bildirgec.org

skewbridge

11 yıl önce üye olmuş, 2 yazı yazmış. 16 yorum yazmış.

diğer şeyler

skewbridge | 04 October 2002 14:49

Peki her dem taze olan/kalan hangi şeyler var? Yani yine bize, bu topraklara özgü, bu topraklarda varolan demek istiyorum. Düşünüyorum ve bulamıyorum. Aklıma bazı adetler falan geliyor ama, onların da içi boşalmış, tadı kaçmış, formu iğrilmiş, hatta lafı bile değişmiş. Sayamayız bu durumda. Hatta birkaç yüzyıldır kendilerini korumayı başarmış büyük, somut, taş, koca parçalar bile, son yılların hışmından kurtulamadı. Mesela Kızkulesi. Hal böyle olunca, yaklaşık 50 sene önce başlayan ve İstanbul’u geberten bazı büyük parça operasyonlarına şimdi sempatiyle bakma durumunda kaldık. Süzer’in phallus’unu, Swissotel’i, Conrad’ı, Dı Marmara’yı falan görünce, insanın Mithatpaşa Stadyumu, Açıkhava Tiyatrosu ve Hilton Oteli gibi rezaletlere sarılası geliyor. E eski hali canlandırmak adına yapılan nostaljik kepazeliklere ne demeli? Bir şey diyemiyoruz. Mesela Pasaj’ın eski haliyle bir alakası var mı? Yok. Görünüşü kurtarma çabaları var. Neyse konumuza dönelim. İşte bulabildiğim bazı ‘evergreen türkiş’ vaziyetler: 1. Taksim Atatürk Anıtı. Nadir güzel Atatürk heykellerinden. Her tarafındaki diğer figürler de çok başarılı. Gavur yapmış. Taksim’in bir zamanlar meydan olduğunu hatırlatan tek şey. 2. Arap sabunu. Apartman içi silmede kullanılırdı esas olarak. Hala var. Ucuz 3. Kahve değirmeni. Sarı. Pirinç. Elle çevrilir. Çekirdek toz olur. 4. Sineklik. Plastik çıkmadan önce, ince telden yapılmış olanları da vardı. Konan veya uçan sineğe vurursun. Çok sert vurmazsın ki, duvara ya da masaya yapışıp orayı kirletmesin. 5. Çay süzgeci. Bizde demlik/çaydanlık esasına göre hazırlandığı için, hala kullanılan bir alet. 6. Bir kaç balık, bir kaç eski-tarihi-bozulmamış yapı, bir kaç tabir-küfür, bir kaç yemek, bir kaç yazar-kitap belki. 7. Yere tükürmek/ Duvara-kenara işemek. Belki de en eski ve geçerliliğini hala koruyan iki Türk adeti. En eski diyorum, çünkü başkaca sadece Çin’de var. 8. Kitap-defter sayfası çevirirken parmağı ağza götürüp ıslatmak. Yapraklar teker teker kolay çevrilsin diye yapılan, içselleşmiş bir hareket. 9. Bazı hayvanları çağırma/kovma ve hayvan sesleri. Pisi-pisi, geh bili bili, ü-ürüğhüü, hoşt, hav-hav, bırssstt…

Şeyler

skewbridge | 18 September 2002 13:18

Bir zamanlar bazı şeyler vardı. Bunların ortak özelliği sadece bize ait ve artık kullanılmıyor olmaları. En azından ben öyle sanıyorum.

1. Ötücü plastik sürahi: Masaüstü/ ortaboy/ şeffaf/ su dökerken kuş sesi çıkarır.

2. Kestane tekne: Karadeniz işi/ suyun üstünde kalan kısmı çok yüksek/ balık için/ pıt-pıt-pıt diye sesi gelir uzaktan/ yavaş gider.

3. Yol aynaları: Yolun gözükmeyen kısmını gösterecek şekilde açılandırılmış. Sonuncusu Tavukuçmaz (şimdi Akyol sokak-Cihangir) yokuşunun Kazancı’yla kesiştiği küçük kavşağın sağındaydı. Fındıklı’dan çıkan, sola sapmadan önce Tavukuçmaz’dan inen vasıtayı görürdü- vice versa.

4. Sıcak su torbası: İçine sıcak su konur/ yumuşak plastik/ ağzı kapanır/ kışın yatağına alır istediğin yerine koyarsın/ üşümezsin/ acayip kadın hayali kurdurtur.

5. Zombi-zambo: Çiklet/ üzerinde zenci kadın ya da arap kadın resmi var/ almadan önce ambalajını yırtmadan kenarından içindeki artist resmini çıkartmaya çalışırsın/ sende varsa başkasını almak için/ hafif baharatlı tuhaf bir tadı vardı.

6. Paket taşımaçı: O zaman ne dendiğini unuttum/ o yüzden bu yeni uyduruk lafı buldum/ naylon torba falan yoktu o zaman/ paketler ipe sarılırdı/ ip beyazdı/ sicim açıkkahve veya griydi (ne alakası var konuyla)/ epeydir o beyaz ipten de yok ortalarda/ neyse ip eli kesmesin diye paketin ortasında buluşan iplerin üstüne iki yanı kıvrık bir cisim takılırdı/ kalın karton/ rulo yapılmış/ küçük/ elin sığacağı boyda, kavrayabileceği kalınlıkta/ 12 cm falan/ bu tuhaf şeyi eve gelince açardım/ meğer tek bir kalın kağıtmış bu rulo/ 0’lar, 1’ler ve küçük kareler olan satırlar vardı üzerinde/ bilgisayarla ilgiliydi herhalde/ o zaman bilgisayar ne arasın/ en yakın alet teleks.

7. Sefertası: Metal/ yuvarlak/ çapı 15 cm civarında/ yapılmış yemek konur içine/ öğlen veya akşam, tası ateşin üstüne koyup ısıtırsın/ yemeğini yersin/ 1’den çok olabilirler/ bir çorba, bir yemek, bir de ekmek için mesela/ bu durumda üstüste raptedilebilmek için yandan kulakları vardır/ en üstte de taşımak için sapı bulunur/ öğlen dışarda yiyecek parası olan çocukların, evden sefertası getirenlerle dalga geçmesi ve bu sonuncuların da utanması sonucu terkedilmiştir/ ismi çok güzeldir.

Başka şeyler de olmalı. Hatırlayamadım şimdi.