Ben yazmadim bunu…Bi maille geldi…Okuyun istedim…4 kisilik aile..Çoluk çocuk..Büyük bir mermerin çevresine toplanmışlar..
Ellerinde çekiç..Fıstık çıtlatıyorlar..Kuruyemişçiden Antep fıstığı alırsınız ya.. Ucu açıktır..Ama ağaçtan toplanan fıstığın sadece yüzde 35’nin ucu açıktır..Gerisi kapalı..İşte kapalı olanlar, çekiçle vurularak çıtlatılır..4 kişilik aile bunu yapıyor..Fıstık çıtlatarak para kazanıyor..25 kilo fıstık bir çeki.. Bir çekiyi kırmanın ücreti ise 1.5 milyonlira..Bir aile.. Ana, baba, çoluk çocuk günde 3 çeki kırabiliyorlar.. 75kilo..Karşılığı 4.5 milyon lira..İşte yoksulluk bu demek..Gözünüzün önüne getirin.. 75 kilo fıstık.. Tek tek alıyorsunuz.Taşın üzerine koyuyorsunuz.. Çekiçle vurup çıtlatıyorsunuz..Ömür törpüsü.. Bir aile bütün gün çalışıyor.. Tabii çıtlatacak fıstıkbulunursa..Bedeli 4.5 milyon lira..Peki, fıstıkları çıtlatacak makine yok mu?Var.. Ama insan daha ucuz..İşte yoksulluk bu demek.. İşte dibe vuran Türkiye bu demek..İşte Ortadoğu ülkesine dönmek, bu demek..İşte üçüncü lige düşmek üzere olan Türkiye’in fotoğrafı bu..Ankara’nın göremediği, anlayamadığı, idrak edemediğiTürkiye bu..Bırakın Ortadoğu ülkesini.. Giderek Afrika ülkesine dönüyoruz..Halk o kadar çaresiz ki..Parayı Dünya Bankası verdi..Devlet önce eğitim yardımı yaptı.. Kitap, kalem, defteralabilsinler diye.. Okula gidebilsinler diye 1 milyon 50 binçocuğa 50 milyon lira dağıtıldı..1 milyon 50 bin çocuk bu parayı almasaydı belki okula gidemeyecekti..Yetmedi.. Kış kapıda.. Yakacak lazım..Ama bakıldı ki.. İnsanların yakacak almaya gücü yok..Çare yok.. Bu kez FAK FUK FON devrede..400 bin aileye 100 milyon lira yakacak yardımı yapıldı..Üşümesinler diye.. Çocukları donmasın diye..Bu da yetmedi..İnsanlar kalem, defter almıştı.. Çocuklarını okulagönderiyorlardı.. Isınacak yakıt da vardı.. Ama beslenme içinpara yoktu..Çocuklar okula, babalar iş aramaya aç gidiyordu, aç..Görüldü ki olacak gibi değil..Bu kez 600 bin aileye 40 milyon lira gıda yardımı yapıldı..40 milyonla ne olur demeyin..Dibe vurdurulan Türkiye’de 40 milyon büyük para oldu..Türkiye, 40 milyonu arar hale getirildi..Ankara farkında değil.. Her ilde dizi dizi aşevleri açılıyor..Yakında görürsünüz.. Kamyonlar.. Üzerlerinde kazanlar..İçinde lapa.. Kuyruğa girmiş binlerce insan.. Ellerinde tabak..Kamyondan lapa alıyorlar..Durun durun…Bu Pakistan’da olur.. Mülteci kamplarında olur.. Afrika’da olurdemeyin..Devlet vatandaşına beslenmesi için 40 milyon lira dağıtıyorsa..Bu duruma düşmüşsek..İnsanlar 40 milyon gıda yardımı için birbirlerini yiyorsa..Bir sonraki aşaması da budur..Bu tablo karşımızdayken.. Türkiye iyi yönetiliyor diyebilir misiniz?