bildirgec.org

shmoo

11 yıl önce üye olmuş, 59 yazı yazmış. 856 yorum yazmış.

bandit

shmoo | 08 August 2002 22:01

bankayı soymak istiyorum, kıvrak bi planla, yılan gibi .

paraları avuç avuç harcamak istiyorum. oof be off. haydut olmak istiyorum , en çok da bankayı soymak istiyorum.

ps: susurluk.(malum kazayla alakası yok, sormayınız. yalnızca yıllar sonra bana bişey hatırlatıcak)

benimki son olsun

shmoo | 05 August 2002 21:37

Günlüğüme yazı ekleyeceğim başka çare yok, irfan yuvasını da denedim. değişik yol gösterici önerilere ihtiyacım var. Çok müşkül durumdayım. Şİmdi sevgili babam Fransa da bir oturma iznine sahip, bu insan beni de yanına çağırıyor ama kılını dahi kıpırdatmıyor. Ona bırakmak istemiyorum işleri açıkçası. Çocuğum şu yollara başvurucaksın demiyor. Tek sorun vize alma meselesi, şu ana kadar hiç vize almadım, nası bişeydir bilmiyorum. Ne diye alayım, ne kadarlık alayım, hangi sahtekarlıklara başvurayım bilmiyorum, burdaki naçizane ve çok değerli insan topluluğunun fikirlerine güvenerek sorayım dedim. Tam da günlükler artık, hıphızlı kaybolucak yapılanmasına denk geldi ama, görenler bilgilerini esirgemesinler. Şimdi durum şu:

Bir aydır bankanın tekinde çalışıyorum, evim yok, arabam da yok yani hiçbişeyim yok. okula mu yazılsam da vize alsam, turist vizesi mi alsam, napsam şaşırdım. Tur şirketleriyle konuştum, ilk defa vize alacak insanlar için yorulmadıklarını söylediler. 2 aylık prim ödemesi falan isterlermiş. Yani bi ay daha mı katlanıcam iğrenç mesleğe? Şaşırdım kaldım, kafam çorba gibi oldu. En kısa zamanda en kesin çözüm nasıl olur onu araştırıyorum. Yardım ederseniz süper mutlu olucam, çünkü şu sıralar çok mutsuzum çook. Mut nerden türemiş acaba. Mutsuzum= mutum yok demek oluyor biraz da. neyse konu dağılıyo. bitti sanırım..

