Endurance departmanından
Istanbul’da son 1 hafta içinde meydana gelen 4 saldırı, bazı durumların eskisi devam etmeyeceğini göstermektedir. Bu noktalara işaret etmek ve kimi uyarılarda bulunmak isterim. Hiçbir siyasi mülahaza ve yaklaşım bahis mevzuu değildir; sadece statement’lar yapacağım.1. Saldırıların stratejisi çok basittir: ABD’yi İsrail’le yalnız bırakmak. Tüm dünyada ABD müttefiki olan ülke ve yapılara saldırarak, ilgili kamuoyunu baskı altında tutmak ve ABD’ye olan desteği minimize etmek.2. Türkiye’nin ne denli vulnerable olduğu acı bir şekilde ortaya çıkmıştır. Kaldı ki bu yumuşak karın, aslında zaten intihar eylemlerine karşı savunmasızdır ve diğer ABD müttefikleri de benzer durumdadır.3. Fakat bizim ekstra dezavantajlarımız vardır. Kriz yönetimi denilen veya baskı altında dayanmak olarak ifade edilen hal, hem organizasyonel hem de psikolojik olarak bizde sosyal anlamda mevcut değildir. Bu endurance yoksunluğu, saldırıların akabindeki halet-i ruhiye ve tedbirsizliklerin devamından anlaşılmaktadır (dünkü letonya maçındaki kepazelik de benzer bir vaziyettir).4. Başta BBC olmak üzere, son 5-6 saattir seyrettiğim bütün Batılı TV’lerdeki analistler, Türkiye’deki durumu yorumlarken, özellikle askerden bahsetmekte ve daha sıkı önlemlerin hayata geçirilmesi gereğinden dem vurmaktadır. Hatta Andrew Mango açık açık sıkıyönetimden (veya olağanüstü hal uygulamasından) bahsetmiştir. Yarın toplanacak konseyden, bu yönde bir karar çıkması beklenebilir.5. Turizm, yabancı sermaye girişi, iç piyasadaki hafif hareketlenme ve ihracattaki (son ay) artış, en azından orta vadede babayı yemiştir. Olağanüstü hal uygulaması da, zaten yerlerde sürünen AB normları hadisesine (insan hakları, demokrasi, kamusal hakların kullanımı, vesaire) ciddi darbe vurabilir; kimileri için bahane yaratabilir.6. Her insanın, özellikle ilkyardım konusunda elemanter bir bilgi edinmesi gerekir. Boğazı camla kesilmiş vatandaşın, koşturularak hastaneye yetiştirilmeye çalışılması, sadece ölümü çabuklaştırır.7. Internet’te dolaşan şayia ve dedikodulara itibar edilmemesi, türk medyasına olduğu kadar, fısıltı gazetesine de prim verilmemesi, normalizasyon açısından çok önemlidir.8. Kısmi yayın yasağı, medya kuruluşlarınca uygulanmamaktadır. Hatta Basın Konseyi bu yasağı kınamıştır. Tamamen hıyarca bir reaksiyondur. Gerçi devlet de hıyarlık ederek, ilk saldırılardan sonra, sanki b.. varmış gibi failleri açıklamıştır. Akıllarınca ‘bakın, hemen bulduk adamları, çok acayibiz’ demeye getirmiştir.9. Bu işler ucuz böbürlenmeye değil, ancak çok ciddi istihbarat çalışmalarıyla karşı durulabilecek işlerdir.10. Bugünkü saldırılardan sonra bütün sokaklar boşalmış, herkes evine kaçışmıştır. Yanlıştır. Beyoğlu Fitaş sineması girişindeki müzik kesilmemelidir. Meyhane programları iptal edilmemelidir.Eve giderken 1 yerine 3 ekmek alınmamalıdır. Camcılardan şüphelenmemiz gerekmektedir (şaka tabii).Paranoya ve panik dehlenmeli, özellikle patlama sonrası doğan karışıklıktan yararlanarak yağma ve kap-kaç yapanlar, anında adalet düsturuyla hemen öldürülmeli ve patlamada öldü süsü verilmelidir.
yorumlar
“sadece statement’lar yapacağım.”
