wordpress için yazılmış mükemmel bir eklenti olan podpress‘i iki gün önce buldum ve kullandım, hayli başarılı bir eklenti olduğunu kavramam çok uzun sürmedi. ciddi anlamda wordpress altyapısı ile hazırladığınız blogunuzu şık bir podcast‘e çevirebiliyorsunuz. sadece ses değil, video yayını da yapabiliyorsunuz. üstelik pod alıcısı yazılımları kullanmayanlar da blogunuz üzerinden yine eklenti ile gelen şık oynatıcılar vasıtasıyla podcast yayınınızı takip edebiliyor. öyle şeker oynatıcılar ki, her köşesini istediğiniz şekilde renklendirip tasarımınıza uyumlu hale getirebiliyorsunuz. hele bir de dosyalarınızı barındırmak için archive.org sunucularına kayıt olursanız eşsiz bir www deneyimi yaşamanız olası.işte ben de bu çok beğendiğim eklentiyi diğer insanlarla paylaşmak için bildirgeç‘in yolunu tuttum. bu eklentiyi hoş ve eğlenceli bir üslup ile tanıtan, podcasting yapmak isteyenleri wordpress’e ve bu eklentiye yönelmeye teşvik eden bir yazıyı kaleme aldım. daha doğrusu alıyordum ki aklıma podpress’in logosunu da bildirime eklemek geldi. böylece daha renkli, daha çekici bir bildiri ile bu güzel aracı bildirgeç kullanıcılarına bildirecektim. işte başıma ne geldiyse bundan sonra geldi.logoyu eklemek için imaj ekle butonuna bastım ve tıkır tıkır işleyen bir efekte sahip imaj panelinin açılmasını izledim, hemen akabinde elim “yeni imaj yükleyeceğim” seçeneğine ilerledi ve bi an duraksadım. logoyu bilgisayarıma indirmemiştim ve o an podpress websitesine girip logoyu sağ tıklayıp bilgisayarıma kaydetmek, ardından da gözat… butonuna tıklayıp, dosyayı arayıp, bulup göndermek çok zor geldi ve sadece podpress websayfasını açtım, logoya sağ tıklayarak konumunu kopyaladım ve tekrar bildirgeç’e döndüm, çok meşgul biriydim ve nakit vakitti ya benim için, süper zaman kazanmıştım. bu kazancın verdiği mutluluk ile elim “internette bir yerden yükleyeceğim” seçeneğine ilerledi, “url”i girdim, “gönder” butonuna tıkladım ve beklemeye başladım. işlemin yapıldığını belirten o eğlenceli pilli logosu gereğinden fazla görünmeye başladığında çoktan kazandığım vakti fazlasıyla kaybetmiştim. tam bunu düşünürken belki de çoğunuzun bildiği bir sayı ile karşılaştım. bu sayı 500 idi ve bana yapmaya çalıştığım işlemin sunucu tarafında bir hataya mahal verdiğini ve tamamlanamadığını bildiriyordu. “oyh” dedim kendi kendime ama bu daha sonraki “oyh”ların yanında küçük ve sessiz bir “oyh” idi. diğer seçeneklere geçiş yapıp tekrer kullanacağım seçeneğe geldim, belki yeniden url girebileceğim bir form sunar bana diye ancak bu mümkün olmadı. ben de yazımı kopyaladım ve bir kere daha sağ üst köşedeki “yazı gönder” bağlantısına tıkladım. gelen ekrandan bildiri bağlantısına tıkladığım anda bir öncekinden az daha büyük bir “oyh” çıktı benden. zira bildirgeç uygulaması “Application error (rails)” gibi bir bildirimde bulundu ve bunun da anlamı pek çok sunucu tarafı uygulamalarından farklı olduğunu bildiğim bildirgeç’in diğer bölümlerinde de aynı hatayı görecek olmamdı. başka bir bağlantıya tıklamak için geri döndüğümde yine aynı hatayı aldım ve adres çubuğundan, geçmiş url’leri denemeye başladım. “oyh”lar büyüdükçe daha çok sayfaya bakıyordum, sanki herhangi birisi çalışacak beni rahatlatacaktı. bu kadar paniklememin sebebi olay olmadan önce aldığım 500 cevap kodu ve sistemde derya kuzusu gibi yatan hata kayıt loglarıydı. şöyle bir satır içeriyor olabilirdi bu loglar:
Abi hata var, tam bu adam gezinirken oldu –> punktabİşte ip adresi…
tabi ki şimdi düşününce komik gelen bu düşünceler o an için refleksif bir şekilde akıyordu aklımdan, gürül gürül. biraz olsun sakinleştim ve sistemin yeniden kendisine gelmesini bekledim. can sıkıntısı ve bir hataya sebebiyet vermiş olmanın suçluluğu ile zamazing.org‘a girdim, maksadım uçuk kaçık teknoloji harikalarını gözlemlemek ve çaktırmadan google adsense reklamlarına tıklayıp muhtemel bir zarara az da olsa katkıda bulunmaktı. ama o da ne, “oyh” bu sefer cidden büyüktü ve 3ayak.org, hafif.org, 22dakika.org arasında mekik dokurken daha da güçlü bir şekilde çıkıyordu. yüzümü yıkayıp geriye dönünce uzun süre açmadım siteleri. ekşi sözlük‘e baktım, bloglines‘a girdim abonesi olduğum bloglardaki yeni yazıları okuyayım diye ama bildirgeç’i görünce çıktım. su içtim, bir sigara yaktım. italya avusturalya maçı vardı, sıfır sıfırdı. sonra nereye kadar gidecek bu işkence dedim kendi kendime. son bir kere bakayım olmazsa mail atarım pilli’ye, derim “böyle böyle”, durumu anlatırım. üstüne bir de “moruk zararı neyse verelim” derim, nasıl olsa “yok yahu sorun yok, boş ver” derler ben de ısrar etmem, ama hiç olmazsa kendi içimde kopan fırtınalardan kurtulmuş olurum diye düşündüm. sonradan aklıma geldi belki hesabımda biriken üç beş cent’i bu seferlik yollamazlar olur biter dedim. bildirgeç’i açtığımda o ana kadar ağzımdan çıkan en büyük “oyh”u atmosfere bıraktım.bildirgeç geri gelmişti, deli gibi bütün linklere tıkladım, her bir bildiriyi ayrı ayrı açıyor, bütün adsense’lere beşer onar tıklıyordum. çok rahatlamıştım ve artık keyifle bir sigara içebilirdim, içtim de.daha sonra podpress’i wordpress blogumdan kaldırdım. hayır bütün bunlara sebep olduğundan ya da kendisinden nefret ettiğimden değil, blogu podcast için kullanmayacaktım nasıl olsa, elbet başka bir yere kurar, kullanırım. ama kararlıyım, hayır severin birisi şu podpress’i bildirsin, ben tövbe ilişmem.şimdi buradan bütün pilli ekibine sesleniyorum, bir zararımız olduysa affınıza sığınıyorum, istemeyerek oldu.
işte o logo, melanet seni!!