Şimdi bir dakika düşünün.. Şu ülkeye bakın..Ekim ayında bile hâlâ güneşin pırıl pırıl parladığı bir ülke..Verimli topraklara sahip bir ülke..Denizinden balık çıkan bir ülke..Sebzesi, meyvesi olan bir ülke..Bankalarından dolar taşan bir ülke..Fabrikaları, dev sanayi tesisleri olan bir ülke..Ama aynı zamanda da insanlarının alım gücü sıfıra düşmüş bir ülke..İşsizler ordusunun yaşadığı ülke.. Üretimin durduğu bir ülke..40 milyonun büyük para olduğu bir ülke..Bırakın iyiyi.. Bu ülke yönetiliyor diyebilir misiniz?..Ankara diyor ki.. Başbakan diyor ki.. Bize haksızlık ediyorsunuz..Ben de diyorum ki.. Asıl siz bize haksızlık ediyorsunuz..Çıkan sokağa.. Gidin bakkala sorun..Adresini de vereyim.. Anadolu’ya çıkmanıza gerek yok..Ankara’nın Altındağ ilçesindeki Ali bakkalla gidin..İnsanlar 50 bin liralık peynir alıyor..Yanlış okumadınız 50 bin..Utana sıkıla peynir alan adam diyor ki; “Okula gidençocuğumun beslenme çantasına koyuyorum.. Gıda alsın diye..Artık eve alamıyoruz..”İnanın.. Haksızlık etmiyoruz..Türkiye bu hale geldi..
yorumlar
İmar Bankası da fona devredilmiş nedense bunun altına yazmak istedim.
patates yetiştiremedik ama senin gibi patates beyinlilerden bol bol yetitştirdi bu memleket özalizm politikalarıyla. Sen sadece bir örneksin yavrum. Son 15-20 yılda bu ülkenin milyarlarca dolarını içi boşaltılan bankalara verilmedi demi yavrum. O para okullarda sağcı-solcu kavgalarını ayırmak için kullandılar ve haliyle patates üretimi için kaynak sıkıntısı yaşadı demi. Hay senin yoğun çalışan beyin kıvrımlarına.Öte yandan memleket antep olması itibariyle yazıdaki fıstık çıtlatma olaylarını çok küçükken yaptığımızı hatırlıyorum. Lakin kırma sırasında atıştırılan fıstıklarını dozunu kaçırınca mideyi fena bozuyorduk.
hangısı daha yoksul.. veya devlet yoksul dıemı bırey yoksullasıyor yoksa bireyın yoksullugumu devletı etkılıyor.. nıtekım yoksuluz hangısı olursa olsun.. herseyın bır 2. yuzu var.. zengın olan her devletın de fakır olan bı 2. yuzu muhakkak var.. aza ındırgeyım sehır olarak ele alayım.. bulundugum sehırın 2. yuzunu gordugum de adeta sok oldum medenıyete uzak falan hıssettım.. insanlar carsıyı bılmıyor, parkı bilmıyor… hıc bsıey bılmıyor.. nasıl bılsın.. gece oldumu lambası olmayan bı mahalle.. sadece devlet te suc bulamam bu konuda zaten sadece onlarda suc bulmakta yalnıs gelıyor cogu zaman.. adam tutmus goc etmıs.. tarlasını bagını bahcesını evını bırakmıs.. acıkcada ben hırsızlık yapıorum cunku beledıye seyyar satıcılıga ızın vermıyor.. istihdam desen yok.. e be adam nıe geldın en azından bag bahce vardı.. gec kalmıs yatırımlar hatta daha yapılmayanlar..o bölge için aşevi projesınede destek gormuyoruz.. cok uzadı ya… sonucta Türkiyenın bugun ku durumundan hepımız sucluyuz..
