bildirgec.org

lovesredcloud

11 yıl önce üye olmuş, 34 yazı yazmış. 42 yorum yazmış.

kel başa şimşir tarak

lovesredcloud | 22 March 2008 02:32

endonezya yapımı tahta tarak
endonezya yapımı tahta tarak

Turgay Tuna’nın yaptığı bir araştırmadan bol görselli bir özet hazırlamış bulunmaktayım.
Tarağın tarihi, daha doğrusu insanın saçını düzeltip şekil verme ve etrafa güzel görünme arzusu, insanlığın çok eski zamanlarına değin uzanmaktadır. Öyle ki; plastiğin bilinmediği ilkel dönemlerde kemik yapımı, ağaç yapımı, özellikle gürgen taraklara rastlamak mümkündür. Daha eski dönemlerde ise, yani büyük atalarımızın dal parçalarıyla saç ve sakallarına şekil verdikleri düşünülmektedir.

Kavaklıdere Şarap çeşitleri

lovesredcloud | 18 March 2008 21:17

Üzüm suyu da dahil olmak üzere 31 çeşit ürünüyle, yıllık depolama kapasitesini 18 milyon litreye çıkarmış olan Kavaklıdere Şaraplarının bir kısmını kısaca şöyle tanıtabiliriz.

ÇANKAYA

Açık renkli, hacimli fakat aynı zamanda yumuşak, kişilikli, son bağbozumu ürünü sek-şaraptır.
ÇANKAYA, “narince“, “simillon” ve “emir” üzümlerinin alkol derecesi hacımsal olarak %12 civarındadır. Genellikle, üretim senesi içinde tüketilir; ama istenildiğinde yatık tutmak kaydıyla eskitilebilir. Tüm balık türleri, deniz mahsulleri ve hatta bazı peynirlerle soğutularak içilmelidir. (8 santigrat)

müziksiz yaşam mümkün mü?

lovesredcloud | 17 March 2008 16:15

Bu ayki bant dergisinin sayfalarını karıştırırken hayatımızın müzikleri başlığıyla ilgi çekmeye çalışan, albüm tanıtımlarının yer aldığı bir yazıyla karşılaştım. Hızla giriş yazısını okudum. Çünkü heycanlandırmıştı beni başlık. Hayır, müzisyen değildim. Müzik eğitimi almayı aklımın bir ucundan asla ve asla geçirmemiştim. Bir dergiye yazı hazırlamam gerekseydi ya da mesela bir ödev yahut tez konusu olarak üzerime itilseydi böylesi bir başlık, neler yazardım, kimlere vurgu yapardım, diyerek irkildim. Büyük cümleler kurmayı sever ya insan. İster ki çoğu zaman söylediği en noktasını yakalasın. En iyi, en doğru, en mantıklı, en samimi, en…en.
Müziksiz bir hayatı nasıl kabul edebilirdik. Zor olmaz mıydı. Yahut müziksiz bir hayat olabilir miydi ki?
Geçtiğimiz senelerde yayınlanan babil adlı filmdeki Japon sağır genç kız karakteri geldi aklıma bu sorular ardından. Genç kız ve arkadaşları, gittikleri tekno müzikler çalan bar ve gençlerin kendilerinden geçerek dans ettikleri sahne. Hiç tereddütsüzdü dans anları kız karakterin. Diğer yandan, olayı daha iyi pekiştirelim diye filmdeki sesler susturulmuş koca bir sessizlik hakim olmuştu sinema salonuna. O ani sessizlik irkiltmiş düşündürtmüştü bazılarımızı.
Müzik olmasa da insanın iç sesinin varlığını fark ettirtiyordu o sessizlik.
Evet, herkesin yeteneği başka noktalarda başka alanlarda. Bu iç sesi dönüştürebilen insanlar müzisyenler. Bu içler ses bazen öylesi dolu dolu öylesi cıvıl cıvıl ve renkli oluyorlar ki. Bazense hüzünlü ve melankolik.
Ve bir gün yaratıcısından çıkıp öylesi geliveriyor ve hayatımızı kuşatıyorlar işte. Hani o olmazsa hayat artık eskisi kadar kolay akmayacakmış, artık hiç birşey eski gibi olmayacakmış gibi. Anılarımız oluyorlar, anılarımıza yerleşiyorlar, anılarımızı hatırlatıyorlar.

