bildirgec.org

Site arşivi: sinepil

Pee-Wee’s Big Adventure (1985)

queennothing | 17 August 2009 13:45

1958, Amerika doğumlu başarılı yönetmen Tim Burton‘ın yönetmenliğini yaptığı, Michael Verhol ve Kanadalı aktör / senarist Phil Hartman‘ın, filmde baş karakter ‘Pee-Wee’ canlandıran Paul Reubens ile senaryosunu yazdığı 1985 yapımı “Pee-Wee’s Big Adventure“, Reubens’in “The Pee-Wee Herman Show” ile yarattığı karaktere, Burton tarzı bir bakışla yaklaşıyor.
Reubens’in yanısıra filmde, Elizabeth Daily, Mark Holton, Daryl Keith Roach, Diane Salinger, Jon Harris, Lou Cutell gibi isimler de rol almakta.
Köpeğiyle yaşayan küçük adam Pee-Wee, oldukça yaratıcı aletlerle kahvaltı eden, sıkı koruma sistemli bir garaja ve çok amaçlı bir bisiklete sahip olan kendi halinde biridir. Bisikletiyle dışarı çıktığı birgün, zengin çocuğu Francis, Pee-Wee’ye, bisikletine göz koyduğunu açıkça belli eder. Francis’i umursamayan Pee-Wee, bisikletini satmayı düşünmemektedir. Yoluna devam eden küçük adam, şaka ürünleri satan dükkana gelir. Bisikletini dışarı kilitleyen Pee-Wee, dışarı çıktığında bisikletini bulamaz.

Polislerin kayıtsız kaldığı olayı çözmek, Pee-Wee’ye kalmıştır ve küçük adam, bisikletini çalan kişinin, zengin çocuğu Francis olduğunu düşünmektedir. Bunun üzerine hemen Francis’in evine doğru yol alır. Eve geldiğinde havuzda olan Francis, babasıyla birlik olup, Pee-Wee’yi kandırmayı başarır, fakat bisikleti çalan gerçekten de Francis’tir.

Stranger Than Fiction (2006)

queennothing | 17 August 2009 09:53

Finding Neverland” ve “Quantum Of Solace“ın yönetmeni Marc Foster‘ın yönetmenliğini yaptığı, Kaliforniyalı yönetmen / senarist Zach Helm‘in senaryosunu yazdığı, 2006 yapımı “Stranger Than Fiction“, Will Ferrell, Emma Thompson ve Maggie Gyllenhaal gibi isimleri bünyesinde barındırıyor.
Harold Crick, monoton bir hayatı olan memurdur. Sabah işe gidip, her akşam aynı saatte dönen, eve gelinde her akşam aynı şeyleri yapıp, aynı saatte uyuyan genç adam, kendisine dair bir çok şeyin farkında değildir.
İşi gereği, vergisini ödemeyen bir dükkana, tutanak tutmaya giden Harold, pastahanenin sahibi Ana Pascal’ın kaba tavrından çekinerek, işi başka bir zamana bırakır.

Akşam evine dönen Harold, sabah uyandığında bir kadın sesi duyar. Dişlerini fırçalarken, gaiipten gelen kadın sesine kulak kabartan Harold, otobüse binene kadar kafasının içinde konuşmaya devam eden kadın sesini dinlemeyi sürdürür.
Olanlara anlam vermeye çalışan genç adam, yapacağı şeyi cümle cümle söyleyen bu kadın sesini takıntı yapar. Ne psikologlar, ne de dinlenme uykusu, bu kadını susturamamaktadır.

