Hani şu björk’ün film müziği.

Başka zaman olsa ağlardım, kaçınılmaz.

Şu an, doğruyu söylemeke gerekirse, umrumda değil.

Herşeyi gördüm. Beni şaşırtamazsınız artık.

Yaptığım zaman geçirmek. (mi?)

Sondan başlayalım, öldüm, ben. Başa dönmek hala bir anlam taşıyor mu? Ya da daha mı çok anlamlı?

Uykucusun sen.

Dalıp gittin yine.

Bacaklarını kendine doğru çektin azıcık.

Cenin modeli.

Herşeyi biraz daha kolaylaştırmak için.

Seni korkak, savaşmak zorundasın.

Huzur hortumun ortasında.

Dünya incinmiş. Yardım etmemiz lazım.

Geç kalmış yine. Kaç kere söyledik.

Ağlıyormuşsun artık, duyulmamaktan.

Aslı var mı? Olmaz mı.

Neden bu kadar çok seviyorum? Takip eden sesleri?

Tıktıktık tıkıkıkıtıktık.

Neden bu kadar çok seviyorum?

Dumdum tık dumdum tık.

Aslında o kadar da takmıyorum, yakalanmayı.

Şak. Şak. Şak.

Bir, iki, üç, dört, onbir, onbeş, yirmiüç, otuziki, otuzsekiz, kırk, kırkküsür…

Adımlar atıyoruz. Askeriz biz.

Kan yapıyor gürültüyü, biz değil.

Kanatıyoruz.

Bu gülüşmeler ondan.

Merak ediyorum. Merakkkk!!!

Bundan sonra ne olacağını.

Ne kokacağını.

İnanmak, görmektir.

Ben görmediğime inanırdım, onu anlatırdım daha çok. O yüzden sever beni sarhoşlar.

Yarın ‘yeni’ bir gün mü?

Çok iğrenç.

Uyanıp yepyeni bir gün yapmamız gerekecek.

Ve sonra onu harcamamız. Çok iğrenç.

Ne kadar gürültülü burası..

Odam ne kadar da fabrika..

Tatlı, küçük şey, yardım et bana; dünyayı teselli edelim.

ŞŞŞ. Sus.

Duyuyor musun?

Biri rüyanda sana sesleniyor. Koş.

Hay allah! Aşık mı oldum yine, rüya görürken.

Neden olmasın.

Rüya görmezken hiç olmadığıma göre..

Hiç ama yaa!

Bu kadar olur.

Bitti mi?

Evet.

Hiçbir zaman bitmez.

Zaman hiçbir zaman bitmez.

Geri dönüşümlüdür.

Dünya geridönüşümlü müdür?

Ağlayan dünya mıdır yoksa, durmadan?

Bebek, neden ağlıyorsun?

Gene berbat bir şey çizdim halıya, gör.

Gözlerime üfle.

Sis kalksın.

Ne kadar güzel değilmişim, artık göreyim.

Kaos.

Koşan onlarsa, o zaman, duran biziz.

Neden bu kadar bıkkınız, peki?

Kımıldama.

Bir köpek saldırırsa sana.

Ya da dünya.

Hareketsiz durmaktan bacağın uyuşursa, beni hatırla.

Sinirlerinde dolanan karıncalardan biriyim işte.

Korktun mu hoşuna mı gitti?

Yoksa bozmaz mı seni?

İçinde olmam.

Öpmesin kimse bi daha beni.

Zehirliyim ben.

Farkında mısın?

Kendi içime doluyor zehir, her temasta.

Dokunmasın kimse bi daha bana.

Ağlıyorum, hey, dünya.

Rahatladın mı?

Kırıldım, tamam mı?

Herkes mutluymuş bir ben değilmişim.

Gibi.

Aşkoburmuşum. Bilmezdim. Çok mutsuzum.

Güneşi ısırdım.

Ateşim çıktı.

Dua etti gibi annanem, başucumda.

Sustu dünya.

Ben de dünyaya sustum.

Artık yaşamıyorum.

Kuşbakışı, idare eder, herşey.

Daha iyi olabilirdi ama.

Diye düşünüyorum, yaşamazken.

Doğmuş olmaktan mutluyum.

Demek değil ki ölmek istemedim.

Çok yalancısınız.

Gerçekler önemli değil, onlarda doğruyu söylemek kolay.

Çok yalancısınız.

Sevildiğimi hissettirdiniz.

Öleceksiniz.

Kırmızı yağacak yağmur.

‘Öp beniiiiii’ diyen bir şarkı çalacak.

Yerçekimi üç kat artacak.

Ağır, ağır, ağırlaşılacak ve dünyanın dibine düşülecek.

Ve onların sandığının aksine, ‘ölüm’ havalanarak değil, çökme şeklinde olacak.

Çökeceğiz.

Bitti mi?

Asla.

Her zaman hatırlayacağım ismini.

Başka ne gelir ki elimden.

Fazla iyiyim ben.

İlaçların yan etkisi, böyle değildim eskiden.

Dans edelim en iyisi.

Bana ögret.

Birki üçdört..

Hep buluşalım burda.

Hop. birki üçdört..

Herkese haber ver.

Altı yedi sekkiz..

Kusmak üzereyim.

Hopki üçdört..

Dünya tepsi gibiymiş, haberin var mı?

Kandırmışlar yuvarlak diye. Bakmak gelmedi mi hiç aklına?

Üpüzgün, kahverengi, yamuk bir tepside doğmuşuz.

Dibimiz tutmuş.