümüzde media) dördüncü güç olarak bu kavramların yanında yer almıştır.Monarşik dönemlerde; DEVLET BENİM ( ki aynı zamanda TANRI BENİM) diyen krallar döneminde kuvvetler ayrılığı ilkesinden sözedilemezdi…Ve insan; halk, ulus bağlamında insan…Kuşkusuz devlet tüzel kişiliği olan bir kurumdur, ona işlerlik sağlayan da insandır, halktır, ulustur; bir diğer söyleyişle ben , sen , bizler…Ve demokratik sistemlerde İNSAN, diğer bir deyişle yönetimin karşısındaki yönetilen varlık; erkler karşısında, KATILIM eylemiyle kendi erkini ortaya koyar…Katılma da; seçimlerde OY’unu ödül ya da ceza olarak kullanarak gerçekleşir( ki bu pasif katılımdır, bu nedenle günümüzde “katılımcı demokrasi” kavramı yaşama geçirilmeye çalışılmakta, dolaylı değil doğrudan demokrasi savunulmaktadır)… Ve siyasal baskı guruplarının içinde yeralarak; siyasal partilere, meslek örgütlerine üye olmak gibi…Gerçi günümüzde STK’lar; KATILIMCI DEMOKRASİLER’in bir ürünü olarak yaşamımıza girdiler ama onların siyasal katılımı arttırıcı değil, tersine azaltıcı etkisinden sözedilmektedir…Ve MEDIA; yazılı-sözlü-görsel basın yayın organları…Şu küreselleşme denilen; YENİ DÜNYA DÜZENİ’nde bu dördüncü gücün kimden yana olduğu, oldukça tartışmalı bir konu…Özellikle büyük sermaye guruplarının elinde olan MEDIA kuruluşları; halkın çıkarlarını mı, yoksa kendi şirket çıkarlarını mı gözetmektedir?…Siyaseti kimin çıkarları doğrultusunda yönlendirmektedir?…Kuşkusuz bu sorular salt ulusal media’mız için değil, küresel media için de sorulabilir?…Çünkü küreselleşme kavramının üç dayanağı vardır; küresel ekonomi, küresel kültür, küresel media…Elbetteki amacımız; bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek…Gerçekte gündeme taşınılması yerinde olan bir başlık bu; “nevdalist” iyi düşünmüş, doğru seçim yapmış…Bana saygısızca saldırmalar olmasaydı, “hafif.org”da, çok ağır konular, çok önemli konular tartışabilirdik…Ama zararın neresinden dönülürse; kardır ( şapkalı “a”lar kullanılmadığından beri, çıkar anlamındaki “kar”la, Doğa’nın oluşumu “kar” karıştırılır ya, buradaki “çıkar/yarar” anlamındadır)…
Bakınız bayan; Ben ortamı biraz yumuşatma adına,hiç istemediğim bir şeyi yaptım;Yorum yazdım,Yazara(nevdalist’e) saygısızlık edildiği,kanaatini halen taşıyorum. Böylesine “ucube” bir tartışmanın tarafı olmaktan imtina ederim… Yeni dünya düzeni,küreselleşme,media,demokrasi…Ya da başka kavramlar aklınıza ne gelirse…Bunların tümünü tartışmaya hazırım. Ancak her şeyin gerçek yüzünün göründüğü” an”…İnsanın , yanılgısını anladığı “an” dır…Yani benim için bir şeyin gerçek yüzünü “olmuş, bitmiş” bir örneğe bakarak anlamak güç değildir,eminim ki,bu sizin için de böyledir…Sayın bayan,burada doğru bir yargıya varabilmek pek olası gelmiyor bana…Çünkü,kimse kimseyi “aldatmadan” aynı dili konuşmuyor...Bana kalırsa “siz” yazın ve bedelinin ne olduğunu bekleyin görün…Ve de, “doz” denilen ölçüye sadık olunuz…Başarılar dilerim…
