aldığım çiçeğin adı…Güzel yeşil yaprakları var, bir sürü de tomurcuğu. Pembe-beyaz renklerde açacak çiçekleri. Toprağını nemli tutacak şekilde vermek gerekiyormuş suyunu, yani öyle cambul cumbul yapmayacağız saksıyı. Aydınlık istermiş, ama çok da güneş altında kalmayacakmış. Balkondaki sardunyaların yanı uygun olmazmış. Çok uzarsa saksının ortasındaki sırığa bir bantla hafifçe tutturmak lazımmış çiçeğin dalını… tadını kaçırmadan gübresini de ihmal etmemek gerekirmiş… yapraklarını silebilirmişiz… o zaman uzun yıllar dayanabilirmiş… sıralananların aksi olursa da küsermiş… eh herşey gibi o da özen istiyor… göstericez artık… gerçi özen konusunda bazılarının yüzünü güldüremiyorum ama… neyse…
yorumlar
sanırım “lilium” çiçeğinin cinsi oluyor. ben isterdim ki, ona kendince bir isim veresin. madem seninle en az 2 sene kadar yaşayacak; onun tüm özelliklerini kendinle ya da değer verdiğin tanıdıklarınla özdeşleştirmeliydin.bunu yaptığında o çiçeğe daha çok bağlandığını, hatta zaman zaman onunla derteleşerek ferahladığını hissedeceksin. sanma ki çiçekler sadece “ot”tur; onlar da duyar seni ve bakarsın konuşuverir kendi lisanında seninle…
bi tane menekşe aldıydım. daha doğrusu babam almıştı. güya ben bakıcaktım kendisine ama babam hatırlatıyo hep su ver falan diye. bu yazıyı okuyunca da bir iki gündür sulamadığımı hatırladım 🙂 internetten çıkınca bakarım icabına
vermedim ama… “kızım” diye konuşmaya başladım onunla… şimdilik monolog boyutundayız, boyuna ben konuşuyorum… gün gelir belki onun lisanını da anlarım…
Benim de hatam tabii ki. Temizlikçi nasıl sulayacağını bilememiş. Bir şey de diyemedim. Öyle görünce tüm menekşelerimi boynu bükük içimden bir şey koptu…Çiçek başka hiç bir şeye benzemiyor. bir küstü mü bir daha imkanı yok düzelmiyor.Çok seveceksin o çiçeği. O da seni sevecek.
tomurcuklar pembeleşti… ama günlerdir böyle… açmıyor çiçeğim bir türlü… yanlış bir şey mi söyledim acaba… halbuki isim de bulmuştum ona… :((