Sevgili Günlük (Eşek-su-karbüratör şeklinde kamu ahlakı gözetilerek kısaltılan deyimin, işte tam da burada kullanılması gerekmektedir.)Dün senden ayrıldıktan sonra pek de tenha olan sicil bölümündeki “vatandaşı karşılama-yardımcı olma-işini halletme-bazen bekletme-bugün git yarın gel” departmanındaki yerime konuşlandım ve bekledim.Vatandaş bekledim…Gelsinler ve ben onların ne kadar gayr-ı menkulları,gayr-ı mülkleri ve hatta gayr-ı meşruları varsa; sicilini, soyunu sopunu kısaca cemazüyulevvelini araştırıp yerlere kadar ifşa edeyim ve onlar da aydınlanmış,bilinçli ve ne yapacağını bilen bir kararlılıkla kurumumuzdan ayrılsınlar istedim.Ve nihayet geldi ilk vatandaş grubu.Bedenini giydiklerine sığdırmak için bir hayli uğraşmış olan orta yaş üstü şişmanca bir kadın;gözlükleri ve bıyıkları “e pes yani bu kadar uyum olur” dedirtecek cinsten zayıf ve biraz daha yaşlıca görünen bir bey; ve şişmanlığıyla anneye çekmiş gibi görünen lakin detaylı bir inceleme sonucunda aslında “şıp demiş babanın burnundan düşmüş” misali bir durum olduğu hemen anlaşılan semirgen bir gençten müteşekkil ortasınıf çekirdek aile… karşımdaydılar!-buyursunlar efendiiiimmm- i harfini neden uzattığımı bilmiyorum….daha candan görünmek için olsa gerek-“Oğlum Amerika’ya gidecek” diyerek gürledi kadın ve ve bizler yani tapu kadastro müdürlüğünün bodrum katındaki sicil bölümünde çalışan kafadan 5-10 kişi kendimizden utandık…hepimiz bir araya gelsek öyle gürleyemezdik sevgili günlük!”hayırlısı olur inşallah efendim…nasıl yardımcı olabilirim?” diyecektim ki Amerika adını duyan yan tarafımdaki Raziye hanım “Amerika’nın neresine gidecek” dedi …dönüp “neresini bilirsin sen” diyecektim ama mesai arkadaşımı ele güne karşı bilmemezliğiyle karşı karşıya bırakmak istemedim – efenim zaten bilmemezliğin kötü tarafı bilmemezliğinizi başkalarının bilmiş ya da bilecekleri olması değil midir?cehaletimizle her dem barışık değil miyizdir?bu yüzden kaçmaz mıyız bilmemezlik hallerinden..ve buna rağmen bilen görünmek için bilmemezlik riskini göze almaz mıyız vs. vs.- neyse efenim…Bu oğlunu Amerika’ya gönderecek olan kadın, bizim çatlak Raziye hanımı ciddiye alıp Boston diye cevap verdi sorusuna.Raziye hemen karşı atağa geçip “ay benim de bir arkadaşımın arkadaşı San Antonio Spurs’a gitti” dedi.Bütün bir cemaat olarak Raziye’nin masasına “nasıl yani” türünden bakışlarımızı bırakıp, “arkadaşımın arkadaşı” üzerinden bile itibar vesilesi olan bu eşsiz ülkeyi ve oraya giden tüm insan evlatlarını usulca takdir ettik.Ben kadına dönüp “efenim konunun bizimle; yani tapu sicil ile ilgili olan bölümüne geçsek?” diyebildim zar zor.Kadın oralı olmadığını fazlasıyla belli ederek beklenmeyen bir çeviklikle çantasına yöneldi ve bir yandan da “ayol ne havasız yer burası böyleee…nasıl çalışıyosunuz burdaaa…köpek bağlasan durmaz vallaahaa”!dedi ve çantaya yönelme nedeni olan mendilini çıkarıp ağzını,burnunu kapattı.-bu kadınların mendille ağız burun kapatmalarını hiç anlayamamışımdır…noluyo yani öyle olunca…hava filtre edilip mi giriyo ciğerlere-(ufff be abii yaş ortalaması 20 olan gençlerin geldiği bir siteye yazdıklarına bak yaa…pes!)Kadının sözleri suratlarımıza bir şamar gibi çarpıp bizi kendimize getirdikten sonra, kadına biraz daha yüksek tonda lakin edebimi bozmadan tekrar “hanfendi konuya geçsek” dedim.Kadın da “efenim oğlum Amerika’nın saygın mı saygın üniversitelerinden birinden burs kazandı…onu üniversitesine yollamadan önce dededen kalma bir arsamız vardı, onu satıp parayı da çocuğa harçlık kabilinden bankaya yatırmayı ben annesi olarak uygun gördüm…yavrucuğum Amerika’larda mağdur kalmasın dimi efenim” “bittabi efenim isabet buyurmuşsunuz” diye karşılık verdim…sonraaa?”yalnız bu arsa dededen kalmış olduğu için satış işlemleri için tapu sicil kaydı gerekli…bununla ilgili belgeyi almaya geldik” dedi kadın.Ben işin mesleğimle ilgili olan bölümüne gelinmiş olması ve kentli ortasınıf bozuntusu bu kadının övünç dolu sözlerinin bir son bulabilecek olması ihtimalinden dolayı sevinçle ada,pafta ve parsel bilgilerini alıp tozlu raflara yöneldim ve elimle bulmuş gibi gerekli tüm detayları çıkardım.Lakin görünen o ki: bu arsa, dededen kalmış olmasına kalmış fakaaaaat sadece bunlara kalmamış.Ortak hisseli olan bu arsanın bir diğer varisinin kadının abisi göründüğünü ve satış işleminin gerçekleşebilmesi için muvafakatının alınması gerektiğini, tvlerde çıkan uzmanlara benzer pozlar takınarak izah ettim.Etmez olaydım sevgili günlük!Kadın anlattıklarımdan başka bir mana çıkarmış olmalı ki bağırıp çağırmaya başladı – ne diye herkes bana bağrırır anlamış değilim….insanları bana bağırmaları yönünde tahrik eden bir görünüşüm var galiba..neyse-Son duyduğum şeyler kadının beni sürdüreceği ve şikayet edeceği gibi şeylerdi…”neyseki gittiler” demiştim ki yanında şu bizim çaylak 22’lik müdürle çıkageldiler….kadın büyük bir hışımla “işte buyduuu!” diye gürledi tekrar.Müdür “demek buydu!”…-bi dakkaa yaa kim buydu noluo-ben Müdüre laf anlatmaya çalışırken kadın ikide bir araya girip laf anlamaya pek de eğilimli olmayan müdürün işini kolaylaştırdı ve benim güne okkalı bir boktaniyetle başlamama başarıyla neden oldu sevgili günlük – ailece başarılı bunlar-Neyse ki vicdan sahibi bir kaç mesai arkadaşımın olaya müdahil olmaları sonucunda benim kasıtlı bir sorun çıkarmadığımı,kadının arsasını kime satarsa satsın umurumda olmayacağını,sadece ilgili prosedurü açıklamış olduğumu,burs kazanan başarılı oğlunun da canının cehenneme olduğunu olduğunu güç bela anlattık.Haklılığım elbet anlaşıldı daha sonra ama geciken adalet de adalet değildi!İşte böyle sevgili günlük…gün geçmiyor ki başıma talihsiz bir olay gelmesin!…