bildirgec.org

LesClaypool

11 yıl önce üye olmuş, 47 yazı yazmış. 194 yorum yazmış.

Brezilya maçı süper keyifliydi.

LesClaypool | 03 June 2002 16:50

Maça imzasını atan isim, 60. dakika civarlarında sahanın en iyisi Yıldıray Baştürk’ü oyundan alan Şenol paşaydı. Adam kafayı yemiş heralde, o dakkadan sonra orta sahada kaybedilen hemen her top Rüştü’nün burnunun dibinde tehlike oldu. Türkiye fena oynamadı, ama Brezilya süperdi, tam sambacı gibi oynadılar. Bi de şey var, eğer Ronaldo kısa bi zaman içinde tekrar sakatlanmazsa, bu maç adamın gerçek anlamda futbola döndüğü maç olarak tarihe geçecektir. Adam bizim savunmayı dağıttı resmen. Ama Rüştü, Emre, Tugay, Yıldıray ve İlhan Mansız’lı Türkiye de boru değil, bu futbolla gruptan kesin çıkarız, hatta hoca biraz futboldan anlayan biri olsaydı, turnuvanın sürpriz takımı olarak yarı finali bile zorlayabilirdik. Neyse; sonuç olarak, yürü be Brezilya göster dünyaya alemin kralının kim olduunu.

Dünya Kupası 2002AD

LesClaypool | 31 May 2002 15:47

Dünya kupası bugün başlıyor. Kim mi kazanır? Walla olayın heyecan dozu bu yıl biraz daha az gibi, ama maçlar oynandıkça ısınacaktır ortalık. Gelelim kupayı kimin alacağına: Bi kere Arjantin kesinlikle değil. Çünkü, takım oyunlarında ne kadar çok iyi oyuncuların olsa da , bi tane süperstar’a ihtiyacın var (Bknz: Avrupa şampiyonu olan Hollanda’da Van Basten, Malumunuz Maradona, biz göremesek de Pele baba, Romario, Zidane, Jordan, O’neall). Arjantin’de star çok ama kendini takımın tamamına kabul ettirmiş süperstar yok. Gruptan çıkarlarsa çok iyi. Gelelim Brezilya’ya. Romario baba’yı oynatmadıklarından 98’de kaybetmişlerdi, hala ders almamışlar. Ama bu sefer de favori gösterilmemekten dolayı bi kendilerini kanıtlama hırsı içindeler. Brezilya gibi, yani süratli ve agrasif oynarlarsa patlatırlar bombayı. Ayrıca Ronaldo için bundan daha iyi bir zaman olabilir mi turn-back yapmak için. Fransa mı, kesinlikle en büyük favori. Apayrı bir stilleri olduğu tartışmasız, şu anda dünyadaki futbol aleminin kralı Zidane baba’nın önderliğinde kupayı almaları kuvvetle muhtemel. Ayrıca benim bu kupada gol kralı ya da MVP adayım Treuzeget (bu nasıl yazılır yaw??) de var. Yukarılarda olmaları kuvvetle muhtemel. Bu üçlüyü bi kenara bırakırsak benim sürpriz adayım İspanya’dır. Kendilerine has çok hoş, oynatmamaya değil ancak oynamaya yönelik süper bi tarzları var. Fizik güçle oynayan tüm diğer takımları çalım ve pas delisi yapıp fiziksel olarak çaresiz durumda bırakabilirler. (Tıpkı Real Madrid’in 5 yıl önce önce Manchester sonra Juventus’a yapıp kupayı aldığı gibi, özellikle Manchester’de 3-2 biten maçta Manchester United kendini yerden yere atarken bunlar ilk yarıyı hiç faul yapmadan tamamlamışlardı) İngiltere fena takım değil, ancak Backhem oynamazsa hiç bişey yapamazlar. Eğer oynarsa bir ihtimal; Husky ve Owen’ın da desteğiyle. Almanya fıss. İtalya da iğrenç oynar, ama öle ya da böyle kesin yarı final belki de final ve şampiyonluk. Türkiye’ye gelince; kötü top oynayıp bi iki tur geçmesindense iyi oynayıp(elense bile) iz bırakmasını tercih ederim. Takım iyi, ona şüphe yok, ama oynamayı tercih ettiği futbol sıkıcı. Bu arada Türkiye-Brezilya maçında Brezilya’yı tutuyodum ki aklıma Rüşdü baba geldi. Walla maçı nispeten nötr izleyeceem, ama gönlüm yine de Brezilya’dan yana. Bizimkiler pres yapıp oyunu soğutmaya filan çalışacak, belki bi şans golü, olur mu olur walla.

Pazar günü Robert Horry’nin 3’lüğüyle bitti. Adam ne zımbaladı be.

LesClaypool | 27 May 2002 11:03

Bu pazar(27.05.2002), süper bi kahvaltı yaptım. Formula1’e baktım.

