bildirgec.org

krealokus

11 yıl önce üye olmuş, 2 yazı yazmış. 0 yorum yazmış.

tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme…

krealokus | 29 May 2008 11:39

Uzun uzun seneler önce dünyanın çok uzaklarında bir ülke varmış.Bu ülke öyle bir ülkeymiş ki,kendi içinde çırpınmaktan,kendi içinde çekişmekten fırsat bulamamış kendini anlatmaya.Hep onun yerine başkaları anlatmış, hep o susmuş başkaları konuşmuş.Herkesin içindeyken bile susmuş,yalnız kalmış,hep “o” ülke olmuş.Olmadık şeyler söylenmiş onun için, olanlarıda “bu kadarda olmaz” dedirtircesine anlatılmış cümle aleme.O hep susmuş, hep dışarıda kalmış herkesin içinde yaşarken.Bulamamış kendini anlatmaya fırsat, bazen de anlatacak fırsatı olanlarını kendi susturmuş.Her söylentiye laf yetiştirememiş, kimi zamanda laf yetiştimeye çalışırken, kendi içinden kendisini anlatabilecekleri yetiştirememiş.Gel zaman git zaman cebelleşirken kendisiyle, konuşmaktan çok yazan birisi çıkarmış kendi içinden.Öyle yazıyormuş ki o vatandaş, herkeste merak ediyormuş ne yazdığını.İlk kez “o” ülkeden birisinin yazdıklarını merak etmişler,okumuşlar yazdıklarını, beğenip takdir de etmişler.Kendilerinden çıkan büyük yazarlarla bir tutmuşlar.O ülkenin vatandaşları sevinmiş,ama sevinçleri kursaklarında kalmış.Gurur duymuşlar ama gögüslerini gere gere sokakta dolaşamamışlar.Başları öne eğilmiş, bizi bizden iyi kimse anlatamaz derken, bizden biri böyle mi anlatmalıydı bizi diye kara kara düşünür olmuşlar.Düşünürken başları iki ellerinin arasında daha da eğilmiş.Çok geçmeden başka birisi çıkmış, ben size gösteririm ne demekmiş o ülkede yaşamak, o ülkeden birisi olmak , o ülkeli olmak.Almış eline kamerasını kah deklanşörüne basmış kah kayıt düğmesine.O ülkeyi önce kendi vatandaşlarına anlatmaya çalışmış.Kimileri sıkılmış kendisini görmekten, kimisi anlamamış gördüğünün kendisi olduğunu kimisi de merak etmemiş gösterimi.Görmeden bakmaya devam etmişler.Durmamış o adam,çekmeye devam etmiş, kendisini, kendisi gibi olanları kendi vatandaşlarına anlatmak için yürümeye devam etmiş.En doğusuna gitmiş en güneyine uzak ülkenin.Göstermek istemiş ne oldukları, nerden geldiklerini, neleri kaybettiklerini.O anlattıkça dinleyenler artmış, dinleyenler arttıkça o daha keyifle, daha kendince, daha bi başka anlatmaya başlamış insanını.

