bildirgec.org

dralivolkan

11 yıl önce üye olmuş, 120 yazı yazmış. 90 yorum yazmış.

Benim özlediklerim..

dralivolkan | 21 September 2007 11:57

-Yemyeşil karpuzları ( şimdi hepsi picamalı, gıcıklar.)
-Haftada bir gösterilen Rock Market programını ( hala çıkıyor bi kanalda ama eski tadı vermiyor, bi de heavy metalcilerin tipler demode oldu artık, saç sallamalar falan, hey gidi manowar hey)
-Haftada bir çıkan Rock Kazanı dergisini ( acaip bi dergiydi, ordan burdan kırpma haberler olurdu, ben en çok karikatür ve okur mektupları sayfalarını severdim)
-Çocukken yaptığımız tek ve çift kale maçların hepsini.
-Binlik zafer gazoz kapağımı
-Ortaokulda nefret ederek giydiğim takım elbisemi
-Clementine çizgi filmini (hayatta en tırsarak izlediğim çizgi filmdi, yine çıksa bidaha izlerim hepsini, o zamanlar bi halt anlamıyodum)
-Ödevlerimi cuma gecesi yapmanın verdiği gururla karışık rahatlama hissini,
-Bi de hayat bilgisi kitabında hazırlık sorularını yaparken (konudan önce) bilmem neyi inceleyiniz diyen soruya salak salak inceledik diye cevap yazmayı.
-Tansu Polatkanın anlattığı maçları
-TRT yayını sona ererken okunan İstiklal Marşını
-Ali Desidero şarkısını ezbere bilmeyi
-Tanjant ve kotanjantı
-Ve ortakkatlarınenküçüğünü
-Kredili sistemi
-Yağmur yağarken çıkan toprak kokusunu (sanki şimdi yok! olsun ben şimdi özledim)
-Perihanla Şakir’i
-Hafta sonları kahvaltı sırasında TRT radyosunda çalan neşeli TSM şarkıları
-vesaire vesaireyi çok özledim. Aklıma geldikçe daha da özlerim.

Hafifçe izlenimler..

dralivolkan | 20 September 2007 11:27

Yaklaşık 7 aydır Hafif ‘i takip ediyorum. Fark yaratınca nasıl ilgi çekilebildiğinin bir kanıtıdır bence bu site. Sayfa düzeni, kullanılan renkler, yazı tipi çok dikkat çekici. Burada bir şeyler üreten insanlar ise toplumun bence en hassas, fazlaca düşünen, bir itirazı olan, politik topluluğu. Ama kesinlikle elit bir filtreleme yok; üst düzey bir edebiyat tarzına da ağır küfürleşmelere de burada rastlayabiliyorsunuz veya ajda pekkanın ilk filmi ile ilgili bir yazıyla orucun insana faydalarını anlatan bir yazıyı alt alta bulabiliyorsunuz. Gayet demokratik, özgürlükçü bir anlayış bu.Fakat bu günlerde özellikle mimler konusunda şikayetler mevcut. Bazı yazılara yapılan yorumlarda sert tartışmalara, siyasi ve dini polemiklere sık olarak rastlıyoruz. Ne oldu da bu rahatsızlıklar başladı acaba? Madde madde yazmak hoşuma gittiği için yine bu şekilde izlenimlerimi aktarayım size:
– 7 ay önce bir yazımın yayımlanması için 3 kere değiştirdiğimi, 5 yazımın ise çeşitli nedenlerle ( hepsi haklı nedenler) iptal edildiğini hatırlıyorum. Bu günlerde ise bu konuda pek zorlandığımı söyleyemem. Benim edebi gücümde veya araştırmacı ruhumda bir gelişme olmadığına göre editörlerin bakış açısında bir değişiklik olsa gerek.
– Bazı yazar arkadaşlar hakikaten özenerek çok uğraşarak, bilgilendirici, yeni bir şey söyleyen yazılar çıkarıyor. Bazıları ise gerçekten gündem veya keşif bölümlerinde fazla hafif kalan yazılar yazıyor. Bu da diğer üst düzey insanların gücüne gidiyor. ( ben yazılarımı genellikle serbest e gönderiyorum)
– Muhafazakar görüşlü ( daha kısa başka tanım bulamadım, dinine bağlı da diyebiliriz, yanlış anlaşılmasın) üye sayısında belirgin bir artış olduğu görülüyor. Fakat bu insanların bilgi birikimleri genellikle çok iyi gördüğüm kadarıyla.
– Mim çıktı mertlik bozuldu. Tamam ben de mim e çok sayıda link gönderdim ama burada kabul noktasında bir sorun var gibi görünüyor. “BBG sevişme +18” diyen bir link kadar meraklandırıcı başlıklara sahip fakat doğrudan haber7 zaman vs sitelere bağlanan linkler de beni rahatsız ediyor.
– Geçen 7 ay içinde sitenin bariz olarak siyasi içeriğinin arttığı görülüyor.
Sonuç olarak ilk zamanlarda görmeye alıştığımız, adını bile duymadığımız konuları bize öğreten yazılar kaybolmaya başladı, mim de kontrolden çıktı. Yani bu site biraz memleketimize benzemeye başlamadı mı?