Film Müziği nedir, ne değildir

lovesredcloud | 06 March 2008 11:57

bir film sonrası yapılan sohbetleri düşünün. sohbetler ortak olgulardan ilerlerler hep. önce, filmdeki ünlü oyuncular, oyunculuklar üzerine kafa patlatılır. ardından, yönetmen ve aynı yönetmenin önceki filmleriyle ortaklıkları, kıyaslayarak hangisinin neye göre daha başarlılı olduğu üzerine düşünülür. kostümlerden dem vurulur, diğer yandan seslendirmenin başarısı ya da yavanlığı, çevirilerin doğruluğu, filmin adının anlamlılığına kadar çekilir sohbet. bazen bu sıra değişir. önce yönetmenle başlanır ama genelde biraz eksik biraz fazla değinilenler bu etrafda gezinir. eğer sosyal içerikli bir filmse örneğin filmin taraflılığından yakınılır bazen. heyecanı, durağanlılığı, güldürme yahut ağlatma becerisi tartışılır. yoksa hiç korkutamamış mıdır, çünkü klişelere mi başvurmuştur film. tüm bunlar uzayadursun, ortak beğeni ve yargı için bir filmde olmazsa olmazlardan olan film müziğinin önemi üzerine düşünelim istiyorum biraz.
bu doğrultuda bir sinema öğrencisi olan arkadaşımın yaptığı sunum sırasında defterime karaladığım notları paylaşmak istiyorum.
özgün film müziği nedir sorusunun cevabıyla başlayalım:

film müziği, bir film için özel olarak tasarlanmış, o filmdeki dramatik anlatımı güçlendirmek amacını taşıyan, genellikle görsel kurguyla eş zamanlı (senkronize) yazılan müziktir. film müziğinin dramatik anlatımı güçlendirmedeki etkisi, izleyicinin kültürlenme süreciyle ve psiko-akustik etkilerle ilgilidir.

Bir Natürmort Türü olarak: Vanitas

lovesredcloud | 01 March 2008 16:06

memento
memento

Adını kutsal kitabın Vaiz bölümünden almış özel bir natürmort türüdür. Kelime anlamıyla boşların boşu, boş anlamına gelir. Natürmortlarda resmedilen nesnelerle hedeflenen şey, seyirciyi hayatın kısalığı ve kırılganlığı üzerine düşündürtmektir. Kafatasları, saatler, sönmüş ama dumanı tüten mumlar, sabun köpükleri, solmaya başlamış çiçekler, çürümeye yüz tutmuş meyve imgeleri bu vurguya dikkat çekmek, ölümü hatırlatmak adına varolurlar. Dünyevi hazların boşunalığını vurgulamak için ise deniz kabukları, mücevherler, altın sikkeler, gümüş levhalar resmedilmiştir. Tüm bunlara karşın fani şeylerin mahkumiyetine karşı ruhun ebediliğinin göstergeleri olarak da; buğday başakları konu edinilmiştir.

bir deSen tasarla

lovesredcloud | 21 February 2008 12:11

taç nevresim bu yıl da genç yetenekleri keşf için yola çıkmış. Beş yıldır düzenlediği yarışmayla genç tasarımcıların yaratıcıklarından yararlanırken, diğer yandan da gençlere hem kendilerini ifade etme şansı tanıyor hem de ödülleri ve destekleri sayesinde iş sahası yaratıyor. yarışma sizi özgür düşünmeye davet ediyor ve sınırlarınızı zorlamanız konusunda zorluyor.
yarışmanın sınırladığı tek şey var ki o; herhangi bir güzel sanatlar fakültesi tekstil tasarım öğrencisi olmanız.
haydi bir desen de siz tasarlayın.
yarışma şartnamesi içinse burası.