“Türkiye’nin ne denli vulnerable olduğu”
“Bu endurance yoksunluğu”
Bu yazı tarzın ile midemi bulanırdın…
Ayrıca bişeyi merak ediyorum. Andrew Mango’yu bende izledim ve izlerken bu ucubeden bir kez daha nefret ettim. Acaba sende aynı duyguları mı hissettin yoksa “vayy beee adama bak neler söylüyor” diye saygı mı duydun?
guzel bi gunluk olur… gundelik teror notlari basligina uygun duser hem.
Tiviti sersemi anlamsız nefretini dizginleyebilseydi, kullanılan yabancı kelimelerin tam olarak türkçe karşılığı bulunmadığını anlayabilirdi. Tabii türkçe ve batı dilleri konusunda zavallı bir halde olduğu için, ancak nefretle falan idare edebilir.Çeviri ve kopi-peyst metinlerin ana sayfada makale veya blog diye boy gösterdiği bir hale düştü hafif.Fil bey’e de günlük ve gündelik arasında kurduğu yaratıcı bağlantı için teşekkür ederim.
Kız arkadaşının ihtiyaçlarından doğan ve sende gerekli malzeme olmamasından kaynaklanan boşluğuda, aynen takdir ettiğin şekilde doldurduğundan eminim.
bu olay abd (+ ingiltere) ile israil’i yalnız bırakmak ise veya şöyle söyleyelim bu olayın amacı türkiye’yi abd ve israil’in etki alanının dışına itmek ise bu eylemde bir yanlışlık olmalı. son 50 senedir güvenlik kavramını batınınkilerle eşleştirmeye çalışan türkiye’nin terörizm ile bu şemsiyeden çıkacağını düşünmek büyük hata bence. tam tersine terörizme karşı yeni bir savaş kavramını şekillendirip yeni bir düşman ve buna bağlı güvenlik şemsiyesi yaratmayı planlayan abd ile işbirliği için çok daha fazla alan yaratmış olmuyor mu bu olaylar sence de? olaydan sonra türk başbakanından önce nato yeni genel sekreteri, robertson, “işbirliğinin artarak süreceğini açıkladı”, nato açıklamasından sonra da türkiye’den bu işbirliğinden duyduğu memnuniyeti belirten açıklama geldi.terörizmi yeni düşman dünyayı da savaş alanı kabul eden abd ile tam olarak aynı noktaya geldik. artık bizim topraklarımızda bu oyunun bir bölgesi hem de çok kritik bir bölgesi. islam kültürü ile yakın bağlantı bir taraftan, nato’nun 3 “lift” kabiliyetine sahip ülkesinden birisi. yani aslında iyi bir aktör. son dönemde israil ile gerilen ilişkiler(yahudi kürt meselesi ve kuzey ırak’ta israil mülk edinme faaliyetleri, şaron’un ziyaret talebin reddedilmesi gibi) ve akp-tsk gerilimiymiş gibi ortaya çıkan ama temelde abd-tsk gerilimini yansıtan olaylar (üst kademelerdeki gerilim, kıbrıs…vs) bütün bu olaylara eklendiğinde bu durum, klasik köşe yazarı söylemiyle, bir anlam ifade etmeye başlıyor.makro değerlendirmelerin ötesinde, toplumsal ve bireysel bazda düşünecek olursak, insanları abd ve yandaşlarına ait hedefleri uzak tutmak, büyük bir fikir değişikliğine yol açmayacak. hatta aksine belki de onları “mazlum” durumuna bile düşürebilir. neticede sıcak para ve sermaye girişine her zaman ihtiyaç duymuş bir ülke olarak zaten türkiye’nin “öteki” tarafta yer alması pek de iyi bir seçim değil. zaten bugün birçok gazetede “aman yabancı sermaye gidiyor” diye vik viklemeye başlayan kuş beyinlilerin de pompaladığı bu.yani bu 5 günlük olayların silsilesinin, türkiye’yi batı ittifakından uzaklaştıracağı tezi pek de akla yatkın gözükmüyor. islamcı basının da telaşı belki bu yüzden. terör ile islamın bağdaştırılmasından bu kadar rahatsız olan islamcı basının korkusu da bu. bunun haklı sebeplere dayandırılmasından ve belki de uzun zamandır gerçekleştiremedikleri müslüman-türk-arap bağlantısının zarar görmesinden korkuyorlar.son tahlilde, teorilerin sonu açık ama olaylar “demokratikleşsek mi ki acep” diye sürekli düşünen ülkemizin, bir “güvenlik ülkesi” olmasına gebe.