“Yeni tatsız insanın absürd görünme çabalarıyla karıştırılabilecek ama aslında çok çok farklı bir şey:Sahte Delilik!

Tatsız insandakinde yine masumane bir taraf var, daha parçalanmış ve o kadar da kötü niyetlerle bezenmemiş bir arayış var.

Oysa sahte delilik, kesinlikle abartı değil, bir tür terörist faaliyettir. Sahte deli redderek değil, kollayarak eyleme geçtiği için, anarşizan ruhu da olmayan, ardında paylaşımcı yanılgalar filan barındırmayan, düz çıkar amaçlı bireysel terörizm…

[Yazının az önce okuduğunuz kısmının daha bir anlamlı olması için, eğer okumadıysanız, bu yazıyı da okumanızda fayda var, zorunluluk yok. Yazının uzunluğunun gözünüzü korkutmasına izin vermeyin lütfen.]

Sahte Deli Terörü


Yeni tatsız insanın absürd görünme çabalarıyla karıştırılabilecek ama aslında çok çok farklı bir şey:Sahte Delilik!

Tatsız insandakinde yine masumane bir taraf var, daha parçalanmış ve o kadar da kötü niyetlerle bezenmemiş bir arayış var.

Oysa sahte delilik, kesinlikle abartı değil, bir tür terörist faaliyettir. Sahte deli redderek değil, kollayarak eyleme geçtiği için, anarşizan ruhu da olmayan, ardında paylaşımcı yanılgalar filan barındırmayan, düz çıkar amaçlı bireysel terörizm…

Deliliğin avantajları ve dezavantajları vardır hayatta. Geleneksel mahalle arası delileri çocuklar tarafından taşlanabilir, akıllı ama ruhsuz ve beyinsiz büyükler tarafından dövülebilir vs. Böyle en sıradan, gündelik hayat çizgileri arasında en rahat yer bulabilir vakalar bir yana… Deliliğin, hakiki delirme anlarının zamanla, mekanla, durumla bağlantısı kopuktur. “Doğru zamanda, doğru yerde, doğru hareket” zincirinin parçalandığı noktadır delirme anı. Kabullenilmiş doğrulardan sıyırma eşiğinin öte yanıdır. Eşiğin akıl cephesindeki kazanma, başarma, beğenilme, kabul görme ölçütleri tuzla buz olmuş, uçup savrulup yoklara karışmıştır deliren için. Ama kendilerini hayatın asıl tarafı olarak gören akıl cephesinde o ölçütler dimdik ayaktadır ve delirme anlarının bedelini ödetebilecek mekanizmalar her an işleyebilir.

Gelgelim, deliden deliye, delirme vakasından delirme vakasına değişmekle, artmakla ya da azalmakla birlikte, eşiğin diğer tarafındakile için delinin ve deliliğin bir cazibesi de yok değildir. Kimi zaman çok hoyratça davranabilirler ama kimi zaman da birbirlerine göstermedikleri anlayışı, şefkati deliye gösterebilirler. Onun ölçütleri başkadır çünkü. Katıksız bir özenme değilse de, gizliden gizliye hafif bir özenme de sözkonusudur belki.

Deliliği özel bir saygınlık mertebesine yerleştirenler de vardır. Kimileri için delilik, hayatın üzerinde boğucu bir hegamonya kurmuş aklın reddi, kırılması olarak anlamlıdır; kimileri için de yine övgüye değer bir şeydir ama bu değerin tanımı pek yoktur. “Ayy ne hoş, ne enteresan”dır, caziptir.

Her dönemde, her ortamda rastlanabilen sahte deli, deliliğin bu avantajlarını ve dezavantajlarını gözleyerek bir rol biçer kendine. Hakiki delilerden farklı olarak, doğru zamanda, doğru yerde, doğru hareketi yapmak üzerine kurar her şeyi. Silahı, bu akıl zinciridir.

Saldıracaksa doğru yerde saldıracaktır, aklıyla belirlediği saçmalar üzerinden saçmalayacaksa doğru anda saçmalayacaktır, “delirdi” dedirtecekse doğru hareketleriyle dedirtecektir. Ve sonucu alacaktır.

Somut çıkar elde etmeyi amaçlar sahte deli. Ürkütecektir, korkutacaktır, yıldıracaktır, bir kimlik edinecektir, deliliğin cazibesiyle sosyalleşecektir, karşı cinsle yakınlaşacaktır. Çevresinde kalabalık ya da tenhalık ayarlaması yapacaktır, para pul işlerini bitirecektir, süreklilik kazandırdığı bir rolle hepsini halledecektir.

Doğru anda doğru yerdekileri terörize edecek, vurup kaçacak, kapıp götürecektir.

Bireysel terörist eylem işte! Taammüden delirme, “sahte” delilik söz konusu olduğuna göre, sahtekarlık açıkçası…

Sık sık sözünü ettiğimiz, sıradanlık duygusunu, sıradanlık korkusunu yenmek için uğraşan; çok ilginç, çok renkli bir hayat süremese de sürüyormuş gibi yapan, yapmaya çalışan, deli rolüne bizzat soyunacak gücü de bulumayan sürüyle çağ insanı gönüllü kadro açar hayatında sahte delilere. Yaygın saflıklarıyla karşıdakinin oynamakta olduğunu anlamayarak veya sezdikleri anlarda “çevremizde ilginç tipler var” imajını bozmamak uğruna “yemiş” gibi yaparak… Ve tabii, sahte delilin istediği maddi ya da sosyal fidyeyi, bedeli ödeyerek… Bir tabii daha, kimi zaman çözemediği bir terörize edilmişlik duygusuna kapılarak…

Sahte deli, kimilerini bazen, kimilerini her zaman terörize eder. Bunu bir şeylerin reddi adına yapmadığı için, kendinden başka hiç kimseye ve hiçbir şeye hayrı yoktur.

Hakiki deli de terörize edebilir ama o, bunu doğru zaman, doğru yer, doğru hareket zincirini kırarak ve “delirerek” yaptığı için bedel öder çoğunlukla.

Sahte deli ise “oynayarak” yapar ve başarabilirse, bedel ödetir, tahsilata girişir; doğru zamanda, doğru yerde, doğru hareketle.

Onun için biri delidir, biri terörist ve sahtekar!

Farkları yüzlerinden belli olur, daha doğrusu gözlerinden.

Deli, deli deli bakar.

Sahte deli ise, ne kadar iyi oynasa, yüz kslarına ne kadar ince bir delirme ayarı verse ve ne kadar fırlatmaya, yuvarlamaya çalışsa gözlerini, akıllı akıllı bakar yine. Hem de aklın en tatsız haliyle…

Her çağın ama en çok bu çağın teröristi sahte deli, robot resimlerinden değil akıllı gözlerinden ele verir yakayı. Ele verir de ne olur? Hiiç… Büsbütün “delirir”.

Can Kozanoğlu,Yeni Şehir Notları