türkan şoray lı köylü güzeli filmleri o kadar içimize işlemiş ki… hep zannediyoruz ki hayat köylerde öyle… halbuki değil. aslında oralarda daha daha başka bir hayat var. bizim gözümüzün görmediği, içimizin bilmediği başka bir hayat.

sanıyoruz ki köylü kızları hala çeşmelerin başında toplanıyor, oğlanlara cilve yapıyor, gülüşüyorlar. anneler, kaynanalar da ellerinde terlikle oğlanları kovalayıp, testideki suları döke döke kızları saçlarından tuttuğu gibi eve kapatıyor. sonra kız iki gözyaşı döküyor, anası kıyamıyor da “bir daha yapma” deyip yine gönderiveriyor o çeşmenin başına. sokak başlarında, çocuklar oynarken gelinlik kızı olanlar el işi yapıyor, çeyiz hazırlıyor… sanıyoruz ki yaz oldu mu imeceler başlıyor, herkes bir işin ucundan tutuyor da mutlu mesut çalışıyor… sanıyoruz ki birbirine yardım var, fakirlik yok, hayat orada daha güzel. şehir hayatında orayı özlüyoruz. çünkü sanıyoruz bilmiyoruz. türk filmlerinden öyle öğrenmişiz. bize öyle göstermişler. sanıyoruz ki tek sorun zerda dizisinde gördüğümüz 2-3 kadınla yaşama mevzuları. sanıyoruz ki o adamlar tü kaka, sırf keyif için alıyor o karıları. pezevenk herifler, zevk düşkünü maymunlar falan filan… herif kahveye gider, kadın komşularla dedikodu yapar: “bilmemkimgilin herif şöyle demiş, ordankopdagelgilin kızı koptumdageliyorumgilin oğluna göz kırpmış” vesaire vesaire…

halbuki teyze diyor ki “burası çok modern artık. mesela nişanlısını aldı eve getiriyor, öbürü berikinin evine götürüyor…” … modernleşmiş orası da bizim haberimiz yok. sonra öbür abla diyor ki “her şeyimiz var. burada istanbul kültürü var, çamaşır makinası, bulaşık makinası… her bir şeyimiz var. köyümüz çok modern…”

ama adamlar kahveye niye gidiyor kimse düşünmüyor ki… kadın niye bütün evde kimse sormuyor ki… adam kahvede çünkü adamın yapacağı iş yok. kadın evde çünkü kadın 18-19 yaşında evlenmiş, iş bilmez, güç bilmez… ama “oh ne güzel” diyoruz. ama o kadının bir kendi hayatı yok… adam mutsuz, çünkü adamın bütün arkadaşları göçmüş gitmiş. adam mutsuz çünkü adamın evine ekmek götüremediği, çocuğuna çikolata alamadığı günler var…

biz hala yemenisi güzel, kıyafetlerinin rengi nefis… köy hayatı süper de bilmem ne… o bizim seyrettiğimiz türk filmleri biraz değişmiş artık da biz bilmiyoruz ki… çeşme başlarında kimsecikler kalmamış. kahvelerde sinek avlayan 3-5 kişi…

biraz da bilmek lazım sanki, öğrenmeye çalışmak. durup dururken de olacak iş değil bu tabi, mevzu çıkacak ki gideceksin… ama bilenler de bilmeyenlere anlatsın… eski türk filmlerinin gerçekten de “eski” türk filmleri olduğunu görelim. elimizden bir şey gelir, gelmez o ayrı… gelsin diye değil de bilmek mi lazım ne? ya bunu da bilmiyorum da işte tez yazarken aslında yazmak istediklerimi yazmak istedim. sosyal içerik kaygısı taşımıyorum. taşımalı mıyım? bunu da bilmiyorum. sadece işte böyle, söylemek istedim… hayal kurmamak için belki de… kendimi kandırmamak için… böyle… bunu niye yazdığımı bilmiyorum şu an artık… yazdım bitti gitti..yolla…