bildirgec.org

morfik

12 yıl önce üye olmuş, 136 yazı yazmış. 2441 yorum yazmış.

ilanı aşk giriş bölümü

morfik | 11 July 2008 11:22

bir düşşş,
elimden kayıp düşen..

etten bir gemiydi aşkım. denize açılmak için mavinin bütün tonlarınca engeli olan,
etten bir gemiydi ufukta kaybolan.

ne de olsa yaşadım, yaşamadıklarım olduğunu bilecek kadar. kafi!!!

kafi. su olmasın. sadece buz lütfen. fon ve göründü dip. şimdik:

kesin eziyet ettiğim erkeklerin ahı üzerimde bu gece. nostalji çam, seranatını polislere dinleteceğime ben dinleseymişim, berbat sesine rağmen. ve diğerleri.. meşe, kestane falan filan, yıllar geçti ahınız buldu beni. ömrün altı ayını, adını sanını bilmediğim bir yabancıya adadım. yalnızlığım az geliyordu ya yalnızlığımın içine bilinmezlik, uzaklık, maydonoz, dere otu hepsinden tutam tutam attım.

BÜYÜK ADAM

morfik | 09 July 2008 09:48

4 gündür hiç uyumamıştı gözleri. buranın her karışını adı gibi bilirdi. neredeyse temeline kadar. kaç odası var, kaç koridoru, medivenleri kaç basamaktan oluşuyor … bu büyük taş binanın her miliminde koşturdu. bütün simalarını tanırdı. asık suratlarının kendine bakıp gülümsemelerine her seferinde yeniden şaşırmıştı. şeker kız candy esprilerinin ardından şeker almak için koşturarak gittiği tek bir oda vardı. mor çiçekler açmış menekşelerin bulunduğu oda. menekşeleri de bu odada bulunan her şeyi çok sevdiği gibi sevdi. en çok masa başındaki büyük adamı seviyordu. 6 yaşındaydı ve bu adamdan başka kimsesi yoktu. annesi ve kardeşleri bir senedir bu adamla yalnız bırakmıştı onu. nedenini hiçbir zaman anlamadı, geri döndüklerinde bin kez açıklamalarına rağmen aklı ermemişti. tüm bu yaşananlara karşın bu adam sayesinde mutsuz değildi. içi su damlasıydı ve istediği yere akabilirdi.
4 gündür hiç uyumayan gözleri her karışını biliyorum sandığı bu yerin gerçek yüzünü seneler sonra görüyordu. burası, yüzleri yitip kaybolmuş insanların toplandığı koca bir boşluktu. -1000 derece havasında iliklerine kadar, yüreğindeki en ince damara kadar üşüyordu. ellerinde tuttuğu mor çiçekli menekşe hafif bir ısı veriyordu parmak uçlarına. 4 gündür kıpramamıştı masa başından. insanlar yalvarıyorlardı birden büyümüş bu küçük kıza. ne dedikleri hakkında en küçük fikri yoktu. algılayamıyor, tepki veremiyordu. hiçbir şey yememişti. çok bitkindi. bir yudum su içiren annesini affediyordu. buz kesmiş damarları tek tek söküldü yerinden, suyu annesinin göğsünde parçaladı ve acı içinde koşmaya başladı, küçük bir kız gibi seneler önce koştuğu merdivenlerden. sendeleyip yere düştü..kahretsin burası nereydi. daha önce hiç görmemişti burayı. kesinlikle hiç gelmemişti buraya. asla unutamayacağı ve asla tarifinin mümkün olmadığı sesi o anda duydu. kendi yaşlarında bir kızın yeri göğü inleten çığlıkların arasından bıçak keser gibi ayrılan o ses. ciğerlerini parça parça kusarkenki o ses. bir insanı öldürebileceğinin ilk kez o zaman farkına vardı. güç bela kalktı yerinden 4 kişinin yardımı ile. bu kadar ağır nasıl olabilirdi? sürünerek vardı kapıya. şifreyi giriyordu ki içerden iki adam çıktı. ‘şu an alamayız. bir hastayı kaybettik ve bunu görmeni istemiyoruz.’ ‘hayır. doğruyu söylüyoruz.’dediler.
Uzun zamandır en küçük bir hareketlenmenin olmadığı yüzünde belli belirsiz bir çizgi oluştu yüreğinde kopan damarlara rağmen. o acının içine bir acı daha saplandı apansız. Allahım dedi susarak, nasıl bir şey bu yaşattığın. göçüp giden adamın da bir kızı varsa! nasıl bir insanım ben? affet. yalvarırım affet diyerek ardı arkası kesilmeyen dualar etti yabancıya. sabır vermesi için yalvardı durmaksızın. ancak iki saat sonra öğrendi gerçeği:
Dua ettiği adamın, mavi takım elbisesi ile acilin kapısından dimdik giren o büyük adam olduğunu iki saat sonra öğrendi. Beyaz gömleğinin düğmelerini kendi iliklemişti. acile girmiş ve bilinci yığılıvermişti bu adamın. bilinçsiz bir insanın tuvalete kalkmaya çalışabileceğini de o zaman öğrenmişti. hiç şaşırmamıştı bu duruma çünkü ağrılarına inat hep gülümsemişti küçük kızına büyük adam, bilinci çok kısa bir süreliğine geldiğinde ‘zahmetimden ötürü kusura bakmayın’ demişti mesai arkadaşlarına. hiç vazgeçmemişti ki insanları mutlu etmeye çalışmaktan. saçları döküldüğünde kemoterapiden; ‘yahu şu sineklere bir tabela asın kafamı iniş alanı sanıyorlar’ diyerek güldürmüştü son nefesine dek.
içinden sessizce şu sözleri söyledi: ‘astım CANIM BABAM, BÜYÜK ADAM. tüm sineklere tek tek tabela astım :)’

