kime nasıl çatacağımı nasıl ağlayacağımı ya da kime gözyaşlarımı göstereceğimi bilmiyorum. hayal gücümüzle yarattığımız acıları yine hayal gücümüzle yarattığımız insanlara yaşatmak isterdim.

tüm bunları yaparken satın aldığım bir şarabı, satın alamayacaklarım hakkındaki hayallerin gölgesinde içmek.

bu arada bazıları bana postmodernist cümleler kuracam diye deviş modunda entel avuntusu, discovery ayarında çözüyor hayatı yavaştan.

her 3 yanlışın 1 doğruyu götürdüğü gerçeği canımı sıkıyor, bazen götürürlermi acaba beni diye düşünüveriyorum, bir yandanda o 3 yanlışı 1 doğrunun götürebileceği gerçeği var yanıbaşımda, yada içimde biryerlerde. kim nederse desin içmek, içmek ve içmek istiyorum bazen fıçılar dolusu birayı, gebermek susuzluktan bir yandanda… sonra dönüp arkama tüm hayalkırıklıklarıma koca bir “s.ktir” çekmek ve inatla, içmek. normal, anormal, yamuk veya düzgün ne farkederki zaten tüm terimler yitirmemişlermi anlamlarını, ama o bazıları boğulurken içinde anlamsızlıkların ben tüm bunların ingilizce karşılıklarını bulup, amerikanların ne denli bozuk aksanlı olduğunu çözüyorum. aslında bu yazıya başlık atmam başlı başına bir hataydı.