İkinci el kabus

krealokus | 09 October 2006 16:31

Daralmak mı zordu durulmak mı…? Sabah sabah kalkınca adamın üzerinde bir yük olmaması gerekirken bende ki daral hali nedir ki…? İnsan uykuya durulmak için yatmaz mı?Uyanırken bile bir huzursuzluk, bir gerginlik bir sıkıntı var… Uykudan uyandıran sıkıntı ise annemdi… Daralın sebebi de sonucu da oydu… Daralmıştım… Sıkılmıştım zaruretten yasadığım hayat altında belki biraz da ezilmiştim… Sebepsizdi belki de sebep niyetine annemi sabık eyliyordum… Bir rüya düşünün rüya demeye benimle birlikte şahit olmuş bir kaç kişi daha gerekli ya!… Uyuyorum telefon çalıyor… Telefon annemden… 7-8 sene geçmiş lisede kullandığım odanın fethinin üzerinden… Annemin odama yatak, yorgan ve eskileri tıkıştırma savaşından odam ve mağlup çıkmış odam fethedilmişti… Bense bu manzaraya 850 km uzaktan bakardım… Okuldu beni evden ırak eden… Bitirmek mi zor gitmek mi zor dedirten bir hal içinde geren gerim gerimken bile kopamayan bi urgandı bu… Beni bağlar bırakmaz dolandıkça beni boğardı… Bir türlü sonu gelmezdi sıkmasının; ya o beni ya ben onu derken… Galiba oydu beni boğacak olan… Sabahtı, kabustu, telefondu… Açtım telefonu, annemdi… Annem her Türk annesi gibiydi… Hastalıklı, hastalıklara dahil olmuş… Sıkıldıkça bedeninde yeni hastalıklar filizlendirirdi… Ama bu kez biraz farklıydı. Kabus bu ya… Kalbi rahatsızdı… Kalpti bu uydursan uyduruk diyemezdin, vardı zaten ve rahatsız olunca herkesi rahatsız ederdi… Rahatı bozar, keyfi kaçırırdı… Adamı çileden bile çıkarırdı… Benim içinde çileden çıkmak an meselesiydi… Sabahtı, telefondu, kabustu, annemdi, kalpti… Açtığımda konuşmak gerekliydi… Manasız alolarla geçmezdi ana oğul konuşması ama bizimkisi çok uzun süre önce havalar nasıl oralardadan ileriye geçememişti… Bişeyler uzaklaşmıştı, belki de kopmuştu ki keşke kopan bir hat olsaydı… Numaralar tekrar çevrilir ve görüşme tekrar başlardı… Ama burada arayan kişi çoktan kapsama alanının dışında idi… Ne zaman geri geleceği de belli değildi… Görüşme tıkanmalarından tek çıkan sonuç iletişimsizlikti… Annemdi karşımdaki, başkası olsa bu yolda bırakıp giderdim… Arkama bakmadan bırakıp giderdim… Annemdi… Satsan satılmaz, atsan atılmazdı… Severdi…. Karşılıksız, beklentisiz öylesine… Annemdi, telefondu, kabustu ,kalpti… Konuşurken sesi bir an kısılır gibi oldu… Bir anlık suskunluk; sorulacak soru, alınacak cevap kalmamış gibi… Bir anlık durgunluk. Bu farklıydı. O sessizlikten, karşıdan gelen sessizlik yerini hırıltıya, mırıldanmaya, inlemeye döndü… İnlerdi yerli yersiz; bazen gerçekten, bazen ilgi isteğiyle… Bütün gün yalnız kalırdı evde… Gelen misafirler, ev işleri ya da televizyon kesmezdi yalnızlıgını… Onun yalnızlığı ailesi idi… Ben terki diyar edeli 7 sene olmuş, baba 27 yıl boyunca gecesini gündüze ekleyip eve dahil olmadan çalışmış, en sonunda da 3 sene önce abla da evlenince; bizimki yalnız kalmıştı… Bir başına… Aile yalnızlığıydı… Kalabalık bir ailede büyüyünce insan aileden yalnızlık çok azap duyarmış… Ondan ilgi isterdi etrafında ailesi varken… Annemdi, telefondu, kabustu, kalpti, hırıltıydı… Annem kalp krizi geçiriyordu… Büyümüştü kalbi, sevgiden değil kilodan… Büyüdükçe sıkıştırıyor, sıkıştırdıkça zorluyordu bünyeyi… Ve sonunda titretmişti… Bu kez hem o hem ben titremelerdeydim.. Arada 850 km, o ve kapı arasında 15 m, babamla annem arasında 15 dakika, hastane ile ev arası bi koşuydu… Ama annem koşamazdı ki… Yerdeydi… Kalpti… Kabustu.. Bir elde telefon, diğerinde cep telefonu; diger uçta annem, bir uçta sersefil ben… Amaçsızdı yaşam ama şu anda amaç annemdi… Yaşamalıydı, daha torun vardı, tombalak vardı… Askerlik vardı… Düğün vardı… Daha vardı bir sürü şey ama bir sürü şeyin bitmesine ne kadar vardı…? Yalnız 850 kilometreydi… Arasam babam gelemezdi, belki gelirken o gidecekti arada… Abla desen; duysa kalırdı, dizleri çözülür, dili tutulur, lal olur kalakalırdı… Annemdi, telefondu, kabustu, kalpti, ben vardım, bir de o, bir de 850 km… Ağlamak çözümsüzlüktü, çözüme gitmezdi ki… Bir sessizlik oldu… Bir an anam dedirten bir an…. Hava mı kararıyordu? Yok daha erkendi, sabahtı ya da ikindi… Hangi zamandaydık ki biz…? Anam dedirten bu anda ne zamandaydık…? Annemdi, telefondu, kabustu, kalpti, sessizlikti… Annemdi…
Uyandığımda kabustu…