işin özü:

morfik | 07 July 2008 09:55

doğdum. bir adım oldu benim. ben o muyum? ruhuma ad bulamadım, nüfusa kaydolmadı onca zaman.
düşler kurdum boyuna. ol(a)mayacak düşler. paralel gitmezmiş ütopyalar yaşamakla. gölgemle tanıştım bir keresinde. güzeldi. durup durduk yere çekti gitti. daha da dönmedi.
umutlarım vardı. umut herkesin ekmeği değil mi? fakirin zenginin. hiçbiri olmayan benim. ekler eklendi umut-suz-luk oldu adı.
benliğimi güneşe asmaya çalıştım, yapamadım. vakitsiz ölmeye kalkıştım, o da olmadı. ben de yaşadım. üstelik yaralandım. içimdeki yaralar kabuklarına döker mi? dökseler bile anladım ki yine içime. kabuklanıp midye oldu kalbim.
hatırlamıyorum tam olarak ne zaman sevdalandım? ilk aşk, ilk ayrılık. ikinci aşk, ikinci ayrılık. aynı zaman diliminde iki sevgi, ikisi de fazla, hepten yalnızlık. beceremedim galiba.
geceye bir şair, kendime hüzünlü bir şiir ekledim hep. yarımyamalak yaşamım ve kalemim sözcüklere dolaştı bu gece. yazdım nihayetinde…

iyi ki varsın (3)

morfik | 06 July 2008 01:00

Adı :Var Soyadı: Ol Yaşı: 16+6+7…varlığını öğrendim,hissettim,dinledim demincek…
(bugün..2008)
Kuyruğunu arayan kedi misali yüz metreyi yüz kez yürüdüm. Kendi eksenimde dönerken yine seni düşündüm. Hayallere güldümm, gerçeğe küstümm..
Olgunluğum hışımla geldi üzerime! :
_hey gidi aptal! Yürek dediğin sanıyor musun sadece et-kan-damar, uyumlu tiktaklar. Geçmeseydi acı dolu olsa da şu yıllar yaşanabilir miydi bu duygular??
Küçük kızım bastı bağırtıyı, kopardı bir fırtına ! :
_salak olma, aldırma şu acımasız mantığa. ne kötülük ettik??kendi oksijen kokulu küremizi iki göğsümüzün arasına hafif sol tarafa koyup hızla çarptırmaktan başka??
Olgunluğum miyav dedi, küçük kızım kükredi..aldım oturttum karşıma…
Bırakın hakaret etmeyi,dinleyin beni. Derin bir nefes çektim. Anlatması çok zordu, anlamazlar diye endişelendim…beceremem bazı zamanlarda konuşmayı, neyse denemeden bilemezsiniz değil mi? deneyelim bakalım..

anlam(sız)

morfik | 04 July 2008 10:29

toprak ölü
şairler idamsı
yalnızlıklar çoğul…

ne zaman dinecek bu ağrı??