Byn Selma, “nevdalist iyi düşünmüş, doğru seçim yapmış, bana saygısızca saldırmasaydı ” demişsiniz, üsteki yorumunuzda. Size saldırdığımı düşündüğünüzden mi bütün bunlar. Eleştiriyi kabul etmek ve sindirmeye ne oldu? Ve lütfen cevap veriniz, bana saldırdınız cümleleriyle geçiştirmeyin. Kitle İletişim Araçlarının 4. kuvvet olduğunu zaten söylemişim. Sizin yanlış dediğiniz nedir? 5. kuvvet ile ilgili sorunuzu da üst yorumda cevapladım. Yanlışı ortaya koymuyorsunuz, ek bilgi veriyorsunuz, dikkatinizi çekerim.Özellikle sormak istiyorum, ben tek bir yorumda bulundum. Ama siz benim bütün yazılarıma aynı konu çerçevesinde yorumda bulundunuz. Neden bu tek yorum size bu kadar battı, gerçekten merak ediyorum.Ben bu kızı pataklarım diye düşündüyseniz, eyvallah….Ama burası arena değil.Şimdi demokrasi üzerine bu kadar konuşacaksın, sonra da demokrasi ve özgürlğü sadece kendiniz için isteyeceksiniz ve hatta devam edeceksiniz: sen avamsın, sen magazin güzelisin, sen çıtırsın, ben sana acıdım, annen kendine erkek buldu mu? Neden? Nedenini söyleyin sadece, başka bir şey istemiyorum ki sizdenSen de bana böyle saldırdın deyip durmayın artık; gidin, üşenmeyin yorumumu tekrar okuyun. Bu ne hırstır, birilerini ezmek bu kadar mı önemlidir. Vay be! Bilgisayar başında da hırs oluyormuş bunu da hafifte öğrendim. Bir silah olsa elinizde beni vurabilirmişsiniz gibi yazıyorsunuz. Ne üzücü, ne garip…. …Kitabınızın denekleri arasına bence kendinizi de alın ve sakinleşmeyi deneyin.Bu saçma sapan alemde ben çok üzüldüm, etkilendim. Hiç tanımadığım biri annemle alay etti ve ben gerçekten utanmalıyım ki, sanalda bile onu koruyamadım.Başka……Canımı mı yakmak istiyordunuz, kutlarım başardınız. Ama ne oldu ki!Üzgünüm, kimse size kurdela takmayacakkkk
bn.Nevdalist, canınız yanmamalı,siz de medya savaşlarının “tahlilini” yapıyorsunuz ve bilmeniz gerekir,orada da çok acımasız ve çapsız senaryolar hüküm sürüyor…Kaygılarınızdan,korkularınızdan,nefret ve hırsınızdan ne denli uzak durmayı becerebilirseniz,içsel gerginlikleriniz o denli azalacaktır…unutmayın ‘siz” evet yanlız siz her şeyden daha önemli olmalısınız…Geçmişten,gelecekten,eğitimden,paradan ,koşullardan,yenilgilerden ve diğerlerinin söylediklerinden ,yaptıklarından…Kaçınılmaz olanı değiştirmek ne yazık ki elimizde değil…”Bize” ait silahlarla savaşmak durumundayız…Tasalanmayınız!…
