Uzun zaman oldu aşk üzerine yazmayalı. İçinde bir yerlerde o duygu yoksa yazamıyorsun demek. En güzel aşk şiirini yazanda mutlak aşıktı garibim. Şunuda öğrendimki kavuşamamak aşkmış. Aksini söyliyen umrumda değil, konuşsun sivrisinek davul saz misali. Yıpratan, yıpranan günler yıllar hep aşk besledi. Yine hüzün gene buhranla bitti.Bugün neden böyleyim bilmiyorum. Kazım Koyuncu’yu dinleğince biraz daha garipsedim, hüzünlendim açıkçası. Gene mi aşık oldum? Hee oldum sanane!Düz bir ova hayal edin; uçsuz buçaksız. Bir yüreğiniz olsun aç susuz. Bıçak kesmeyecek kadar taş kalbiniz. Geri dönemeyecek ve silinemeyecek duygularınız. Sonunda bir gram mutluluk, belkide sonsuz aşk. Gitmeye korkan ya da inancı olmayan bir bedeniniz. Silinip gidecek bir benliğiniz… Aşk toprağın altında daha mutlu gibi…Hep hayal ettiğim bir tablo vardı, meğer imkansızmış. İki aşık; bir gözyaşına daha müsama göstermeyen saygısını eksik etmeyen mini minnacık tertemiz dünyası olan bir değil iki tane aşık. İki diyorum bir tane aşık bir dünyaya dar geliyor. Olsun varsın gene suçlu ben olayım, gene eziyet çeken ben olayım. Günahkarda benim, aşk cehennemini hak edende benim sen cennete girebildikten sonra.Yıllar geçsede gene yara hatırlanacak kalbimde, sen anımsayamasanda…Sabahın ilk güneşi teninin kokusu, sonu gelmeyen cennet deryaları saçların, günahsız bedenin masum gözlerin… Artık hepsi benim acı kaynağım. Beni affet dersen; inanmadın ama ben seni kötü hatırlamıcam.Daha önce dedim mi bilmiyorum; aşk toprağın altında daha güzel…