Sabah servise bindim gidiyoruz. 2. Köprü yolu Maslak bağlantısı ve yandaki askeriye arasından bir yan yol gider. O civarda giderken gecekonduların üstünden beyaz bir güvercin süzüldü.

“Hayal mi gördüm lan?” dedim.

  • Acaba bu güvercin ne demekti? Yandaki askeriyeyle ilgili bir mesaj mıydı?

  • Mevcut savaşı mı eleştiriren bir işaret miydi?

  • Bu bölgedeki gecekondularla polis’in geçen seneki kuşatamsı ile ilgili bir şey miydi?

  • Zengin mahallelerde yaşayan bizlere bir “öteki Türkiye ile barış” çağrısı mıydı?

  • Ben mi dellenip kanatlı yaratıklar görüp duruyordum?

  • Yoksa light’laşmakta mıydım?

    Diğer taraftan güvercinle ilintili olsun olmasın; öğlen çek kanunu ile ilgili bir seminere gittim. The Marmara otelindeydi. O kredi bu kredi derken dalmışım. Çıktım Taksim’e gittim. Reception’a gittim görevli koreliydi? Dedim ne iş? Anlamadı. Meğer seminer dünmüş. Gezdim biraz. Plazada anlamamışız. Bahar gelmiş. Mini etek revaçta. Çıtırı, kıtırı, yavrusu, olgun ve dolgunu. Oh! Oh!

    Döndüm geri metroyla. 4. Levent’den otobosa bindim Ak-Bil boşalmış. Cüzdana el attım: dün paralar bitmiş slipler bana bakıyor. halk otobüsçü çocuk “abi geç ne demek” dedi. Böyle de bir gün yani…

    Seviyorum lan bu üleknin halkını. Gavuristanda olsa herif “in aşağı” derdi. Ah benim bonkör halkım. Belki bu yüzden zenginleşemiyoruz. Ama olsun insanız ya. Füzeler uçuşturmuyoruz ortalıkta.