Benim takıntılarım..

dralivolkan | 19 September 2007 15:02

– Başkalarının kaşık çatal soktuğu bir tabaktan yemek yemem. ( Eskiden köyde düğün olurdu, düğün yemeğinde ortaya bi kap çorba gelir, on kişi o çorbaya hurra.. İyy)
– Bi otobüste, dolmuşta falan, birinin kalktığı koltuğa hemen oturamam, onun vücudunun ( daha çok da kıçının) bıraktığı sıcaklıktan tiksinirim. ( Bu yüzden çok zaman ayakta giderim, ayaklarım bana küfür eder. Şerefsizler.)
– Pisuvara işeyemem, üstüme sıçradığını hissederim, iyyk.
– Alaturka tuvalete giremem, çünkü helada kitap gazete okurum yarım saat.
– Denize havuza balıklama atlayamam. Beceremiyom çünkü.
– Yattığım odada ses çıkaran bi duvar saati masa saati varsa uyuyamam.
– Sokakta biri yanımdan geçerken öksürürse, bi süre nefes almam. (damlacıkları hayal ederim, küçük balgam parçacıkları)
– Evde sivrisinek varsa, o sinek ölene kadar bana yaşamak haramdır.
– Etli sebze yemeği yemem.
– Kendi saç modeli çirkin olan veya kel olan berbere hayatta gitmem.
– Bakla yemeği yemem, fava yerim. Kerevize de sırf adı yüzünden gıcığım.
– Yan aynaları elektrikli olmayan arabayı bedava verseler almam, hakaret sayarım.

Başkasının milli takımı..

dralivolkan | 14 September 2007 10:25

Futbolu eskiden de çok severdik. Ama o zamanlar yabancı ülkede oynayan oyuncularımız, lüks localı devasa stadyumlarımız, trilyonlarca liralık yabancı futbolcularımız yoktu. Milli takımımız vardı göğsü beyaz çubuklu kırmızı formasıyla, teknik direktörleri mülayım adamlardı, futbolcuları mahallemizin delikanlıları gibiydiler, bilirdik ki güçleri yetse Brezilyayı bile yenerlerdi, birbirilerine kin gütmezlerdi, mafya babalarıyla al takke ver külah halleri yoktu ( bir kaç tanesi hariç), İngiltereden sekiz gol yediklerinde bile bilirdik ki güçleri yetse yemezlerdi. Tesisatçı takımı dediğimiz Malta gibi bir takımdık eskiden, çok galibiyetimiz kupalarımız üçüncülüklerimiz yoktu ama,
Böyle sevimsiz oyuncularımız da yoktu. Böyle kendini beğenmiş teknik direktörlerimiz de yoktu. Futbolun üzerinde bu kadar çok kirli el dolaşmıyordu. Kimse haketmediği paralar, ünvanlar kazanmıyordu. Milli maçta kendi futbolcumuz biz onu -herşeye rağmen- alkışlarken, bize hareket çekmiyordu. Yenildikten sonra kimse sahanın içinde rakip dövmüyordu. Büyük zaferler kazanmıyordu ama yine de seviyorduk Coşkun Özarı’ yı. O bizim ay sonunu zor getiren babamız gibi düşünceli oturuyordu kulübede çünkü.
Artık bu milli takım bizim değil. Yenilince kızıp, yendiğinde sokaklara döküldüğümüz takım bu değil. Artık o forma çok kirlendi ama sahanın çamuruyla değil..