saygıdeğer, mesai arkadaşım,kapitalist dünya dediğiniz olgu ne yazıkki içinde “ince ruhları” barındırmıyor,doğası gereği bu böyle…Elbetteki,duygularımızı kontrol etmeyi öğrenmeliyiz, belki de kendimizi yönetmeye başladığımız zaman “felsefeyle” tanışmış olacağız aksi halde başkalarını yönetmek gibi bir arayış , bizi “zorbalıkla” tanıştıracaktır…Yukarıda ve diğer yorumlar da örnekleri çok!Unutmayın,insanların yaklaşımlarını,davranış biçimlerini değiştiremeyiz…Onlarla başa çıkmanın tek yolu kendinizsiniz…
Unutmadan,”medya analizi” yazılarınızı bekliyoruz.Haddim olmayarak “analizi” diye değiştirdim başlığı,tercih sizin bayan…
bir kifayetsiz muhterisin yediği herzelerden taa nerelere geldik, iyi mi?!siyaset meydanı yaptı bizi böyle! ah “çökertmeci” kırcaali!konuşan türkiye masalına fena kaptırdık kendimizi.bir dakka ama ben önce sözümü bitireyim…yok ama öyle demedim ki, beni dinlemiyorsunuz!..herkes sesini yükselterek “en doğruyu” kendisininsöylediğine o kadar emin ki…”selmaelma” denen biri “kadrinin kıymetinin anlaşılamadığı”vehmiyle bir yazı yazdı.birkaç imla ve bilgi yanlışını göstermez olaydım ben de,onun her bakımdan mücehhez kariyerli kişiliğineçok haklı bir şekilde fener tutunca ve bu fenerin degücü gözlerini kamaş kamaş kamaştırınca faullü yumruklarlaanamıza, yetiştiğimiz ortama ve kişiliklerimize insafsızca ve onca kariyerine yakışmaz bir biçimde edepsizce, fütursuzca saldırdı.olan biten bu.sonra da iyice zıvanadan çıkıp fotoğraflarla, soyu sopuyla bize sopa sallayıp haddimizi bildirmeye çalıştı.ona ne demiştim: burada etiketler önemsizdir.sadece yazı yaz. bu dostane uyarımı kal’e almayıp “üstüninsan” vasfını, aile efradını da motorunun terkisine alarak ispatlama sevdasıyla vurdu kendini hafif’e…çıldırmış bir halde yazdı da yazdı köpüre köpüre…oysa, en azından, Türkçe imla bilgisindeki anormal veacayip cahilliğinden utanmalı, bir mola verip, ben ne yapıyorum allah aşkına, deyip burasının ceviz kabuğu formatında bir yer olmadığını görmeliydi.”gerçek” hayattaki ilişkiler o kadar kaypak ve sahte ki…babana inanma, anlayışı bile yaygın artık ne yazık ki.sonra da, ben burada sizleri denek olarak kullanıyorum, dedi.günde bir avuç fındık zihne iyi gelir hesabı… yersen.yedik mi?bizleri; “yeni yetmeler” olan (!?) bizleri denek olark kullanıyormuş meğer!neyse. onu edebe davet ediyorum. etmiştim ama icabet etmedi.sen kimsin de, beni edebe davet ediyorsun demesi muhtemeldir.çünkü o, bizlere “gaffur” muamelesi çekiyor.küçümsüyor. yüksek ilkokul diplomasıyla bizlerin ona el pençe divan duracağımızı zannetti.olmayınca da, sen neymişsin be selmaelma, demeyince de hırsından deliye döndü.ben, bir daha bu acz içindeki acınası insan cinsi için bir şey yazmak istemiyorum.dileyen ne yazacaksa yazsın ama enerjimizi busaçmasapan konu için harcamayalım artık.benden bu kadar!eyvallah!
