Otobusu kacirdim. Bir sonraki sefere kadar beklerken bos bos gezinmeye basladim. Onume cin mahallesi denk geldi, dusunmeden daldim. ironik bir tesadufle “Serendipity” adli fusion restaurantta oturup vakit gecirdim. Sonra otobuse bindim. Yanimdaki battaniyesinin altinda usudugume tamamen kayitsiz uyurken ben de iyice cama yapisip, oyle seyrettim gelip gecen goruntuleri. yine ironik bir sekilde “492 Cups to China” fon olmaya baslamisken gidip gelen dusuncelere, yol boyu ruzgarda savrulan sazliklara baktim, cocuklugumun camurlu topraklarina deger gibi oldu ayaklarim, urperdim, iyice cektim bacaklarimi kendime. Her zamanki gibi kamyonlarin ustlerine ve yoldaki tabelalara takildi gozum, her birine typographic kritik verdim sanki lazimmis gibi. hafta basinda tekrar bir yigin isin, gereksizligin ve karmasanin arasina dusecegimi bildigimden ilk durakta inip geriye donmek fikri kemirmeye basladi beynimi. Olmazdi biliyordum, yine de neden olmayacagini aciklamak geregi duydum kendime bir sure. Kac zaman once birinin ettigi “Gencsin, daha yavastan al, daha agir agir gecir zamani ve ne yaparsan yap sakin aceleye getirme” nasihati geldi aklima, hemen kovdum. Sonra, Baltimore’u dusundum. kendimi de hayatimi da butun Istanbul resimlerinden cikarttigimi. kuculttugumu adimin son harfini. “pause-rewind-erase” ile olmasi gereken yerde, olmasini istedigimden belki cok alakasiz bir sekilde suren giden yasamimi. Bu “yersizlik”ten artik gocunmayisimi. “neyse o”nun olusunu. sonra bir suskunluk oldu, firsattan istifade ettim. dedim ki “kizdiniz, siz hakliydiniz, artik size gerek yok”. artik ancak bir kahve fali kadarsiniz. Ki icimden sehirler gecmeyi de birakti kac zamandir. Simdi ne zaman esse kalkip gidiyorum herhangi bir yere, gozlerimden tabelalar, ellerimden biletler geciyor ama hicbiri ozel bir sey ifade etmiyor. asal sayi hesabi yasiyorum, birden ve kendimden baska bolenim yok. I-95’a ilerliyor o sirada otobus yavas yavas, suyu goruyorum uzaktan. Yerde bir sise yuvarlaniyor, bir de kus surusu havalaniyor yolun karsi tarafindan. Goz kapaklarim agirlasiyor git gide, sessizlesiyor kafamin ici. iste uyku, en sonunda.Iste… bu gitmeler guzel, guzel olmasina da.. su donusler yok mu, onlar cok koyuyor insana. Hani her yer birbirine benzemediginden de degil ama.. elbet var bir duyarlilik hala icimde bi kenarda.. ondandir olsa olsa.– koyuyor tabii, yanlis miyim cevat abi?- ne munasebet benjamin’ciim, kodu mu oturtuyor zira.