Bak inanmazsın ama vallahi bilmiyorum, nerede olduğumun, önemi de yok aslında. Zaman mı? “Ilık rüzgârlı bir ilkbahar sabahı. Vakit hayli erkence.” O kadar ki martılar ters ters bakıyorlar. Sinir ettim onları anlaşılan. “Bizim çıplak kıraç tepedeyim; aşağısı uçurum önüm sanki uçsuz bucaksız deniz”. Öyle olmadığını biliyorum ama düşünmesi hoşuma gidiyor işte. “Yaşlı bir ağacın gövdesine dayandım”. Yo düzeltmeliyim yaşlı ben miyim ağaç mı bilmiyorum. Yaslandım işte. Çorak burası biliyorsun yok ki başka bir şey. Hazırlıklı da gelmedim kahretsin. Romantizm yapacağımı nereden bileyim. Planlı olup yanıma yere serecek bir şey almamışım.
Yapacağım işte aklıma koydum bir kere. Gecenin bir vakti yâda sabahın köründe, bu çorak tepede, elimde… Al işte içecek bir şey de yok. Kuru kuruya yapacağız romantizmi de artık. Bazen çok kızıyorum kendime. Böyle şeyleri beceremiyorum diye. Olmaz ki kardeşim yapacaksan bir işi kuralına göre yapacaksın. Elini kolunu sallaya sallaya gel sen. Sonrada romantizm yap. Esasında aceleden olduğunu biliyorum. Kafam yerinde olsa iyi plan yapardım aslında. “Bu kadar kızmamalıyım belki kendime. Ne de olsa elimde senden sonra kalan tek şey bu.”
“Gözlerimi kapatıp seni düşünmek istedim; gülüşünü bakışını tüm benliğimle hayalini düşünmek ama yapamadım”. Haydaaa, oldu mu şimdi. Zaten ortamı ayarlayamamışız adam gibi. Bir de üstüne bu çıktı iyi mi? Etraftan. Kesin etraftan. Etraftan işte biliyorum. Demin geçen martı bir değişik bağırdı. Ne demek istedi acaba? Biraz daha yoğunlaştırmalıyım düşüncelerimi. Kendimi iyice soyutlamalıyım bu dünyadan ki daha çok sana bulana bileyim. İyide şu deminki martı bir türlü gitmiyor. Ya bi rahat ver be arkadaşım. Şurada iki dakika tirip yapacağım.
“Bir korku bir telaş sardı içimi… Sen uzak çok uzaklarda olsan da elimi uzatsam tutacakmış gibiydin”. Bak şimdi fizik kurallarına ters bir şey söyledim biliyorum. Kızma hemen Einstein’ı bile ilk seferde anlamamıştı bu millet. Neyse “Gözlerimi kapatıp seni hissetmek sana dokunmak hayal değildi ama yapamıyorum seni düşünemiyorum ellerin çok uzak… Gözlerinin ışığı yok! Tenin ise çok soğuk” Bu martı yok mu? Hep onun yüzünden. Dikkatimi dağıtıyor. Konsantre olamıyorum. Taktı kafayı bana. Ne yapmaya çalışıyor anlamadım. Şimdide on metre kadar öteme kondu bir şeyler diyor. De git biyaaa! Rahat ver.
“Bir yandan ılık rüzgârı bir yandan denizin şarkısını dinliyorum” İçim ürperdi bir an. Delikanlılık var ya seherde. Öyle ortalık yerde üşüdüm diyemem yakışmaz.
“Gözlerimde iki damla yaş var. Çığ düşmüş sanıyorum ama vakit ilerledikçe gözyaşlarına boğuluyorum” Anlamaz ki bu salak martıda bön bön bakar işte.Sus ulen sus!!. Ettin romantizmime be.
“Dalgalar kıyıyı dövüyor, rüzgâr saçlarımı dağıtıyor, martılar çığlıkları ile denize eşlik ediyor” Bu salak martı hala burada o eşlik etmiyor. “Uzaklardan yankılanan NEY sesimi mi?” Ne alakası var be! İyice saçmaladım martı yüzünden. ”Yalnızca geçen vapur un sesiymiş” Yürü lan salak ben. Eve gidiyoruz. Bu martı deli etti beni top tüfek bulup geri geleceğim. Yine görüşeceğiz senle martı. Yine görüşeceğiz.