Zaman geçsin diye çabalardık çoğu zaman…Dakikalar dakikaları kovalasın,saatler harap düşsün,günler yorgunluktan yere yığılsın isterdik…Oysa ki şimdi…Adımlarımızı geri geri atmak lüzumsuzluğuna bile başvuruyoruz sanki çare olacakmış gibi…Tanrım çaresizlik insana neler yaptırıyor…Geçiş noktası; Yapmam dediğimiz şeylere nasıl da dört elle sarılırmışız…Nasıl da kucaklar ve ağzımıza atarmışız tilki burnu civarında yetişen otları…Geçiliş noktası; İnsan nasıl da renkten renge girermiş duygu ya da mimik belirtmekten çok karakter belirtmek uğruna…Sıfır noktası; Üşüdüm…Pencereyi açar mısın…İçimdeki ayazı dışarıya salacağım…Herhangi bir nokta; Taflan adı verilen bir meyve vardır…Karayemişte der çoğu kişi…Böyle kırmızı kırmızı yapar insanın ağzını yediğiniz zaman…Çocukken çok severdim yerdim…Ağzım kırmızı kırmızı olurdu…Büyüdüm…artık yiyemiyorum…Ama ağzım yine kırmızı kırmızı…Kan kusuşlarımdan miras…Önemsiz bir nokta,geçiniz; Ben çok aşık oldum bugüne kadar…Yeni yıkanıp asılmış bir çamaşırdan damlayan zerrecikler kadar uzattılar bana sevgi şarabını…Yazık…Benim mahsenlerimin kilitleri kırıktı…koridorları iyi aydınlatılmış …kapıları da ardına kadar açılmıştı…