Vladimir Nabokov Edebiyat Dersleri isimli kitabında Kafka için “çağımız Alman yazarlarının en büyüğüdür. Onun yanında Rilke gibi şairlerle Thomas Mann gibi yazarlar cüce ya da alçıdan aziz heykelleri gibi kalırlar” der.

Prag’daki Alman üniversitelerinde hukuk okuyan ve 1908?den sonra bir sigorta şirketinde küçük bir aylıkla, sıradan bir kâtip olarak çalışan, sağlığında Dava ve Şato?yu göremeyen, Değişim?i zar zor yayımlayabilen, 1917?de kan tüküren ve yaşamının geri kalan kısmını ?yedi yıl? Orta Avrupa?nın sanatoryumlarında, dinlenme dönemleriyle geçiren bu adam için övgü, hak edilmiş bir iltifattır.
Nabokov çalışmasında Kafka?nın böceğinin kazısını yaparken ve çok derinlikli, yer yer yapısalcı (biçimci), yer yer psikanalitik çözümlemelerde bulunurken, metne girmeden önce Kafka?ya yönelik iki görüş açısını tartışma dışı bırakmıştır. Max Brod?un Kafka?nın yazdıkları yorumlanırken uygulanabilecek olan tek kategorinin edebiyat değil ?azizlik? olduğu görüşünü tamamen konu dışı sayar. Kafka her şeyden önce bir sanatçıdır ve her sanatçının bir anlamda ?aziz? olduğu öne sürülebilirse de, Nabokov Kafka?nın dehasında ?örtük dinsel? anlamlar aranabileceğini sanmaz. Konu dışı bırakmak istediği öteki yaklaşım da Freudçu görüş açısıdır. Kafka?nın ?Donmuş Deniz? (1948) yazarı Neider gibi Freudçu yorumcuları, Değişim?in, Kafka?nın babasıyla olan karmaşık ilişkisiyle ve yaşam boyu süren suçluluk duygusuyla temellendirilebileceğini söylemekle yetiniyorlar. Dahası bunlar mitolojik simgecilikte çocukların haşarat ile simgelendiğini ?Nabokov bundan da kuşkuludur? öne sürerek, işi Kafka?nın böcek simgesini Freudçu çıkış noktalarına uygun olarak oğulu temsil etmekte kullandığını söylemeye vardırıyorlar. Buna göre böcek, Kafka?nın, babasının varlığı karşısında kapıldığı değersizlik duygusunu tam anlamıyla özetlemektedir. Nabokov Edebiyat Dersleri?nde haşaratla yani böcekle ilgileneceğini, Değişim?i Freudçu çözümlemelere çeken şarlatanlarla ilgilenmeyeceğini dile getirir ve bu ?saçmalığı? reddeder. Nabokov Kafka?nın kendisinin de Freudçu görüşleri kıyasıya eleştirdiğini, psikanalizi düzeltilmesi imkânsız bir hata olarak nitelendirdiğini ve Freudçu kuramları ayrıntılara, daha da önemlisi meselenin özüne hakkını vermeyen çok yaklaşık, çok kabaca çizilmiş taslaklar olarak gördüğünü dile getirir.
Bir açımlama yapalım; ?modern edebiyat ile postmodern edebiyat arasında en önemli ayrım nedir?? diye sorulacak olursa edebiyat eleştirmenlerinden ve teorisyenlerinden hemen ?metin içindeki belirsizlik? ya da ?anlatıcı ?ben?in kendini metnin her tarafına dağıtması? ilkesi üzerinde duran cevaplar gelir. Modern edebiyatta, hele de avangart edebiyatta anlatı biraz daha parçalanmış, ?ben?in belleği biraz daha karışmış ve bilinçdışı Joyce?un da Ulysses?iyle birlikte bir devrim halini almıştı. Postmodern yapıtlarda görülenler, öznenin parçalanması, anlatının bulmacamsı bir hal alması, yazarın ve anlatıcı ?ben?in okuyucuyla dalga geçmesi, onunla bir kukla gibi oynaması, metinlerdeki fluluk ?hele de bu ilke? düşünüldüğünde, Kafka?nın yapıtlarının modern devreye mi postmodern devreye mi konulacağı bir sorun haline gelir. Heiner Müller?in metinlerinde karşımıza çıkan o belirsiz anlatımlar bizleri onun postmodern olduğu görüşüne getiriyor da, Kafka?nın metinlerinin her tarafına sinen, sisler iklimi halini alan ve okuyucuyu boğan o kasvet, ağırlık, yavaşlık, belirsizlik bizleri neden bu yapıtların postmodern metinler olduğu görüşüne götürmüyor?
Kafka modern-avangart-postmodern edebiyat tartışmaları çerçevesinde üzerinde en fazla kafa yorulan, en fazla okunan ve hakkında en fazla kitap yazılan yazarlardandır. Arkadaş çevresinden, Max Brod?dan başlayınız, Klaus Wagenbach?tan Canetti?ye, Wilhelm Emmrich?ten Ernst Fischer?e kadar Almanlar, Roger Garaudy?den Deleuze, Guattari ve Bataille?a kadar tüm entelektüeller çalışmalarını Kafka metinleri ve çözümlemeleri ile süslemişlerdir. O vakit insanın aklına şöyle bir soru geliyor: Kafka neden bu kadar önemlidir? Kafka?yı, o ?zayıf Yahudiyi? diğer filozoflardan, şairlerden, romancılardan farklı kılan nedir? Bu kavşakta Gilles Deleuze ve Felix Guattari?nin Kafka: Minör Bir Edebiyat İçin kitabı bizlere yardım edecek mi?