Etkileyici bir gerilim ”Wicked Little Things” (Madendeki Çocuklar)

gorcun | 16 August 2009 12:55

Wicked Little Things
Wicked Little Things

”Wicked Little Things” (bilinen diğer adlarıyla ”Zombies” ve ”The Children”) 2006 yılında Joseph Stephen Cardone tarafından çekilmiş. Amerikan yapımı bu film gerilimli atmosferiyle tatmin edici bir zombi hikayesi sunuyor. Filmin kahramanları ölümcül bir hastalıkta kocasını kaybetmiş tek başına yaşamak zorunda kalan Karen Turen ve biri lise çağında (Sarah), biri çocuk yaşta olan kızları (Emma). Kızlarıyla birlikte kocasından miras kalmış eski ve büyük bir eve yerleşen Karen, bu evde kızlarıyla birlikte yaşamaya alışmak zorundadır. Ancak çevresinde eski ve ürpertici evden daha korkunç şeylerde vardır. Pennsylvania’daki küçük bir kasaba olan bu yerin kötü bir geçmişi vardır. 1913 yılında Carlton Madenlerinin sahibi acımasız işadamı madenlerde küçük çocukları çok kötü şartlarda çalıştırmıştır.

Tom Hanks

queennothing | 16 August 2009 10:17

Temmuz 1956 tarihinde, Kaliforniya’nın Concord ilçesinde dünyaya gelen Amerika ve baba tarafından İngiliz asıllı Thomas Jeffrey Hanks, dört çocuklu (kardeşleri Sandra, Lawrence ve Jim) bir çiftin (anne Janet Marilyn Frager, hastahane yöneticisi; baba Amos Mefford Hanks, 1991 yılında hayatını kaybetti) çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailevi sorunların başgösterdiği zamanlarda Tom, çok küçüktü fakat yıl 1961 yılında verilen boşanma kararı, 5 yaşına basan Tom’un, küçük kardeşi Jim’den ayrılmasına sebep olacaktı. Lawrence ve Sandra ile babasında kalan Tom, babasının 5 çocuklu bir Asyalı kadınla evlenmesinin ardından kalabalıklaşan eve uyum sağlamakta güçlük çekmemişti. 2 yıl sonra babasının boşanmasıyla Tom, kardeşleriyle birlikte şehir şehir dolaştılar ve en sonunda Oakland’a yerleştiler. Babası, üçüncü evliliğini, 1965 yılında iki çocuklu Frances Wong ile gerçekleştirdi.
İlkokul yıllarında çalışkan, sorumluluk sahibi ve çekingen bir öğrenci olan Tom, Skyline Lisesi ve ardından Chabot Koleji‘ne gitti. Sacramento Devlet Üniversitesi‘nde okumaya başlayan Tom, okulunda düzenlenen bir kaç piyeste rol aldı. Oyunculuğu sevmeye başlayan Tom, ilerde bu işi yapacağına inanmıyor gibi görünse de, Vincent Dowling’in yardımıyla, bir film festivalinde görev almaya başladı. 3 yıl boyunca bu işi yapan Tom, sonunda kararını vermişti, oyuncu olacaktı. Bir kaç Shakespeare oyununda rol alan Tom, canlandırdığı karakterle mütevazı bir ödül de aldı. 1978 yılında (24 Ocak) Samantha Lewes ile ilk evliliğini gerçekleştiren Tom, ilk olarak, 1980 yılında Armand Mastroianni‘nin yönetmenliğini üstlendiği “He Knows You’re Alone” adlı korku filminde ‘Elliot‘ karakterini canlandırdı.

Domino (2005)

queennothing | 15 August 2009 15:09

7 Ağustos 1969 doğumlu Domino Harvey‘in gerçek yaşam öyküsüne farklı bir açıdan bakan Tony Scott, 2005 çıkışlı “Domino” adını koyduğu filminde, Keira Knightley‘ye başrol verdi. Mickey Rourke, Mena Suvari, Édgar Ramírez, Macy Gray, Mo’Nique, Jacqueline Bisset gibi isimler de filmde rol alıyor.
Domino Harvey, sosyetik bir ailenin ‘doğuştan zengin’ kızıydı. Babası, aktör Laurence Harvey, annesi manken Sophie Wynn’in sunduğu imkanlar, Domino’nun ilgisini çekmiyordu. Küçük yaştan itibaren sert sporlara, dövüşe, silahlara ilgi duyan Domino, babasını kaybettikten sonra, annesinin issteği üzerine yatılı okula gitti. Yatılı okul, Domino’yu, isteklerine karşı çıkan ailesinden uzaklaştırmıştı ve genç kız, artık istediği hayata kavuşabilecekti.

