vermemiş aslında. ancak bir takım şeyleri işine geldiği gibi yorumlamış, zaten genelde yapılan haksızlık bu.
örneğin; 1915-1922 yılları arasında ermeni ve yunan kıyımından bahsederken, (ermenileri ayrı tutuyorum), ingiltere komutasındaki yunan işgalinden bahsedilmemesi mesela bunlardan bir tanesi. ya da kardak krizinden bahsederken, yunanistan’ın kıta sahanlığını elde edebilmek amacıyla “inhabitant” şartını yaratmak için küçük kara parçalarına insan yerleştirmesinden bahsetmiyor ya da araştırmıyor, ya da güney kıbrıs nüfusundaki yunan sayısından.
işin komiği ise beyefendinin içinde kaldığı acıklı durum. bir tarafta yükselen islamdan korkuyor ve onu durdurabilecek tek gücün ordu olduğundan bahsediyor. ancak ordunun da demokratikliğe zarar verdiğini ve fakat fazla demokrasinin de islamcıları daha da güçlendireceğini söylüyor. amerika’ya akıl veriyor “aman dikkat bak iki tarafı da boklu” diye. yani aslında kendisi demokrasiyi daha özümseyemeden veya stanford’daki huzur dolu ofisinden demokrasiyi kuş sesleri arasında yorumladığından bu kanıya varıyor. (bu arada ırak ile ilgili düşüncelerine hiç girmeyelim bence.)
diğer bir ilginç noktada, türkiye’nin yayılmacı politikası ile ilgili. her ülkenin çevresiyle ilgili bu tip emelleri var. “türkiye’nin yok” deme şansımız yok. hâttâ hatırlarsınız, musul kerkük tartışmalarını. bu derece infial mı yaratıyoruz ya da yaratabiliyor muyuz? peki içdeki dinamiklere neden yansımıyor bu? burada biraz düşünmek lazım sanki.
trfikoviç’in çıkış noktası dikkate değer burada, “30 sene sonra rusyayı geçecek nüfusları” diyor. korkulan nokta işte bu. artan nüfus kaynakları sınırlayacak, bu da türkiye’yi öenmli bir tehlike yapabilir. işte bu da bizim cidden oturup bunu düşünmemiz lazım belki de,Serge Trifkovic’e falan bırakmadan.
bir de yorumlara bakınız. türkiye’de yaşayanların daha olumlu olması belki sevindirici olabilir. ama bir de şu arkadaş var ki :))
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
vermemiş aslında. ancak bir takım şeyleri işine geldiği gibi yorumlamış, zaten genelde yapılan haksızlık bu.
örneğin; 1915-1922 yılları arasında ermeni ve yunan kıyımından bahsederken, (ermenileri ayrı tutuyorum), ingiltere komutasındaki yunan işgalinden bahsedilmemesi mesela bunlardan bir tanesi. ya da kardak krizinden bahsederken, yunanistan’ın kıta sahanlığını elde edebilmek amacıyla “inhabitant” şartını yaratmak için küçük kara parçalarına insan yerleştirmesinden bahsetmiyor ya da araştırmıyor, ya da güney kıbrıs nüfusundaki yunan sayısından.
işin komiği ise beyefendinin içinde kaldığı acıklı durum. bir tarafta yükselen islamdan korkuyor ve onu durdurabilecek tek gücün ordu olduğundan bahsediyor. ancak ordunun da demokratikliğe zarar verdiğini ve fakat fazla demokrasinin de islamcıları daha da güçlendireceğini söylüyor. amerika’ya akıl veriyor “aman dikkat bak iki tarafı da boklu” diye. yani aslında kendisi demokrasiyi daha özümseyemeden veya stanford’daki huzur dolu ofisinden demokrasiyi kuş sesleri arasında yorumladığından bu kanıya varıyor. (bu arada ırak ile ilgili düşüncelerine hiç girmeyelim bence.)
diğer bir ilginç noktada, türkiye’nin yayılmacı politikası ile ilgili. her ülkenin çevresiyle ilgili bu tip emelleri var. “türkiye’nin yok” deme şansımız yok. hâttâ hatırlarsınız, musul kerkük tartışmalarını. bu derece infial mı yaratıyoruz ya da yaratabiliyor muyuz? peki içdeki dinamiklere neden yansımıyor bu? burada biraz düşünmek lazım sanki.
trfikoviç’in çıkış noktası dikkate değer burada, “30 sene sonra rusyayı geçecek nüfusları” diyor. korkulan nokta işte bu. artan nüfus kaynakları sınırlayacak, bu da türkiye’yi öenmli bir tehlike yapabilir. işte bu da bizim cidden oturup bunu düşünmemiz lazım belki de,Serge Trifkovic’e falan bırakmadan.
bir de yorumlara bakınız. türkiye’de yaşayanların daha olumlu olması belki sevindirici olabilir. ama bir de şu arkadaş var ki :))
aklı basında baya adam yorum yapmış hayret..
yorum yapmış. Nadiren karşılaşılan bi durum.
Keşke bizi seven insanlara kendimizi daha yakın tutup, tanıtsak. Onlar bizi sonuna kadar savunuyorlar, uzanamadığımız yerlerde bile.
fydalikoltuk temizleme