Bürokrasi, toplumsal riyakârlığımızı beslerken, hiyerarşiyi desteklemekten geri durmaz. İçimizden küfürler ede ede üstlerimize yapmacık da olsa saygıda kusur etmemeye çalışırız. Bürokrasi, köreltir. Yaratıcılığınızı, farklı taraflarınızı görünmez törpüsüyle düzleştirir; bürokrasi tektipleştirir. Hepimizin düzene itaât etmesini isterken koyunlaşmaktan kurtulmaya çalışanları demir parmaklarıyla korkutur. Kendi bildiği doğruları sorgulamadan kabul etmemizi bekler. Düşünmemizi istemez çünkü düşünen insan, değişik yollar bulur, “mevcut”u “öteki”yle kıyaslar; etrafındaki çerçevelerden kurtulmanın yollarını arar.Bürokrasi, hepimizi basamaklara yerleştirir. Basamakları tırmanırken güçsüz, savunmasız olanı ezmeniz, onun için önemli değildir. Nihai hedef bulunulan ortamın “en”i olmaktır. En yüksek mertebede olanı, en zengini, en hırslısı… Sistem en çok şeye sahip olanı kutsarken, toplumun geri kalanını içinden çıkılmaz hezeyanlara sürükler. Oysa arada olmanın, gri bölgelerde yaşamanın hatta en alttaki olmanın da küçümsenmemesi gereken bir gururu vardır. Bürokrasi, yenilgiyi kabullenme tahammülünü göstermez. Tamamen kendi amaçları doğrultusunda bütün benliğinizi kullanır, yıllar sonra elinizde kalan posanızla ah, vahedersiniz. Geçen yılların aynılığı ve size hiçbir anlam ifade etmeyişi kara bulutlar gibi iner zihninize. Bürokrasi, sizi kendi avucunda tutmanın yolunu bilir. Önünüze göstermelik hedefler koyar fakat bu hedeflerin asla sonu gelmez ve her konuda kendinizi “neden daha fazlasını ele geçirmeyeyim ki” diye düşünürken bulursunuz.