Şu sıralar İstanbul’da suriçinde daha göbeğinde sana ihtiyacı olan bir tarihi mekan var. Adı çıkmış dokuza inmez beşe. Adınımı çıkartmışlar, haklımı adı çıkmış bilemem, tartışılır. Ama şu an bütün güneydeki merkezlerin olduğu gibi buranın da sana ihtiyacı var. Neresi mi ?, Dediğim yer suriçinin ortası İstanbul’un Fatihinin “Fatih Sultan Mehmet” ticareti ve banka teşkilatının gelişmesi adına kurdurduğu yer. İşte oranın sana ihtiyacı var. Gerçi oranın sana ihtiyacı olduğu gibi seninde oraya ihtiyacın var. Sıkıldın artık koskoca alışveriş merkezlerinden. Hepsi tektip geliyor sana artık. Git oraya alışveriş etmesende o renk cümbüşünde, ticaretin en saf (???) halinde kaybol. Sana acaip iyi davranacaklar yeterki git. Çay ve Türk Kahvesi nasıl olurmuş sana orası anlatacak. Dikkat gına geçirebilirsin. Oraya aç git önce subaşı lokantasında bir öğle yemeği ye, ardından Nurosmaniye kapısından yazın bu sıcaklığını ardında bırakıp o ihtişamlı kapıdan içeri girerken o kapıya hak ettiği özeni göster. Sonrası sana kalmış o labirentde ne bulacağını ne ben anlatabilirim, ne sen düşünebiirsin. Kıyak yap bugün kendine plansız git. Neresi mi ? Bulamadıysan artık adını sen İstanbullu değilsin ! Adı Kapalı Kutu “Giyilmemiş çamaşırlar nasıl kokar bilirsin,Sandık odalarında;Senin de dükkanın öyle kokar işte.Ablamı tanımazsın,Hürriyette gelin olacaktı, yaşasaydı;Bu teller onun telleri,Bu duvak onun duvağı işte.Ya bu camekandaki kadınlar?Bu mavi mavi,Bu yeşil yeşil fistanlı…Geceleri de ayakta mı dururlar böyle?Ya bu pembezar gömlek?Onun da bir hikayesi yok mu?Kapalıçarşı deyip geçme;Kapalıçarşı,Kapalı kutu.” Orhan Veli KANIK