Hayatta yarın ne yapacağına karar verebilen bir azınlık var dünyada. Kalanların ne yapacağına ise çoktan karar verilmiş gibi duruyor. Kendi hayatlarına yön verebilenler (en azından böyle bir opsiyonu olanlar) : Zenginler, işsizler, ev hanımları, öğrenciler. Bunlar bir popülasyonun ne kadarına denk geliyorlar tam emin değilim ancak onlara sağlanan bu özgürlüğün (işsizlerin bunu özgürlük olarak görmediklerini tahmin ediyorum) bedelini ödeyen büyük bir çoğunluk olduğu kesin. Tüm dünyada sabah uyandığında işe gitmek zorunda olan milyarlarca insan var. Gitmek zorundalar, para kazanmak zorundalar. Hayatta kalabilmek için buna ihtiyaçları var ciddi şekilde. Hayat onlara nefes alabilmeleri için çalışmaları gerektiğini söylüyor. Esasen bir insanın karnını doyurabilmesi için örneğin Türkiye’de aşağı yukarı 5 YTL’ye ihtiyacı var. Yani aylık 150 YTL eder bu. Ancak eminim bir çok insan bu parayı komik bulacaktır. Bir de barınma ihtiyacı olduğunu söyleyecektir. İnsanların barınmak için yaptıkları evler var tabi ki bir de. Bunların da kiraları oldukça yüksek oluyor. Yüz metrekare bir konuta 200-1000 YTL arasında bir para vermeniz gerekiyor. Biz küçük bir şehirde vasat bir evde yaşadığınızı varsayalım; şu andan itibaren hayatta kalabilmek için size gerekli olan para 350 YTL’ye çıkmış oldu. Başka hiçbir harcama yapmadığınızı varsayarsak, her ay bu parayı bir şekilde toparlamanız gerekiyor. Günlük yiyecek ihtiyacınızı günlük gelir şeklinde finanse edebilirsiniz, yani her gün karnınızı doyurduğunuza şükrederek yuvarlanıp gidebilirsiniz. Ancak barınma ihtiyacınız için büyük ihtimalle para biriktirmeniz gerekecek; keza ev sahibinizi hergün görme ihtimaliniz olmayacaktır. Öyleyse günde yaklaşık 12 YTL kazanmanız gerekiyor. Sadece hayatta kalabilmek ve nefes alabilmek için, karnınızı doyurup gece yatacak bir yere sahip olmak için böyle bir rakamı her gün kotarmanız gerekiyor. Bunu nasıl yapabilirsiniz? Çok kolay olmadığını söylemeliyim. Dilenmek gibi onur kırıcı opsiyonları düşünebilirsiniz. Hatta bunun onur kırıcı olmadığını bilakis yaşayabilmek için çalışanlardan farklı olarak sizin daha onurlu bir hayat sürdüreceğinizi iddia edebilirsiniz. Buna bir itirazım yok, haklılık payı da verebilirim size ancak dilenerek ne kadar efektif para kazanılabilir ona bir bakmak lazım. Dilencilerin toplumun gözündeki imajları düşünüldüğünde ve rakip dilencilerin varlığı göz önünde bulundurulduğunda işiniz zor görünüyor. Bir kere merkezi bir lokasyon seçmeniz her işte olduğu gibi bu işte de size avantaj sağlayacaktır. Ancak ucuza yaşamak için bir kenar mahallede oturduğunuz için böyle bir lokasyona ulaşmak için de para harcamak zorundasınız. O yüzden belki de en iyisi bulunduğunuz bölgede dilenmek. Diğer dilencilerle herhangi bir sürtüşme yaşamadan böyle bir “dükkan” bulduğunuzu varsayıyoruz. Böyle bir noktadan saatte yüz kişi geçse, bunlardan yüzde onu size acıyarak para verse, verilen paraların bozuk para olduğunu düşünerek maksimumunu 1 YTL, minimumunu 25 Kuruş varsayarsak, ve ortalama olarak 50 Kuruş aldığınızı varsayarsak, saatte 5 YTL kazanacağınız düşünülebilir. Bunu çok optimistik bulmuş olabilirsiniz o yüzden 2 YTL diyelim saat başına gelirinize. Öyleyse günde 12 YTL kazanabilmek için en az 6 saat ‘çalışmanız’ gerekiyor diyebiliriz. Eğer karnınızı doyurmanın ötesinde beklentileriniz varsa örneğin sizi bir yerden diğerine götürecek özel bir arabanız olsun istiyorsanız ya da evinizin sahibi olmak istiyorsanız, daha güzel şeyler yemek içmek istiyorsanız vs. daha fazla çalışmanız gerekiyor hatta dilencilik sizi pek kesmeyebilir. Hatta hayatınızı çalışmaya adamanız gerekiyor gibi geldi bana açıkçası. Yarın ne yapmak istediğinizi kestirir gibi oluyorum. Çalışmak istiyorsunuz. Bütün dünya bu motivasyonla dönüyor aslında, varolmanın zevkini çıkarabilen çok az sayıda insan var. Kalanlar salt varolabilmek için birşeyler yapmak zorunda. İyi çalışmalar!
yorumlar
tüm dünyanın ve türkiye’nin gelişmiş, büyük şehirlerinde yaşanan vahşi kapitalist sistem sayesinde çalışanlar -özellikle devlet kurumlarında değilde, özel sektör firmalarında iştigal etmekte olanlar- tam olarak sistemin devam etmesi, bağlı bulundukları şirket/grup/holding vs’nin daha daha daha büyümesi için maalesef adeta hayatlarını satmaktalar, mesai saatleri boyunca stresten gebermekte, işler mesaiye sığmadığı için fazla mesaiye kalmakta -türkiye gibi ülkelerde ekstra ödeme almadan-, çıkışta saatlerce eve dönüş yolunda harcamakta, eve gelip insani ihtiyaçlarını giderip ertesi sabah yine saatlerce yol gidip aynı monitöre bakmakta..ay başında maaşını alıp internet bankacılığıyla kredi kartı vs. ödemelerini yapıp, bir sonraki aybaşını beklemekte.bu döngüden çıkmak için -tabii eğer istiyorsanız- tek yol dilenci olmak değil be arod’cum..büyük şehirlerin dışında, cennet kasabalarda, köylerde de insanlar yaşıyor..kişinin hayattan ne istediğine bağlı galiba..
neden çalışmak zorunda diye düşünmeden yapamıyorum bazen…kurguyu- senaryoyu yazan roller ustlemmemiz gerektiğini düşünmüş mutlaka.herşey ama herşey doğrudan yada dolaylı olarak çalışmak zorunda, ona verilen odülü(yaşamı) hak edebilmek için.eğer buna karşı çıksaydık ne olurdu acaba , artı eksiyi cekmeseydi , ciğerlerim bıraksa idi çalışmayı yada bekir amca her sabah dükkanın kepenklerini açmayı bıraksa idi ne olurdu diye…zaman dururmuydu acaba…yada cezami gelirdi üst merciden bu oyun yeniden oynanmalı ama oyuncuları değiştirmeli gibisinden…acaba kaç keredir oynanıyor bu oyun…