Yaşamak için, kendi düşünce gücünden destek alma sorumluluğunu reddedip,başkasının ürettiklerine zorla el koyarak yaşamını sürdürmek isteyen kişi,bireyci değildir.Bireycilik kuramı, objektivizm felsefesinin merkezi parçasıdır.Bireycilik, her şeyden önce ahlaki-politik ve ahlaki-psikolojik birkavramdır. Ahlaki-politik bir kavram olarak bireycilik, birey haklarınınüstünlüğünü, insanın başkaları için değil kendisi için bir amaç olduğunusavunur. Ahlaki-psikolojik bir kavram olarak bireycilik, insanın bağımsızolarak düşünmesi, hiçbir şeye kendi zekasının hakimiyetinden daha fazladeğer vermemesi demektir.Ayn Rand, ‘Atlas Shrugged’ romanında bireyciliğin felsefi temelini vedoğruluğunu göstermiş; bireyciliğin, rasyonel bir birey olarak, insan gibiyaşayabilmek için ahlaki, siyasi ve psikolojik ihtiyaç olduğunubelirtmişti.Bireyciliğin bu tip bir savunusu yeni bir şey değildir. Bireycilikkuramına objektivizmin yeni olarak getirdiği, bunu uygulamaya dökmenintutarlı bir tanımını yapmış olmasıdır.Çok defa bireyciliğin ahlaki-siyasi anlamı olarak, insanın, başkalarınınhaklarına bakmadan istediğini yapması anlaşılır. Bu yorumun savunusuolarak da Nietzsche ve Max Stirner gibi yazarlar kullanılır. Altruist vekolektivist düşünceler bireyciliğin yargılanması için bu yorumlarıkullanır ve kurban edilmeyi kabul etmeyen insanın, başkalarını kurbanetmeye çalıştığını söyler.Bireyciliğin bu yorumunda çelişen ve aynı zamanda kendini reddeden şeyşudur: Ahlaki bir ilke olarak bireyciliğin, tek rasyonel temeli insanıninsan gibi yaşaması için gerekenler olduğu için, kişi başkalarınınhaklarını ihlal etme hakkını savunamaz. Eğer başkalarının hakkına saygıgöstermeyi kabul etmiyorsa, kendisi için de bir hak talep edemez. Böylebir talep, kendi içinde çelişki içerir.BİREYCİLİK İNANCI REDDETMEKTEN OLUŞMAZBireycilik sadece insanın toplum için yaşaması gerektiği inancınıreddetmekten oluşmaz.Yaşamak için, kendi düşünce gücünden destek alma sorumluluğunu reddedip,başkasının üzerinden geçinen, onların ürettiklerine zorla el koyarakyaşamını sürdürmek isteyen kişi, bireyci değildir.Bireyci, sadece kendisi için ve kendi zekası ile yaşar, ne kendisinibaşkasına feda eder, ne de başkasını kendisine feda ettirir.İnsanlarla birticaret anlaşması içindedir ne sadece tüketici ne de sadeceüreticidir.Sahte bireyciliği savunanlar, bireyciliği “bağımsızdüşünceler”le değil “bağımsız duygular”la bir tutarlar.Bireyci, en başta akıl adamıdır. Yaşamı, düşünme yeteneği, rasyonelkabiliyeti üzerine kurulmuştur. Rasyonellik bağımsızlık ve kendine olangüvenin ön şartıdır. Bağımsız ve kendine güveni olmayan bir “bireyci”tanım itibarı ile çelişkilidir.Bireycilik ve bağımsızlık mantıken ayrılamaz şeylerdir. Bireycinin temelbağımsızlığı kendi zekasına olana sadakati, gerçeği algılaması, anlamasıve yargılaması sayesinde başkalarının temelsiz isteklerine kendini kurbanetmeyi reddetmesidir. Entelektüel bağımsızlığın anlamı da, bireyciliğinözü de budur.PARAZİT BİREYCİ OLAMAZİnsan yaşamak için bilgiye muhtaçtır ve bilgiye ancak akıl yolu ileulaşabilir. Düşünce ve aklın getirdiği sorumluluktan kaçanlar, sadecebaşkalarının zekası üzerinden geçinen parazitlerdir. Ve bir parazit,bireyci olamaz.İrrasyonalist için varoluş, kendi arzuları ile başkalarının arzularıarasındaki çatışmadır, objektif gerçeklik kavramı ona göre gerçekdeğildir.İsyankarlık ve toplumsal gelenek göreneklere uymamak da bireycilikdeğildir. Nasıl sadece kolektivizmin reddi kendi başına bireyciliksayılamazsa, uyum göstermemek de bireycilik olarak kabul edilemez.Konformist “doğrudur, çünkü başkaları böyle olduğuna inanıyor” derken”doğrudur çünkü ben böyle olduğuna inanıyorum” diyen kişi bireycideğildir.Bireyci “bunun doğru olduğuna inanıyorum çünkü bunu akla uygunuygun buluyorum” der.AKILDAN UZAKLAŞTIRMAYA ÇALIŞANLARBireyciliği hem ahlaki-politik hem de ahlaki-psikolojik kavramlar açısındayozlaştırmaya çalışanlar bireyciliği akıldan uzaklaştırmaya uğraşırlar.Ancak bireycilik ilkesi, sadece akıl çerçevesinde ve insanın rasyonel birvarlık olarak gereksinimlerinde kanıtlanabilir.Bu çerçevedençıkartıldığında bireyciliğin savunulması, keyfî ve kolektivizminsavunuculuğu kadar irrasyonel hale gelir.İşte bu, objektivizmin, bireyciliği öznelciliğe indirgeyen “sahtebireyciliği” reddinin temelidir.İşte bu temel reddedişte, kendisi ilesahte bireycilik arasındaki her türlü uzlaşma ve yakınlaşmayı kabul etmemeve “bu benim hakkım çünkü öyle hissediyorum”, “bu iyi bir şey çünkü benöyle istiyorum”, “bu doğru, çünkü ben öyle olduğuna inanıyorum” diyensahte bireyciliği her gördüğü yerde mahkum etme isteği vardır.Sevgi, saygı, bahar yorgunluğunu üzerinden atmış bir Türkiye./Engin Enüstün