nedense yazmadan da duramıyorsun be “naylon hoca”…Bu kadar mı içini kararttım senin?…Vayyy “gaffur”cuklarım…Çok doğru tanımlamışsın kendini ve saz arkadaşlarını…Ve “ada68” tarafsızlığınızı, nesnelliğinizi yitiriyorsunuz; nedir öyle ahbap çavuş ilişkileri, iş arkadaşı dayanışmaları?…Düzeyli/donanımlı biri olduğunuz belli; yetiştirin arkadaşınızı da…Onu korumak yerine, güçlendirmek daha doğru olmaz mı?…Balık tutup vermek yerine, balık tutmasını öğretmek…*Aşağılık/ezilmişlik/örselenmişlik duygularınızı doyurma amacıyla açtığınız başlığa yorum yazmayacağım; özgürce rahatlatın kendinizi…Ne kadınım ama değil mi?…Tek başıma; topunuza bedelim…Linç girişiminiz için ortak alan bile oluşturdunuz…Ajdar televizyon yansılarından halkı eğlendiriyor; sizler de bu sanal ortamda beni…Sağolun varolun; televole münevvercikleri…
Bn elma,yanılmıyorsam “ada68″ sehven yazılmış,eleştirileriniz bana yönelik…Önce,tarafsız olmak gibi bir kaygım yok,tıpkı taraflı olmak gibi...”Mesai arkadaşım”sözüne takıldıysanız, o cümlenin incinmiş bir yüreği canlı tutmak için sarfedildiğini , anlamış olmanız gerekirdi…Kimseyi yetiştirme gibi bir misyonum yok, olamaz! Tek başınıza kimlere bedel olduğunuz , yolun sonunda anlaşılacak elbette… iddialı olmanız, zaman içinde sizi haklı ya da haksız çıkaracaktır…Bizim vaktimiz var bayan!…Yani bedel ve sonuç ilişkisinden söz ediyorum…Zaman içinde en güçlü sanılan “direnişler” bile kırılmıştır, tedbirinizi alıp şu an uzak gibi görünen tehlikeden bir an önce sıyrılmanızı dilerim…Anlama özürlü olmadığınıza inanıyorum ancak yukarıdaki sözlerimin de bir tehdit ve hakaret içermediğine inanmanızı isterim…IRKÇILIK BİR PARANOYADIR…
sanıyorum selma hanımefendinin ağzından saçılan salyalar yakın gözlüklerine de sıçradı,görme bozukluğundan muzdarip.sonuç olarak benim “medya ve kirlenme” konusundaki naçizane görüşlerimin bahsedilen ilişkilerle ilgisi yoktur.tabi bu “masum” hatanın açıklaması ile ilgili ikinci bir teori ise ada68’in hanımefendi tarafından dağıtılmakta olan payelerden ,”aydın olmak” yazısı altındaki ilk yorumu ile “at gözlükleri olmayan anlayışlı aydın insan” dan ikinci yorumu ile “tu kaka televole münevveri” ne hızlı transferi.eh, selmaelma’nın içinde gizli gizli büyüttüğü nazist bakış açısında hepimize bir örnek toplama kampı üniforması giydirmesi normal geliyor.ha koza68 ha ada68 ne farkeder.açıkçası ben sizinle aynı fikirde değilim koza68,selmaelma’nın anlama özürlü bir faşist olduğuna inanıyorum.
tastamam öyle! az bile kalır o tanım…”anlama özürlü bir faşist”… cuk oturmuş.ama ben faşistin bile ezra pound ayarında olanınıtercih ederim.bu kadar rezil, kepaze olanını değil!
nevdalist’ciğim dersem yılışıklık ve teklifsizlik etmiş olmamumarım.şöyle ki; bu büyük şairin “kantolar” adlı kitabı herkesinmalumudur.ve bu amca, mussolini’yi yağlama yıkama faaliyetleriniradyoda propaganda konuşmalarıyla taçlandırmıştır!nazi almanyasının da gözüpek övücülüğünden geri kalmamıştır.lakin, şair olarak büyük bir heriftir!osmanlıcaya serdarsabri beyefendiye “hoşluk” olsun babındaverdiğim bir cevapla başladık, önüne geçemiyorum mateessüf!en yakın vakitte, kendime geleceğimden şüphenizolmasın muhterem nevdalist hanımefendiciğim!
sevgili kozacık bence günün en önemli hadisesi avatarınızı değiştirmeniz olmuş,kendinizi alkole mi verdiniz,hayırdır?…
Adacım sizin de kozanın da sonundaki 68 tevelüd gördüünüz gibi karışıyor. Gelin ısrar etmeyin sizinki 69 olsun hem daha genç duruyor, hem de eğilimlerinizle uyum gösteriyor.Naylon leğenciimm (ay samimiden öte yılışıkca oldu) kasmayınız biz memnunuz sizin bu bülent abla hallerinizden. Arabik ermeniceniz dilimize zenginlik kattı.