bildirgec.org

grikedi

11 yıl önce üye olmuş, 27 yazı yazmış. 85 yorum yazmış.

HBTM!

grikedi | 06 February 2004 02:16

Strange! What should I feel?At the first quarter of my life. The silver year. 🙂 And the first day of it! What’s my aim? or rather do I have one? Of where am I? A little tired, A little hopeful, a little happy. Keep on walking. Now I remember a Dido song. A bit depressed but funny “Hana yo Kirei to, Odaterare, Saite Mitanara, Sugu Chirasareru. Baka-na, Baka-na, Baka-na On’na no… Urami-bushi.” It’s not that of course 🙂 Here it goes: “I haven’t ever really found a place that I call home I never stick around quite long enough to make it I apologize that once again I’m not in love But it’s not as if I mind that your heart ain’t exactly breaking It’s just a thought, only a thought But if my life is for rent and I don’t learn to buy Well I deserve nothing more than I get Cos nothing I have is truly mine”

Orwell mı, Huxley mi?

grikedi | 05 February 2004 18:17

Geçen hafta sonu iki arkadaşım arasında geçen bir tartışma kendime birkaç soru sormama sebep oldu. Tartışmada taraflardan biri televizyonun bir bilgi kaynağı olamayacağı, ancak eğlence için kullanılabileceğini savunurken diğer taraf ise televizyonun teknolojinin geldiği bu son noktada en etkin iletişim kaynağı olduğunu ve bize dayatılan bilgilerin aksine bir bilgi havuzu sunduğunu savunuyorlardı. Ben kişisel olarak ilk taraftayım. Aşağıdaki makale de Televizyon: Öldüren Eğlence(Ayrıntı Yayınları, 1994) isimli kitabın önsözünden alınmıştır. Makalede kullanılan “biz” zamiri her ne kadar Amerikalılara işaret etse de ülke insanımız da bundan nasibini eksiksiz şekilde alabilir. Sanırım makale her şeyi yeteri kadar açıklıyor. “Gözümüzü 1984’e dikmiştik. O yıl gelip de kehanet gerçekleşmeyince sağduyu sahibi Amerikalılar kendilerine usul usul övgüler düzdüler. Liberal demokrasinin kökleri sağlam çıkmıştı. Terör her yere sıçrasa da Orwellcı kâbuslar en azından bize uğramamıştı. Oysa Orwell’ın uğursuz öngörüsünden başka bir öngörü daha bulunduğunu unutmuştuk: Bu değişik kehanet, Aldous Huxley’in biraz daha eski, biraz daha az bilinen, ancak aynı derecede ürkütücü olan Brave New World‘uydu (Cesur Yeni Dünya, çev. Ender Aral, Yılmaz Y.,1989). Okumuş insanlar arasında bile yaygın olan inancın tersine, Huxley ile Orwell’ın kehanetleri aynı şeye ilişkin değildi. Orwell’ın uyarısı, dıştan dayatılan bir baskının bize boyun eğdireceği yönündedir. Huxley’in görüşüne göre ise insanları özellikleri, olgunlukları ve tarihlerinden yoksun bırakmak için Büyük Birader’e gerek yoktur. Huxley’e göre, insanlar süreç içinde üzerlerindeki baskıdan hoşlanmaya, düşünme yetilerini dumura uğratan teknolojileri yüceltmeye başlayacaklardır. Orwell kitapları yasaklayacak olanlardan korkuyordu. Huxley’in korkusu ise kitapları yasaklamaya gerek duyulmayacağı, çünkü artık kitap okumak isteyecek kimsenin kalmayacağı şeklindeydi. Orwell bizi enformasyonsuz bırakacak olanlardan, Huxley pasifliğe ve egoizme sürükleyecek kadar enformasyon yağmuruna tutacak olanlardan korkuyordu. Orwell hakikatin bizden gizlenmesinden, Huxley hakikatin umursamazlık denizinde boğulmasından korkuyordu. Orwell tutsak bir kültür halime gelmemizden, Huxley duygu sömürüsüne dayanan içki âlemleri ve tek başına iple asılı bir tenis topuyla oyalanmak gibi şeylerle ömür tüketen önemsiz bir kültüre dönüşmemizden korkuyordu. Huxley’in Brave New World Revisited‘de belirttiği gibi, tiranlığa karşı direnmek üzere daima tetikte bekleyen kamusal özgürlükçüler ile rasyonalistler, “insanın neredeyse sonsuz olan eğlenme açlığı”nı hesaba katamamışlardı. Huxley, Orwell’in 1984’ünde insanların acı çekerek denetlediğine dikkat çekerken; Brave New World‘da insanlar hazza boğularak denetlenmektedirler. Kısacası Orwell bizi nefret ettiğimiz şeylerin mahvetmesinden okrarken, Huxley bizi sevdiğimiz şeylerin mahvedeceğinden korkuyordu.”

grikedi | 25 January 2004 04:22

I’mwaitin’ asifsomeonetakeSmyhand andleadSmeaway butnowhere

küt diye!

grikedi | 23 January 2004 02:21

Hmm. Anlamaya çalışıyorum şimdi. Şehir karlar altında… Ben evimde tüm bunlardan uzak y.lisans ödevlerimi yetiştirme telaşında ve sıkıntısındayım.Şehin bambaşka yerlerinde insanlar belki de mahsur kaldıkları araçlarında benim yerimde olmak isteyerek çile çekiyorlar. Ama yine de benim içimde salakça bir itminân var. Sanki ne olursa olsun bir doğa felaketi daha bir güzel* geliyor. Yani ne bileyim işte çağın getirdiği dertlerle dertlenmek, ya da teknoloji yüzünden zarar görmekten daha iyice. Sadece bir ‘madde’ olduğunu, senin de şu dünyada bir hacim kapladığını ve çevreyi etkileme gücünün ki çoğu zaman kötü yönde olur, sınırlı olduğunu kafana vura vura anlatıyor bu gibi durumlar.

Evanescence – My Tourniquet (Fallen)

grikedi | 26 December 2003 03:25

İngilizce ile akademik olarak ilgileniyor olsam da bu çeviride kişisel tatminden başka bir iddiam yok. “Burası olmamış” derseniz de siz bilirsiniz. Böyle şeyler genelde öylesine yapılır tarafımdan…

Ama şunu da anladım ki İnglizce (veya herhangi bir yabancı dilde) söylenenleri ‘tamamıyla doğru’ kabul etme yaklaşımı akademik veya değil herkesde mevcut. Bunları dilimize çevirdiğinizde ne kadar boşluklar olduğunu görebiliyorsunuz.

Ayrıca sadece My Tourniquet’i de çevirmedim. Tüm albüm şarkılarını çevirdim. Ama bu şarkı biraz “derin” gibi. Hırstiyanlık’da rastlanmayan “O’na döndürülceksiniz” yaklaşımı çıkmış şarkıda. Bir de edebî olarak da bişeyler bulunabilir.

Hafif’te popup

grikedi | 27 May 2003 20:48

Nedir? Hafif’i bu gün açtığımda bir popup penceresi daha açıldı. Birincisi bunu hafif uyku yapmamıştır diye düşündüm. İkincisi bu popupda “Live Nude Cams” var. Bir hack böyle mi olur hiç anlamam bu olaylardan!

eğer…

grikedi | 29 April 2003 02:23

İnsanın evrendeki en zeki varlık olduğu kanısına, bu konuda başka hiçbir yaratığın tersini söylemediği için şüpheyle bakılmalıdır.