bana üvey dünyamın gerçeğe dönebileceğini gösteren, savruluşlarımı sancılarımı derinden hissetmemi sağlayan, yalnızlığın mükemmelliğini ve zevkini keşfettiren -feridun duzağac- işte ondan bir şey ;

köprüden önce son çıkış

Bu gökkuşağı bile betondan kent

– ki çoğu zaman tenha –

ve yüreğimdeki çiçekleri umursamazsızın beni

çiğneyen arabalar, yollar ve bu kalabalık;

öylesine yaşamak mesaisinde hep

Ve her görüşümde yollarda mutlu yüreğimi

ürküten, içimdeki mavi gözlü çocuğun en güzel

oyuncağını: düşlerimi inciten, ağızlar dolusu ve

en büyük harflerle KURAL diye bağıran o malum

uyarı: KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ

Görülesi değil midir ötesi köprünün…

Ya bir kalp atımı kadar yaklaşacaksam

aradığım her ne ise’ ye…

Ya düşlerimin en cesur kuşu konmak üzereyse

düş bahçemin ekinine…

Yarını bilmemkteki o gizemli cazibe değilse

tüm acıları ve acımasızlığına rağmen

‘yaşamak güzel’ dedirten, söylesene nedir?

Ya köprünün sonundaki geceyse çaresi

fırtınalar vadisinde yalnız bir kır çiçeği

küskünlüğümün…

‘köprüden önce son çıkış’

yaşamakla örselenmiş tüm yüreklerin

saklı ve sinsi kaygıları…

kabusları, yani sevmek korkaklığı!

Düşlerime senaryo yazmaktan ürken, hayata ve

onu yaşamaya erkenden kırıknot vermiş,

aşkın mutluluğun-delinin kuyuya attığı taşların-

tek ve doğru bir açıklaması olduğuna

inanmış yüreklerin kuralları…yasakları…

‘ d o ğ r u ‘ l a r ı . . .

Doğru nedir anlatsana!

Nasıl yaşar, neyle beslenir?

Bencil mi yoksa sevecen midir?

Gözleri varmıdır mesela

Ve varsa bile seninkiler kadar güzelmidir?

Artık çok geç; k ö p r ü d e y i m

Arıyorsam, arıyorsam yanıtları

Soruyorsam ve sorguluyorsam

Ve bir anlam olmalı diyorsam her çarpışında yüreğimin…

Yaşamak zor bi oyun!

Sen, şarkılar söylemeye devam ettiğim,

Benimlesin biliyorum.

Düş tarlamın,

Kuralsız, yasaksız, doğrusuz bahçemin ekini

N e r d e s i n ?

Feridun Düzağaç

bin900doksansekizinci 17 mart gecesi 03.57 istanbul