Bir sabah uyandığımda yatağında ters dönmüş bir hamamböceği olsaydım her şey daha hızlı olurdu. Ama anladım ki kazana atılıp yavaş yavaş ısıtılan bir kurbağayım.
İlk günlerde heyecandı, kısmen keyifli bir işti, pek çok kişi yerimde olmak isterdi, Ora’da bulunmam büyük bir lütuftu onlara göre. Ben staj yapıyor, işi öğreniyordum, onlar da orada duran bissürü boş koltuktan birini benim değerli kıçıma ayırmak suretiyle onore ediyorlardı beni. Yukarıdakiler’le karşılaştığımızda bir yandan yanağımdan makas alıyor, bir yandan da fevkalade başarılı olduğumu söylüyorlardı, bazı işleri benden başkası yapamazdı falan. Yalan. Ağzıma bir parmak bal çaldıklarına göre bir de maaş bağlayacak değillerdi. Zaten racon böyleydi, gerekirse bir yıl babamızın hayrına çalışacaktık, o işi de bulamayanlar vardı çünkü. Gerçekten de bir yıl hiç para almaksızın çalışan arkadaşlarım olmuştu. Ben o kadar zengin olmadığım için, biraz üstün çabalarım sayesinde biraz da şansla ilk maaşımı 3 ay sonunda almıştım. Aldığım maaşla kardeşime aburcubur almak için markete gittiğimizde elimdeki paranın yarısının bir anda bitmesi bana çok saçma gelmişti. Yanlışlık nerdeydi?