sevgili günlük,”kampanya” sözcüğü sana ne çağrıştırır bilmiyorum ama bana nedense içi boş hallerin cilalanarak pazarlanması gibi sinsi ve organize eylemler bütününü anıştırıyor…anıştırmalardan öteye geçememiş bellek sahibi olarak bu bile bana kafi.ne de olsa hafızay-ı beşer nisyan ile maluldür sevgili günlük…üstüne üstlük duyargalarını ve belleğini aldırıp köpeklere yem yapmış biri olarak ne kadar anıştırmasız ve çağrışımsız bir hayat tasarlasam da kendime, bazı sözcüklere ifrit olmadan geçemiyorum.işte bu “kampanya” sözcüğü de bunlardan biri.bir döneme kadar “neden bu kadar çok okuma-yazma bilmeyen var” sorusu yerine, canhıraş bir azimle kampanya-seferberlik benzeri etkinlikler düzenleyenler,bıkıp usanmadan bu cici etkinliklere devam ediyorlar…”haydi kızlar okula kampanyası”, “yetişkinlere okuma-yazma öğretme kampanyası”,”öğretmenlere laptop kampanyası”(ki bu trajikomik bir hal almış eğitim hayatımızın en nadide parçasıdır kanımca)ve son olarak “bilgisayarlı eğitime destek kampanyası”…sürekli ummi üreten bir toplumda birilerinin “neden” sorusunu sormaması çok ilginç.asıl garibime giden şey çocuk esirgeme kurumuna pedagog yerine vaiz ve vaize görevlendirilmesi gibi başarılı bir girişimin neden “kampanya” olarak pazarlanmadığıdır…oysa sosyal devlet anlayışında devrim niteliğindeki bu girişimi ne kadar takdir etsem azdır….allah seni inandırsın sevgili günlük haberi duyduğumdan beridir öyle bir sevince gark olmuşum ki takdir etme yetimi neredeyse kaybedeceğim…efenim kimsesiz çocukların tek eksiklerinin vaiz ve vaizeden duyacakları mübarek sözler olduğunu anlamamak için insanın gaflete dalmış koyun olması gerekir!işte tüm sosyal hadiselere mümkün olduğunca mesafeli olmama rağmen sosyal hadiseler bir şekilde insanın yakasına yapışıveriyor sevgili günlük…bakınız “bilgisayarlı eğitime destek kampanyası”!üzerinde yaşadığım ve iyelik eklerini birlikte kullanmaya imtina ettiğim bu cennet vatanın pek muhterem ahalisine sirayet etmiş bilgisayar takıntısını anlamamaktayım(anlamamak hiç bu kadar acı olmamıştı)…hani hayatı kolaylaştıran bir cihaz olarak bilgisayarı anlayabilmekteyim lakin bilgisayarı; eğitimin,çağdaşlaşmanın ve muasır medeniyete giden dikenli yolda gelişmenin yegane cihazı saymanın gereğini anlayabilmiş değilim sevgili günlük.hani meslek liselerinde olur da, ilköğretim gibi çocuğun hayata ve düşünmeye dair temel becerileri öğrendiği,merak etmeyi ve merakını gidermeye çalıştığı,en önemlisi hayal kurduğu, dünyayı keşfetmek için içinde bir takım arzuların depreştiği bir yaşta “al yavrum bütün dünya bunun içerisinde,dünyaya dair salakça fanteziler kurma” demenin yararını anlayamıyorum.”bilgisayar çıktı mertlik bozuldu” gibi hamasi bir noktada değilim…lakin ilköğretimde kimse kalkıp da bir elektronik cihazın kullanılmasını eğitim bilimi açısından elzem olduğunu savunmasın.nostalji yapma salaklığına bulaşmadan ifade etmem gerekir ki eskinin köy enstitülerinde,koyunları otlatmaya götürürken çantasına çökelek-ekmek ve dostoyevski kitabı sığdıran bir kız çocuğundan daha ileri bir düzeyde değil bugünün bilgisayarlı eğitim alan veletleri.ama allah razı olsun ki maarif vekaletinden, öyle bir azmetti; dağ taş demedi bilgisayarı en ücra köye bile ulaştırdı…ve sosyal devlet anlayışında bir devrim daha ifa etti.artık çocukların hayal gücüne ihtiyacımız yok…zira onlar oturup bilgisayarda oyun oynayacak,ödevlerini google da arayıp saniyede bulacak ve hazıryiyciliğin keyfine varacaklar.şunu da ifade etmem gerekiyor ki teknolojik gelişmelere ve bunun gündelik hayata girmesine hiç bir zaman karşı olmadım…lakin durup bir saniye bile üzerinde kafa yormadan,işin muhasebesini yapmadan gelişme adına teknolojiye tapan zihniyete de her zaman karşı oldum…ve gözlemlediğim kadarıyla çocukların bilgisayara değil eleştirel düşünceye,muhakeme eden bir mantığa ve hayal gücüne ihtiyacı var…doğru soruyu burada soralım….bilgisayar tüm bunları verebilir mi?sözün özü; maarifin bilgisayara değil zihniyet değişikliğine ihtiyacı var sevgili günlük!”kampanya”lar cumhuriyetinde, bakarsınız birileri “zihniyet değişikliği kampanyası” açarak hayatımıza renk bile katabilir…belli mi olur!