Günlük

shmoo | 29 July 2002 23:10

Sabahları erken çıkıyorum evden. Saat 7:45 falan gibi mesela. Sabah bu saatte uyanmak hiç hoş olmuyor. 15 dakika daha uyumak istiyorum her sabah. Bu sorunu saati 15 dakika erkene kurarak ve asıl uyanmam gereken saatte ayrıca çalacak ikinci bir saat kullanarak geçici bir çözüm buldum, ama yinede uyanmak istemiyorum ikinci saat çaldığında. Akşamdan giyeceğim elbiseyi seçtiğimden, çantamı hazırladığımdan ve hatta cep telefonu, anahtar, cüzdan gibi unutulmaması gereken eşyalarımı da görünür bir yere koyduğumdan kolayca hazırlanabiliyorum. Hatta iyi ki erkek değilim de, traşımı akşamdan olmuyorum diyorum. Ben uyurken sakallarım yine usul usul uzuyacak ve sabaha kadar az çok görülebilir bir hal alacaktı. poff.. Çıkış saatimden 45 dakika önce uyanıyorum ve çabucacık hazırlanıyorum. Baya vaktim kalıyor. Ben de internete bağlanıyorum. Sabah saatlerinde hatlar aynı yollar gibi bomboş oluyor. Bilgisayarı kapatıp ayakkabılarımı giyiyorum. Dışarı çıkıyorum. Bu saatlerde en boktan sokaklar bile bir hoş gözüküyor insanın gözüne. Kimi kedilerle karşılaşıyorum yolda. Hatta aralarında artık tanıdıklarım bile var. Ama selamlaşamıyoruz. Çünkü onlar çok aptallar. Her sabah karşılaştığımızın farkında bile değil çoğu. Aslında buna önem de vermiyorlar. Ben mi fazla duyarlıyım acaba. Bindiğim minübüs evin yakınından geçiyor. bu sebeple fazla uzun bir sabah yürüyüşü yapamıyorum. Beklemeye başlıyorum. Minübüs beklediğimi bilmelerine rağmen geçen taksiler korna çalmadan edemiyorlar. Ellerinde değil bu. Taksi şoförlerinde bir refleks halini almış, yol kenarında bekleyen birini gördüklerinde korna çalmaktan kendilerini alamıyorlar. Şoförün arkasından yolu izlemek çok zevkli. Yolda hep arkadaşları ile karşılaşıp onlara korna çalıyor. Bazen de arkadaşları ile yarış yapıyor. Çok arkadaşı var, çoğu palabıyıklı, iri cüsseli, geniş suratlı tipler. Bazen benimde bu tip arkadaşlarım olsun istiyorum. Ama bu hemen hemen imkansız. Çünkü genelde ne onlar beni sever ne de ben onları. Düşünüyorum bazen, benim asla sevemeyeceğim tiplerin bile çok yakın arkadaşları, sevenleri, dostları var ise…. o zaman, ben bir şeyler kaçırmıyor muyum? Yani onlardan alınacak tatlar var ama ben bunlardan habersiz miyim? Bu tip çeşitli düşünceler….. Hep aklımdan geçiyor buna benzer şeyler. Saçma sapan şeyler düşünüyorum hep. Ama bu rahatsız etmiyor beni. Arka tarafta uyuyan yolculara göre ne kadar çok şey yaşıyorum bu bir saatlik yolculukta. Şoförün sigarasını yakmasını izliyorum örneğin. Bilindik hareketlerle çıkartıyor sigarayı paketten. Sigarayı yakmak için doğru zamanı kolluyor. Doğru zamanın geldiğini düşündüğünde sigarayı ağzına götürüp çakmağı çakıyor. Bu arada gözü birkaç kere gidip geliyor yol ile sigarasının ucu arasında. Sigara yanıyor. Pencere açılınca duman dağılıyor. Dikkatimi başka şeylere veriyorum bende. Yolda bekleyen insanlar var. Uykulular. Onlara bakıyorum. Çabucak geçiyoruz önlerinden. Motora binmek için iniyorum , motor denizin üstünde gitmese ne kadar ruhsuz olurdu ve çok fazla ses çıkarırdı.. Dönüş te keza aynı. Eve gelip bilgisayarımı açıyorum. Günlükleri beğenmedim misal bugün, ben de akıtayım dedim, bakalım nerde patlıycak? Şey demek için, 5 sene sonra şu saatte kalkıyomuşum, yine aynı saçmalıktaymış fikirlerim falan. Böyle de bişey olsun diye. ;o) Evet uyku geldi, rahat yatılır ve uyunur. Yarın sabah saatler zırrr zırrr. Yarın olmasından herkes sıkıldı zaten aha işte. Birden bire yarın perşembe olsa ne süper olurdu bee, bayram falan olurdu, taksime bile koşardı millet bayraklarla. Ha:) Ya da bi sabah kalksak havanın rengi içimizi böyle titretecek kadar, hatta, hay .mına koyyım noldu lan bu havaya dedirtçek kadar tırstırıcı olsa. Tüm insanlar, noldu niye böyle oldu derken bi yandan da korkarak yaşamaya devam etsinler. Hatta tatil ilan edilsin bi gün, anlamak için bakalım neymiş derdi falan diye?(evet akıl fikir tatilde..) Aman işte galatasaray fenerbahçe, fenerbahçe galatasaray olsa falan. Ya da ben uyusam, yine zırr ya bu saatte de misafir mi olur?? hadi allah rahatlık versin.

14 temmuz

shmoo | 18 July 2002 21:34

İşten eve, evden işe. Asıl başlangıç işten eve gelirken yolda, diye başlamalıydı. Ama işten evenin arkasından, evden işe çıktı, yazıverdim. Yeniden başlıyayım bari…

İşten eve dönerken aklıma böyle bi fikir geldi işte. Burda şamo ismiyle tanındığım için öyle diyelim, Dünya Şamo Günü ilan etmeye ve her sene kutlamaya karar verdim. Niye böyle bişey yapıyosun sorusuna verecek bi cevabım yok malesef. Öyle otururken vapurda aklıma geldi. Birdenbire. Ya bu fikirler böyle birdenbire nasıl geliyor insanın aklına, orda da madem niye şimdi? ya da potansiyel var, saklanıyor, ilk çağrışımda zart diye çıkıyor. E o zaman ben tam olarak beni yönetemiyorum. Neyse konuyu dağıtmayalım. Daha saçma olanından bahsetmeye devam edeyim ben. Evet 14 Temmuz’u dünya ben günü ilan ettim. Siz bunu Dünya Şamo Günü olarak bilin, ismen bilenler ismimlen bilsin. O gün çevremdeki tanıdığım her insana çeşitli gariplikler yapıp o günün benim ismimlen hatırlanmasına yol açıcam. İnsanlar 1 ay sonra falan ; – ya hani ayın 14 ünde şamo şöyle böyle yapmıştı ya, koptuk, öldük-geberdik, şaşa kaldık, öküz gibi mutlu olduk, gerizekalı olduk falan demeliler. İşte amacım o güne damgamı vurmak. Bi kaç kişi saçma buldu, güldü falan ama bu fikir benim çok hoşuma gitti. Hatta 14 tmmuzda keyk konserindeydim, pek farklı bişey yapmadım, nası yapmadım az daha tuzlaya kadar yolu kaybediyodum, neyse o sayılmaz bilerek değildi , ama seneye geliyorum, sıkı hazırlıklar yapıcam. Bilenler kutladı, aa bi kişi kutladı bee, yok iki. Herneyse işte, ay yazamıyorum sağ ayağım fena uyuştu zor yazıyorum. aahhhh

