1979 yılında Giger’ın eşsiz tasarım yeteneği, Ridley Scott’ın dehasıyla birleşince, tüm bir kuşağın kabuslarına girecek vahşet ve hayatta kalma sembolü Alien ile tanışmıştı modern dünya. Karanlık, ürkütücü atmosferdeki muhteşem katil, Scott’ın adeta ilkel benliğe övgüsü ve dönemin koşullarında dahi aykırı kalan anarşist haykırışı idi.Ardından bayrağı James Cameron devraldı. Cameron hem seyircisine karşı daha insaflıydı ve gerilim sürecini azaltarak hadiseyi aksiyona kaydırdı, hem de Alien’ı bir mit haline getirmek için eksik parçaları tamamlama görevini biçmişti kendine.86’da ise sıra David Fincher’a gelmişti. Hemen her filminde olduğu gibi, Alien 3’de de her oyuncuya pardösü giydirmeyi ihmal etmeyen Fincher’a xenomorph’a pardösü giydirmediği için teşekkür borçlu olduğumuzu belirtmeden geçemeyeceğim.Fincher’ın Ripley’i öldürüp, tadında bırakarak son noktayı koyduğu – en azından koymaya çalıştığı- seri, Jean-Pierre Jeunet’in zorlamalarıyla dirildi. Jean-Pierre her ne kadar güzel bir iş çıkarmış da olsa, tam da bu noktada işin suyu (ki sıkılan su xenomorph’un doğası gereği pek bir yakıcıydı) çıkmaya başlamıştıArdından Çizgi Romanlardan tanıdığımız Yaratıklar ve Predator bir arada konsepti ekranlara taşındı. Paul W.S. Anderson’un bu çalışması, tam da beklendiği gibi Bilim kurgu ve özel olarak Alien fanları için muhteşem bir görsel şölen, yedinci sanat için ise tam bir rezaletti. Elbete bizim için önemli olan daha çok xenomorph ve daha çok xenomorph görmekti. Bayıla bayıla izledik.Ama henüz su çıkarma işlemi bitmemişti, Action figure satışları kurtarmıyordu, Alien’dan daha çok ekmek yenirdi ne de olsa. Haliyle en rezil ancak en çok para getiren serinin devam ettirilmesine karar verildi. Sonuç; Alien vs Predatotor 2 – Requiem.Yapılıyordu, nasıl olacaktı derken, “Uzayda çığlıklarınız duyulmaz, dünyada ise duyulsa bile fark etmez” şiarıyla Requiem’in çekimleri bitti, fragmanları yayınlandı ve vizyon tarihleri açıklandı.(resmi siteden ve yukarıdaki linkten fragmanların indirilebilir haline ulaşabileceğiniz gibi buradan ve buradan da izleyebilirsiniz)

Fragmanla birlikteelbette tüm şüphelerimiz köküne kadar doğrulanmıştı.Ancak bir anlık da olsa karamsarlığı bırakıp AVP-R’nin iyi yönlerine bir bakalım. filmden, Her ne kadar sinemacılık adına bir beklentimiz olmasa da, kaliteli görsel sahneler yönnden oldukça yüksek bir beklenti söz konusu. AVP 2’de bunun müjdesini zaten veriyor bizlere. Ardından, AVP’nin sonunda bize hoş bir seda sunan predalien’ı tüm detaylarıyla görebiliyoruz ve dimağlarda eşsiz yerini peşinen hazırlıyoruz. Bir ikincisi bu sefer savaş dünyada geçiyor ve minik facehuggerlar köşe bucak insan armak zorunda kalmıyor, afiyetle yapışabiliyorlar konuya komşuya. En önemlisi ise bolca xenomorph, istemeyeceğimiz kadar.Fragmanlar her ne kadar Predator konseptine zarar verilmiş izlenimi uyandırsa da – nerede o eline silah almayana dokunmayan, eski, delikanlı Predatorler -, Geleneksel alien gerilimini yok eden bir alay kilit sahneyi bize sunsa da, mite yeni hemen hiçbir şey katılmayacağını bilsek de, tek bir xenomorph görmek için dahi yanıp tutuşan ben ve benim gibi onlarca insan olduğunu biliyorum. AVP Requiem’in ne menem bir şey olduğunu Amerikalılar 25 Aralık’ta öğrenecekken, bizim ise 18 Ocak’a kadar beklememiz gerekecek. Çığlık atmamız birşey ifade etmese bile.