Evden çıktım pet shop denilen o sıkıcı yerlere gitmek için. Aslında benim içim kaldırmaz pek oraları, her yerde bir kafes, tüyler , garip bir koku…Kafesler ürkütür beni… Bir an bizim mahallede arka sokakların birinde de pet shop olduğu aklıma geldi. Geri döndüm. Aramaya başladım sokağı. Kendi mahallemde yolumu bulamamaktan korktum. Acaba tek korktuğum kendi mahallemde yolumu bulamamak mı? Sanmıyorum hep yol bulmak, bir yerlere gitmek sorun oldu benim için. Hep bir kere gittiği yeri hemencecik bulabilen, her yeri tarif edebilen insanlara imrendim. Bu bir yetenek olsa gerek. Ben eksikliğini hissediyorum ama bu yeteneğe sahip olan insanlar onlara nasıl imrendiğimin farkında değiller, çaktırmıyorum. Gözlerimi kocaman açıp hayran hayran bakmıyorum.Ben bunları düşünürken, kafamda evdeki kurmalı saatimin sesi hala öterken, karşıma çıktı birden. Bir apartmanın altı tam bir köşe başı, harika bir yer, nasıl da unutmuşum yerini. Belki de bu kadar çabuk bulmam bir mucize, bir işaret olmalı. Almalıyım bir yavru köpek. Evet, buna ihtiyacım var.Dışarıdan bakıldığında içerisini net görülmüyor, ama o sesler yeter. Kediler, köpekler kuşlar. Huzur burada olmalı.İçeriye ilk girdiğimde papağanlar karşılıyor beni. Sevmem papağanları, muhabbet kuşlarını, konuşabilen hayvanlar korkutuyor beni. Allahtan kendi kendilerine cümle kurabilme kabiliyetleri yok. Safir yerleşiyor zihnime bir anda. Bana eksik sensin dediği an. Siliyorum onu, kovalıyorum zihnimden. Eve gitmekten korkuyorum azıcık… Kafeslerin görüntüsü o kadar rahatsız etmiyor bu sefer. Bu da bir işaret olmalı…Evet, en sevdiğim bölüme geliyoruz yavaş yavaş akvaryumlar. Ben tam akvaryumlardaki çeşit çeşit balığı incelemeye doğru giderken, bir köpek yavrusu dolandı birden ayaklarıma, beyaz uzun kulakları vardı, hantal da değildi, kulakları uzun yere sarkıktı ve aradığım yavru köpek oydu! Kıpır kıpır, hayat dolu! Hiçte anlamam köpek cinslerinden… Cinsi neydi acaba? Ne olursa olsun bu köpek benim olmalıydı ,adını da buldum hem; Arif. Aldım kucağıma gittim kasaya doğru biraz kem küm ettikten sonra konuya girebildim. Ben bu köpeği istiyorum dedim. Kasadaki adam ses çıkarmadı, misafir sandalyesinde oturan yaşlı adama döndü. Adam da sesini çıkarmadı. Beni duymadılar ya da anlamadılar sandım. Tekrar söyledim. Kasadaki adam bu köpeğin sahibi var, o köpek az önce amcaya satıldı dedi. İşte bu kötüye işaret, o benim olmalıydı. Köpeği koydum usulca yere o da ayak uçlarımı dizlerimi kokladı. Dolandı etrafımda tam gidiyordum ki yaşlı amca seslendi:- Ayten , kızım sen misin dedi?Benimse aklımdaki tek şey , artık o eve yalnız başıma gidemeyeceğimdi.