DVD kiraladım(John Malkovich olmak), onu izledim. Akşam 10:00’da kankalar aradı, dışarı çıktım. Yeni bi mekan açılmış oraya gittik, kimse yok tabe pazar diye ama canlı müzik var. Çalan gruptan rica ettik “2 parça çalabilir miyiz” diye. İzin vermedi kırolar, “1 saat doldurmalısınız, bi de cover çalmalısınız” dediler gıcık gıcık. Lan olm bi biz varız kime cover çalacaaz, hem biz bi saat çalmak istemiyoz, 2 şarkı çalacaaz öylesine. Bız de çıktık ordan. Başka bi mekana gittik. Blues filan çalıyodu, çok sıkıldık. Sonra saksafon çalan adam Karakan’dan söyledi(evdeki ses), kafayı yedik zıplamaktan. Sonra eve gittim, basket maçı vardı. Patates kızarttım o saatte üşenmeden. Sacremento 26 sayı öndeydi, son saniyede Robert Horry yavşağı 3’lüğü zımbaladı, maçı Lakers aldı. Yani 48 dakkalık maçın 47.58 dakkasını Sacremento önde götürdü ama maçı Lakers aldı. Aslında Sacremento’yu tutuyordum ama uyurken “aadi Horry, yaw bu basketbol süper bişey” gibilerinden de bişeyler düşündüğümü hatırlıyorum.

Matrix Türkiyede

LesClaypool | 24 May 2002 10:13

Dünkü(21.05.2002) SABAH gazetesinde çok komik bi haber vardı. Aslında gazetenin Günaydın adlı kadın-kız ekindeydi haber. Diyo ki; MATRİX TÜRKİYEDE. Neymiş lan bu (Matrix2 gösterime filan mı girmiş?) diye altını okuyunca annadım ki Keanu Reeves’miş Türkiye’ye gelen grubuyla konser vermek için. Tam “adam bas çalıyodu di mi, ballı adam walla, hem sinema hem de müzik, turne, gezme, tozma” filan diye düşünürken esas bomba yazının devamında patladı. “… Bişey bişey grubunda BAŞ GİTARİST olan Keanu Reeves grubuyla Türkiye’ye geliyor …” Vay yawrum vay, adam ünlü biri olunca direkt baş gitaristliğe layık görüyor muhabir abi. Süper yeani.

Mullholland Drive\’den annatıyorum.

LesClaypool | 22 May 2002 17:04

Şu anda çalışmakta olduum ve zamanım nispeten kısıtlı olduundan hepsini birden değil ama azar azar annatacaam filmden yakaladıklarımı.

Şimdi şöyle; filmin başında biri uyuyo, nasıl bi yatakta olduunu hatırladın mı?(ne renk çarşaf, yastık? Vişne çürüğü kırmızı olmasın)

Filmin ortasını az geçince kadınlarımız Silencio kulübünden çıktıktan ve de sarışın hatun ortadan kaybolup esmer olan da mavi kutuyu açtıktan sonraki sahnede sarışın hatun kapı sesiyle uyanıyo, uyandığı yatağa dikizz. Aynı yatak, kırmızı yastık-çarşaf filan, değil mi?

İşte 1. olay bu, yani filmin başından o sahneye kadar olan sahneler çıldırmanın yakınlarında dolaşan sarışın hatunumuzun rüyasıdır. (Bu arada şunu hemen söyliim, bu sürenin tamamı rüya diye bişey yok tabe, kimi yerde gerçekle rüya eşzamanlı ya da içiçe anlatılıyo olabilir, düşündükçe bu tip şeylere rastlayabiliriz/çıkartabiliriz. Ama en barizinden şunu hatırlayın, Coco apartmanın bahçesindeki bobi bokunu görünce sarışına ne annatıyo. “Burada daha önce Boksör Kanguru besleyen bi adam vardı, o kangurunun bahçeye yaptıklarını bi görseydim”. Kimse şehirde kanguru besler mi yeaa, hem de Boksör Kanguru. Yani böyle işte, anlamsız kes yapıştır düşünce kolajından oluşan gerçeküstü rüya anları. Süper yeani)

Mullholland Drive’ı çözdüm walla.

LesClaypool | 20 May 2002 16:51

Mullholland Drive’ı izledim bu hafta sonu iki kez. İlk izlediğimde hiç bişey anlamamıştım. Ama ikincisinde çözdüm olayı. Aslında ilk izledikten sonra da sevmiştim filmi.(“acaba” dedim, “okuduğum yazılar ve yönetmenin imajı yönünden mi sevdim aslında bibok annamadığım halde??”) İkinci izlediğimde de başlarda biraz sıkılır gibiydim, ama sonra film bi açıldı; o kadar net, parlak ve etkileyici oldu ki birden bire. Acayip heyecanlandım ve de hayran kaldım. İlk izlediğimde esmer hatuna bayılmıştım, ikincisinde ise (yani olayı annayınca) sarışına.