sulin-hafif haklı kardeşim. Her ülkenin muhakkak fakir bir yüzü bulunur. Çünkü her ülkeyi dünyanın maketi olarak düşünürsek, nasıl yeryüzünde bir gelişmişler birde gelişememiş geliştirilmemişler varsa, ülkeler de bu şekilde bölgelere ayrılır. Mutlaka bazı bölgeler diğerlerine göre daha cazip olur, daha çok imkana sahip olur vs.vs.vs.. Ancak bu durumlarda senin gibilerin yanıldığı nokta sanki herşeye devletin sebep olduğu safsatasıdır. Ben de gelen hükümetleri, bu ülkeyi yönetiyorum diyenlerin hiç birini kesinlikle sevmedim ve bundan sonra sevbileceğimi de sanmıyorum. Ancak bu geri kalmışlığın da tamamen onlara maledilmesine karşıyım… Evet, haklısın dünya böyle olmamalı, ancak oluyorsa da yapılacak birşeyler elbette vardır. Ancak bu oturduğun yerden birtakım insanlara suç isnat etmek değil kimsecikler görmeden yanlış gidenlere karşı birşeyler becerebilmekten geçer…Bence!
Devletin yaptığı yardımlardan başka vatandaşlar bir sürü yardım yapıyorlar. Kömür, yiyecek, giyecek, kira vs. Toplumun bir kısmı bir kısmına bakıyor. Bu şekilde en azından açlıktan yada soğuktan hastalanan oluyorsada ölen olmuyor. Çare bu değil çare iş vermekte, uygun ücret vermekte. Portakalın ne olduğunu bilmeyen narenciye ülkesinin insanları o kadar çok ki. Sayın Erdoğan seçime girmeden önce demiştiki bize 3 sene zaman tanıyın ekonomiyi düzeltecez. Şimdi oda anlamıştır ki seçim meydanlarındaki hamaset, koltukta yapılamıyor. Bu konunun çözümü bir o kadar uzun ve karmaşık ve bir o kadar kısa ve açık. Tarım nüfusu bilinçli olarak kaç hükümetten beri küçültülüyor. Artan şehir nüfusuna alt yapı ve iş sağlanamıyor. Dev sanayi kuruluşları satılıyor dolaylı vergiler ayyuka çıkarılıyor. Çarşıda pazarda insanların alım gücü yok insanlar bir şey alamayınca fiyatlar düşüyor. Fiyatlar düşünce enflasyon düşüyor. Hükümette memura enflasyonun üzerinde zam yaptığını söylüyor. Doğru ama Zamdan önceki maaş zaten yıllardır yerlerde sürünüyor. Merdiven (insanca maaş) koymadan, zıplayarak (cüzi zamlar) duvar (geçim derdi) aşılmaz.
yoksul ülke olmak, yoksulken harcamamayı bilmemek ve harcadıktan sonra borç alıp harcadığın yerleri unutmak! özelden genele-aileden devlet yapısına her hanede bu tutarsızlık var. eskiden yoksulduk, tüp için kuyruğa girerdik. şimdi yoksuluz doğalgaz faturasını kredi kartından otomatik ödeme talimatıyla yapıyoruz. yarın da yoksuluz, yeni faturalar ve eski faturaları ödemek için bankadan çektiğimiz-çekeceğimiz nakitler…babam 25 yıldır memur maaşını tam bir aya yettiremedi, hep son bir hafta arkadaşlarından borç aldı. şimdi de emekli maaşını yettirmeye çalışıyor. hala kış mevsiminde kalorifer yakmayıp, kemer sıkma politikası uygular memleketteki ailem. kışın alçak bir masa alır, altına közlenmiş kömürleri koyar ve üstünü biraz örtüp masanın altına devrilmeyecek şekilde yerleştirir tandırı boyasının günü gelen annem. ardından üstüne yorgan çekip, ayaklarımızı içine uzatırız. gün boyu da nemle sıcak arasında kalmaktan başımız ağrır.ben bundan şikayetçi değilim ama. o odanın rutubet kokusu içime huzur verir ama toplum olarak maddi yönden tıkanacağımız günler pek uzak değil.