üşenmesem öleceğim.

keder..

morfik | 03 July 2008 14:54

Tanrı’nın gözyaşları akıyorsa içime
bölünüyorsa dünya parçalara
tünüyorsa avuçlarıma lanetlenmekuçma vakti midir?
gelip durdum mu ecelin kapısına??

tam da alışmıştık dönmesine
dönüyorduk aydınlık özümüze
karalanarak dışlandık..

sonra;
uzun uzun ağladım Tanrı’yla…

yalnızlık

morfik | 03 July 2008 09:34

El ayak çekildi
Bu kez hazırım.
Giydim çelik yeleğimi
Tüfeğim elimde
Bıçağım ayak bileğimde..
Hadi gel YALNIZLIK
Çık ortaya savaşalım.
Bu oda dar ikimize…

dünden bugüne izler..

morfik | 01 July 2008 15:53

Nerden başlamalı,nasıl anlatmalı? Bütün samimiyetimi alıp dilim döndüğünce anlatmalı.
Sanal veya gerçek. İnsan her yerde bence aynı. Yok kötü bir giriş oldu. Bir anı ile başlamalı.
Bir doktor arkadaşım bir gün bana geldi. Suratından düşen bin parça. Belli işte her zamanki Mehmet değil. Tanımadığım bir yönünü yeni görüyordum yıllardır dost dediğim arkadaşımın. Eşi ile kavga ettiği anları bilirim. Sinek küçük ama mide bulandırır olaylarladaki tepkilerini de… Bir şey olmuş ama ne? Bir müddet öylece oturdu. Sormaya bile cesaret edemiyordum. Ne olabilirdi bu kadar kötü olan? Üç dört tane felaket senaryom vardı. Hiçbiri değildi başına gelen. Görevde iken beş yaşlarında tecavüze uğramış bir erkek çocuğu getirmişlerdi. Mutlak bir yerlerden duyduğu okuduğu bir olay karşısına gelmişti. Okuduğuna benzemediği apaçık ortadaydı. Olay polise intikal ediyor ve yapan kişi bulunuyor. Yirmi yaşlarında hani delikanlı diyoruz ya öyle biri. Gençliğimizden, geleceğimizden biri! Mehmet bu kişi ile karşılaştığında sinirlerine hakim olamayarak adamın burnunu kırmış. Sonra da benim yanıma gelmiş.

ağıt

morfik | 30 June 2008 10:21

bir bebek mezarına
birkaç yaşam ve milyonlarca gözyaşı sığdı,
yüreklerde tanımsız acı..
duvarsız hapishanelerde
insanlar can çekişiyor.
gardiyan!gar-di-yan!
kelepçeleri çöz,nefes almaları lazım.
artık geç!
doktorlar değil imamlar çağırın
burada milyonlarca ölü var…

ben – yaşam!

morfik | 28 June 2008 14:10

Güneş bıkmadı yeryüzünü ısıtmaya..ay bıkmadı özüne rağmen aydınlatmaya..yıldızlar bıkmadı parlamaya..ben yaşamaktan!

Zaman yorulmadı akıp gitmekten..deniz yorulmadı dalgalarını bir ileri bir geri sürmekten..
Rüzgar yorulmadı aynı yerlerde yeniden yeniden esmekten..ben yaşamaktan!

Gece gündüz,sessiz yada gürültülü,şaşaa içinde sade,arı ve kirli…her şey hiçbir şey ikilem..çözülemeyen; ben yaşam!

Duygular..tiyatro eserlerine benzetildi,ezgisi hiç yazılamamış şarkılara,uçsuz bucaksız ummanlara,gökyüzüne,çiçeğe,el değmemiş ormanlara,güle…o kadar çok ki…benzemedi beceriksiz figüranlara,alalade şarkılara,sınırlı çitlere,ezip geçilen çimene,böceğe,ellenerek büyüyen bir yosmaya,dikene…o kadar yok ki…sanki herkes yüce,onların hissettikleri de!
Benzemedi ben;benzemedi yaşam!