Sustum hiç konuşmadım,.. sadece dinledim sessizliği, seni ve ardında bıraktığın çığlıkları… Neredeyse tam bir gün olmuştu sen gideli… Yalnız saatler ilk öpüşmeye şahittiler gecenin noktası vurulduğunda bu öykünün ilk gününün sonuna… nokta…Artık çok geçti, hem de çok geç… o duvardaki yazın, bıraktığın öpücüklerin boynuma,.. hala kokunla birlikte baş başa bu yalnızlığımın odasında, ruhumun seçici geçirgen mezarlığında…Aşkın devre arası çoktan geçmiş, maçı bitirmiş, altın golü bile denemiştik… penaltılar… kaleci olmak çok zor senin karşında,.. seni izlerken bir meşin yuvarlağı mı düşünecektim?.. Zamana kurban oldu düşlerim, ellerim… dizlerimin üstünde günah çıkarıyorum bu koskoca sahanın içinde,..kendi kalemde… Soyunma odasında, sırtım duvarda, tişörtüm bir köşede, ayaklarımı uzatmışım ağlıyorum…Ah nasıl da tutamadım ben o ….? dilimi demeliydim… acılar en büyük öğretici oluyor demişlerdi, acıyla henüz tanışmamışken,.. yani bomboşken.. Soğuk bir `düş` belki daha iyi gelecekti her damlasından önce vücuduma vizesiz giriş yapan alkol damlacıklarının…Uyuyakalmak.. Rüyalarda buluşmak karmaşanın içinde, üzülmek gerçeğin dışarıda beklediğinin gerçeği ile.. Zaman akıyor, saatim de, ben gidip geliyorum ama deniz hep aynı… hep aynı…Televizyonda o dizi,.. hep vardı, yine var.. Dondurma alıp içinde şeker yerine tuz olduğunu fark etmek gibi anlık, derin, vurgun gibi bir darbe, dokunuş,.. sessiz, derinlerden…Çay ister misin canım??… Can’ım… Yok öyle bir şey… Varsa yoksa kendi canınız,.. tabi bir değeri varsa yaşam boyutunuzda…Tekrar Güneş,.. deniz…Parkta gördüğüm çocuklar belki de en büyük aşklarını yaşıyorlar,.. hele o afacan bakışlı, dizleri yara bere içindeki çocuk.. gözlüklerinin ardındaki bakışında gizli, aşkını fark ettiği,.. onu gözlediği, önemsediği… bak! En çok ona su götürüyor, en çok onda olsun ki oturacakları ev en büyüklerden olsun, hatta en büyüğü olsun!Son karesi filmimin bir balığa yem olmadan biter hep… Ne çok fotoğraf çekmiştik… Paris’ten tut da Gaziantep’e kadar… hep ama hep, her an bir kare, her kare bir anı olmuştu,.. coşkumuz hep bizimle, biz ise coşkumuzu hep tüketirdik.. Nerden bilebilirdim ki bu kadar kızacağını…Mum yakmak… kilisede mum yakmak, dilek tutmak… -sana da- inanmıyorum kilise! Sen de kandırıyorsun! Ama yine de çok sağ ol,.. mutluluğun içinde vardın her deseninle,..sesinle…Çan! Çan! Çan!…18/9/02