*Das Experiment*

shmoo | 14 July 2002 16:46

filmini dün izleme şerefine eriştim. Daha önce burda da bahsetmiştim. İlgisini çeken var mı bilmiyorum. Yıllar önce yapıldı bu deney ve deneyi yapan doctor Stanford, deneyin bi hafta sonra kesilmesini ve bi daha tekrarlanmamasını istemişti. Ama bu deneyi tekrarladılar. Mayısın 4 ünde meme yaptığım linkte de bu açıkça görülebiliyor. Fakültenin bir bölümünü hapishaneye çeviren doctorlar ve asistanları 18 gönüllüyü gardiyan ve tutuklu yaptılar. Ve kanımca kendine bürünen davranış adı verilen halo etkisinin etkisini ortaya koydular. Kanımca diyorum çünkü böyle bi saptamaya herhangi bi yerda daha rastlamadım, uyduruyor da olabilirim. Ama filmi de izlediğimde çağrışım bu şekilde oldu. Psikoloji falan okuyanlar varsa lüffen yanlışım varsa küfr etmeden anlatsınlar doğruyu diyorum. Gerçek yapılan deneyde deneyi yürüten araştırmacıların dahi deneyi bırakıp gardiyan gibi davrandıkları görülmüş. Tutuklu rolune bürünenlerin vay haline. İzlemeyenler kaçırmasın, taksimde halen küçücük, dapdar bi salonda izleyebilirsiniz ve etkilenmemeniz olası değil. Yanımda oturan kız dayanamadı ve çıktı. Sonlarına doğru ben de hafif çığlıklar atmadım değil. Bol bol yüzüme su çarptım. Bunda salonun küçüklüğü falan da etkili oldu tabii. Deneyin asıl amacı grup baskısının bireyler üzerindeki etkisiymiş. Sosyal psikolojik bi test diyebiliriz. Tutukluların gösterdiği septomların hapisten kurtulmak için uydurdukları davranışlar olduğundan kuşkulanmışlar ve bi dolu gerilimden sonra deney yarıda kesilmiş ki çok özür dileyerek deneyi yapan doctorların ellerine yüzlerine bulaştırdıklarını dile getirmek istiyorum. Filmde de zaten doctorların ne kadar gerizekalı bi profil çizdiğini göreceksiniz. Öyle ince bi çizgi ki pişmanlığa yer olmamalı ve herkes bilim adamı olamaz. Ve sanırım bilim adamı olunmaz doğulur;o) evet bu kadar basit değil tabii ki espri yapıyorum. 100 ahkam falan istemem ;o)

çalışmak istemiyosun ama

shmoo | 25 June 2002 22:19

Uğramayalı trenin ucunu kaçırmışım çoktan. İş hayatına yeni atıldım, yani okul bittikten sonraki ilk ciddi işim. Okulda hikayesine Italyan restoranında çalışmıştım, nasıl güzeldi. İstediğim zaman istifa edebilme özgürlüğüm mutlu etmez miydi hiç beni. Şİmdi bankacı oldum, bankaların battığı harikulade bi dönemde. Ne kadar kasıcı bişeymiş çalışmak. 15 senedir aynı yerde çalılanlar var ki kendimi düşünemiyorum. 15 sene aynı yerde, aynı yol, herşey aynı. İstikametim de pek gizemli zaten. Mısır çarşısı,turistler, kuşlar, vapurlar, dumanlar, martılar …Bi yandan mutlu eder, bi yandan dopdolu bi hüzün verir. Artık hafife de doğrudüzgün bakamıyorum. Misal şu an bütün ahkamlar benim şu dakikadaki. Niye? çene çalasım var çünkü. Yetişemiyorum, linklere, ahkamlara. Eskiden işe girince akşamüstleri de spor yaparım falan diyodum ama hikaye tabii. Nereye, yavaş yap. Pestilim çıkıyor, rutin bi işte çalışmak kadar saçma, hayatı anlamsız kılan bişey yok. Sevsen de boş, acaip bi kısıtlama. Beden gücüyle yapılan işleri daha çok benimsiyorum. Tabii kafamdaki pasta börek falan yapmak, inşaat işçileri falan tam tersini düşünüyor olsa gerek. O yüzden takasla işlerin hallolduğu eski bi çağda yaşamaya özlemim var. Sen şu koyunu al, ben yarın yapıcam senin işini. Ne güzel, oh mis, tarla falan ekersin, biçersin ,sonra biçtiğini yersin. Bi de bembeyaz mermerlerdense harika olabilirdi, ama nedendir bilinmez bu çağdayım işte. Küller altında kalmaya değerdi.