Deleuze ve Guattari, Türk okuyucuları için pek o kadar yabancı ve bilinmedik filozoflar değillerdir. Türkçeye bugüne dek daha ziyade felsefî metinleri çevrilen Guattari ve Deleuze?ün edebiyatı içeren bu tarz marjinal çalışmaları ilk olarak yayımlandı dilimizde. Işık Ergüden ve Özgür Uçkan bu bakımdan çok değerli bir hizmeti de gerçekleştirmiş oldular.
Deleuze ve Guattari kolektif çalışmalarına 1974 yılında L?Anti-Oedipe ile başlamış ve zamanında büyük bir etki yaratmışlardı. Bağımsız çalışmalarının yanı sıra ortak ürünler de veren bu ikili Kapitalizm ve Şizofreni projesi çerçevesinde son derece aykırı kitaplar yayımlamıştır.
Deleuze ve Guattari?nin Kafka: Minör Bir Edebiyat İçin isimli kitabı dokuz bölümden oluşur. Bu dokuz bölümde Kafka?nın metinlerinin köklerine inilir. 1. bölüm ?İçerik ve Anlatım?, 2. bölüm ?Fazla Aşırı Bir Oedipus?, 3. bölüm ?Minör Bir Edebiyat İçin?, 4. bölüm ?Anlatının Bileşenleri?, 5. bölüm ?İçkinlik ve Arzu?, 6. bölüm ?Dizilerin Hızla Çoğalması?, 7. bölüm ?Bağlayıcılar?, 8. bölüm ?Bloklar, Diziler, Yoğunluklar?, 9. bölüm ?Düzenleme Nedir?? başlığını taşır. ?Kafka?nın yapıtlarına nasıl girmeli?? sorusunun cevabı olan bu kitapta, bir köksap, bir yuva kazısı yapılır. Kafkamakinenin tüm çarkları ağır ağır okuyuculara sunulur, hayvan-oluşluk üzerinde durulur, Kafkaesk tüm unsurlar ve gövde-beden şekillerine (eğik baş-dik baş, çığlık) dikkat çekilir. Yersizyurtsuzlaşma, şizo-ensest kavramları arasında minör edebiyat kavramı açımlanır. Peki ama nedir bu kavramın tanımı?
3. bölüme kadar yalnızca içeriklerden ve içerik biçimlerinden (eğik baş-dik baş, üçgenler-kaçış çizgiler) bahseden Guattari ve Deleuze, minör edebiyatı ?Varşova?da ya da Prag?daki Yahudi edebiyatı? tanımlamasıyla açıklarlar. Minör edebiyatı, minör bir dilin edebiyatı değil, bir azınlığın majör bir dilde yaptığı edebiyattır. Ama temel özelliği, dilin, yüksek yersizyurtsuzlaşma katsayısından her koşulda etkilenmiş olmasıdır. ?Kafka Prag Yahudilerine yazı yolunu tıkayan ve edebiyatlarını olanaksız kılan çıkmazı bu şekilde tanımlar: Yazmama olanaksızlığı.? Yazmamak olanaksızdır, çünkü ulusal bilinç ister belirsiz olsun, ister baskı altında, zorunlu olarak edebiyattan geçer. Almancadan başka bir dilde yazma olanaksızlığı, Prag Yahudileri için başlangıçtaki Çek yersizyurtsuzluğu ile ortadan kaldırılamaz bir uzaklık duygusu anlamına gelmektedir. Almanca yazma olanaksızlığı ise, ?kitabî? ya da ?yapay? bir dil konuşan baskıcı azınlığın, bizzat Alman nüfusunun yersizyurtsuzlaşması ile ilintilidir. Yahudiler olsa olsa hem bu azınlığın bir parçasıdırlar, hem de tıpkı ?Alman çocuğu beşiğinden çalmış olan Çingeneler? gibi bu azınlıktan dışlanmışlardır. Minör edebiyatın ikinci özelliği, Işık Ergüden ve Özgür Uçkan?ın deyişiyle, ?bu edebiyatlardaki her şeyin siyasal olması?dır. Üçüncü özellik ?her şeyin kolektif bir değer taşıması?dır. Demek ki minör edebiyatın üç özelliği, özetle, dilin yersizyurtsuzlaşması, bireyselin dolaysız-siyasal olana bağlanması ve sözcelemin kolektif düzenlenişidir. Deleuze ile Guattari bu kavramı daha lirik bir şekilde şöyle açımlar:
Sanki ?minör?, artık bazı edebiyatları değil, büyük (ya da yerleşik) diye adlandırılan edebiyatın bağrındaki her türlü edebiyatın devrimci koşullarını nitelemektedir. Büyük bir Edebiyat ülkesinde dünyaya gelme bahtsızlığına sahip biri bile kendi dilinde yazmak zorundadır; tıpkı bir Çek Yahudisi?nin Almanca, ya da bir Özbek?in Rusça yazmak zorunda olması gibi… Sığınacak bir yer arayan köpek, yuva yapan bir fare gibi yazmak.
Kafkaseverler için yeni ufuklar açacak, eğretilemeleri ve çözümlemeleri ile orijinal fikirler içeren bu kitap, Kafka raflarında eşsiz bir yer dolduracaktır. Başka hiçbir eserde Kafkamakinenin tüm çarklarını, hayvan-oluşluk, eğik-başlılık, çığlık enstantanelerini, böcek-oluşluk, yersizyurtsuzlaşma, şizo-ensest, az/ın/lık edebiyat kavramlarını, Kafka-Drakula bağlantısını, Kafka-örümcek-oluşluğu bu denli derinlemesine çözümlenmiş olarak bulamazsınız. Deleuze ile Guattari klasik Kafka biyografilerinin sıcaklığından yakınan Kafkaseverlere orijinal bir metin ve ilginç bir kazı sunmuştur. Yahu gerçekten de Kafka bir Drakula mıdır? ?