ben bir hamamböceğiyim abartısız. ışık düşmek üzere bulunduğum sandalayenin bir bacağına ve sabah, işte o dev tahta sütunun ardında. ben kaçtım ve ancak buraya sığınabildim. ailem merak etmiştir, telaşa vermişlerdir ortalığı, buna kesin gözüyle bakıyorum ama çaresizdim gerçekten. evi kendisiyle paylaştığım insanoğlunun bu gece yatmayacağı tuttu o kadar; ev bana tuzaklar hazırladı. bir hamamböceği olarak karışıma çıkan olanaklardan azamiyetle yararlanmak türümün devamı için çok gerekli bir şey. eğer etrafta milyonlarca antep fıstığı kırıntısı varsa ve siz abartısız bir hamamböceğiyseniz, kaçarınız yok, o gece sabahlarsınız. o antep fıstığından, şu antep fıstığına mekik dokur durursunuz. evimizi paylaştığımız insanoğlu ise bu fıstıkların ve benim burada, bulabildiğim tek kuytu karanlıkta sıkışıp kalmamın baş sorumlusudur ve bana sorarsanız ölmesi iyi olur.ama çok büyük bir hıyardır bu insan. dev bir hıyardır. o yüzden ona pek çıkışamıyoruz biz burda. bunun yerine pek gözüne görünmemeyi tercih ediyoruz. zaten gördükleri geri dönmüyor. daha geçen, en iyi arkadaşım, gözümün önünde dümdüz oldu! ama söylemiştim ona bas bas bağırmıştım. o son parçayı yeme demiştim. ama dinlemedi beni. yedi. çünkü bizim kulaklarımız yoktur. çok doğal. ölmesi. iletşimsizlik çağın genel problemi.ne yapacağım ben? aa bir sinek! ne kadar şirin! baksanıza şunun,,, mesela ön ayaklarına. nasıl da pıtı pıtı yapıyor. ama sarhoş olmalı. bu saaatte ne işi var ki burada. bir de ölümüne susamış sanki. adamın burnunun dibinde dönüp duruyor. aha şimdi başı dertte işte. adam ayağa kalktı. neyse, bir şey bulamadı salak. gazete, dergi vs… bulamadı. yırttı sinek bu sefer. adam oturdu tekrar koltuğuna. hey sinek! diye bağırasım geliyor. istese beni buradan alıp daha güvenli bir yere atabilir ama anlamaz ki dilimden. kahretsin! hey sinek! buraya bak! buraya! heeeey!. yok. şapşal şapşal dönüyor.buradan kurtulursam anılarımı yazacağım şerefsizim. ama önce kurtulmalıyım. hah! bir plan yapmalıyım. bakalıııım. adamın dikkatini dağıtacak bir şeeeey? mmmm. şu antep fıstığını öteye yuvarlasam farkeder mi ki? hah! farketse ne olacak ki? bakar bön bön. tanrım! neden bu kadar küçük bir hamamböceğiyim ki sanki? geçen – ki bizde ‘geçen’den başka zaman birimi yoktur, olamaz da – dedem bahsetmişti. avustralya’da devasa hamamböcekleri varmış. benim dev kardeşlerim! bana yardım edin!hah! durun. adam karnını tutarak odadan çıktı şimdi. hadi oğlum hamo, bunu başaracaksın! şu etajere ulaşabilirseeeem. evvet be! tamamdır. şimdi kenardan kenardan hadi bakalım. insan denen…aaa o ne beee!!!fısssss fıssssssöhööö köhhöööö. yarabbiciğimmmm! ne yaptın banaa! öhhööö! ahh gözlerim. kör oldum! demek böyle oluyormuş. anaaa! kollarım! yok gene de başarabilirim. başarabilirim! başara,,,bili,,,rimmmm.tekrar merhaba! yok ölmedim. yani öldüm dee ölmedim. yani şu Tibet’tekiler diyorum, haklılar. ben size o kadarını söyleyim. ama söylemiştim size, hayatımı yazmazsam şerefsizim demiştim. değilmişim. öldüm ama gene de azmettim yazdım bunları. sen de okudun bi’gizel. gözlerinden öperim. haydi kal sağlıcakla.yazıda emeği geçenler:anlatan: hmm bcğiyazan: bir garip soulinlimbo.derleyen: sinekkağıt: hayır word değil. notebook. o yüzden büyük değil ya harfler….
yorumlar
yazın bana Franz Kafka’nın değişim adlı kitabını hatırlattı..güzel… hoş olmuş…değişimi okumadıysan öneririm…
aa evet cidden şimdi farkettim. ailem merak etmiştir kısmı değil mi? yazarken uykum aralık olduğu için kafka girmiş yazıya. öyle olmuş olmalı. ancak bu hikayedeki hikayesizlik var kafkanın değişiminden farklı olarak. sığ olmuş yani. uyanınca farkettim. gene de beğendiğinize sevindim lorienn. gözünüzden de hiçbir şey kaçmıyor hani 🙂
teveccühünüz efendim… reca ederim… devam etmelisiniz bence… gelecek vaadediyorsunuz… : ellerine sağlık..
🙂 değişim’de kızkardeşi nasıl da sevgiyle bırakır yemeği kapının kenarına. o an sizin de içinizden sevgi kırıntıları akar. değişik bir görme biçimi kazandırır bize.yazınız da; bize o bakış açısını sağlaması açısından, başarılı. teşekkürler
paticim yıllar önce okumuştum o kitabı, yeniden okuyasım geldi… üzerinden neredeyse 20 yıl geçti… şimdi bu kafayla bir daha okumalıyım…
rahat hareket etsin diye abisinin odasındaki eşyaları yeniden düzenleyip yer açarlar. abisinin bıraktığı sıvıya dokunmamaya çabalayarak…ilginçtir, okurken iğrenmezsin değişim yaşayan yaratıktan, daha çok merakla sayfaları çevirirsin. kafka’ya başlamak isteyenler için iyi bir başlangıç kitabı sayılabilir, değişim, değil mi @lori?
evet, kesinlikle…hatırlasana kokmuş peynir parçaları… yattığı yerden ters dönemiyordu… ailesinin sesini odaından duyuyor onlarla beraber olmak istiyor ama …dur dur yeniden okumalıyım… sevgiler…
uykusuz ve yorguuuuun olduğum bu günde, gözümde en azından edebi değeri açısından yerlerde sürünen bu hikayeyi yorumlarınızla sadece değerlediğiniz için değil, ayrıca kafka’yı ve değişim’ini anımsamanıza vesile olduğum için de mutlu oldum, moral buldum. bu bana yeter. ve pilli pati, size de teşekkürler.bir de gregor’un kızkardeşi enfes keman çalardı. hatta onu dinlemek için odasından çıkmış ve o çıkış, bahtı kara kendi kara böceğimizin yaşadığı son güzel olay olarak anılarda kalmıştı. ertesi sabah… neyse sonunu anlatıp hevesinizi kaçırmayayım…
franz kafka’nın toprağı bol olsun…