Bir gün, tesadüfen aldığı bir haber üzerine Domino, ‘ödül avcılığı’ üzerine ders veren bir grubun verdiği seminere katılır. Seminer, tamamen erkeklerden oluşmasına rağmen Domino, özgüveni ve iddialı tavırlarıyla kendini belli etmeyi başarır ve ödül avcılığında ustalaşmış bu gruba kendini kabul ettirir.

Edward Scissorhands (1990)

queennothing | 15 August 2009 12:14

Tim Burton ve Coraline Thompson‘ın yazıp, Burton’ın yönetmenliğini yaptığı, 1990 yapımı “Edward Scissorhands“, Johnny Depp, Winona Ryder ve Dianne West gibi isimleri biraraya getiriyor.
Peg, kapı kapı dolaşıp, kozmetik markası Avon’un ürünlerini satan, kendi halinde bir kadındır. Satış yapamadığı bir günün sonunda Peg, arabasının camından yepyeni bir yer keşfeder; bir şato. Şatoya doğru giden Peg, cesaret edip içeri girer. Yüksek ve kalın duvarlı, tarihi bir yermiş izleminimi veren bu şato, Peg’i ürkütse de, çatı katına kadar yol alır. Boş şatoda, nihayet biriyle karşılaşır; Edward. Yıllardan beri şatoda tek başına yaşayan Edward, başarılı bir mucitin el yapımı buluşudur. Hamurdan yapılan Edward, normal insan görünümdedir, fakat elleri yerine ‘makas’ vardır. Yaşlı mucit, Edward için tasarladığı elleri, genç adama vermek üzereyken kalp krizinden gitmiş, böylece Edward, kollarının ucundaki makaslarla yaşamaya devam etmiştir.

Genç adamın durumuna üzülen Peg, Edward’ı evine götürür. Edward’ı gören mahalle sakinleri, türlü dedikoduılarla genç adamı ziyaarete gelirler. Peg ve kocası, Edward’a yardımcı olurlar ve ona, kampta olan kızları Kim’in odasını verirler. Normal bir evde, normal bir hayata alışmaya çalışan Edward, makas ellerinin zorlaştırdığı yaaşamına yeni bir meslek ekler; bahçıvanlık. Bitki budama işi zamanla kuaförlüğe dönüşür ve genç adam, mahalleli kadınların saçlarını makasından geçirir.

Teen slasher filmi ”The Hills Run Red” fotoğrafları ve fragmanı

gorcun | 15 August 2009 10:00

The Hills Run Red
The Hills Run Red

”The Hills Run Red”, daha çok video piyasası için çekilen filmlerde çalışmış Dave Parker tarafından çekilmiş. Takıntılı bir film fanatiğinin kayıtlarını bulduğu bir slasher filminin çekimlerinin yapıldığı ormana arkadaşlarıyla birlikte gitmesiyle ilerleyen ”The Hills Run Red” yavaş yavaş kendi bir teen slasher filmine dönüşüyor. Gençler, ormana gittiklerinde aslında filmdeki katliamın bitmemiş olduğunu farkederler. Filmin yıldızı deforme olmuş katil ”Babyface” ve ailesi ormana gelenleri öldürmeye ve filme almaya devam etmektedirler. Artık genç arkadaşlar ya bu katliamdan kurtulacaklar ya da filmin bir parçası olacaklardır. Filmin oyuncu kadrosu Sophie Monk, Tad Hilgenbrinck, William Sadler, Alex Wyndham ve Janet Montgomery gibi çoğunluğu genç isimlerden oluşuyor. Çekimleri ise Bulgaristan’da gerçekleştirilmiş. ”The Hills Run Red”, 1970 ve 1980’li yıllarda çekilen slasher türünün izinden gidiyor. İçerdiği şiddet, işkence ve çıplaklık vs. sahneler dolayısıyla R derecesi (18 yaş sınırı) almış. Film, sinemalarda oynamayacak ve doğrudan video piyayasından sunulacak. Amerika’da 29 Ekim 2009’da raflardaki yerini alacak. Türün meraklılarına hitap edecek filmlerden biri olacak gibi gözüküyor. İşte filmin fotoğrafları ve fragmanı.

The Hills Run Red
The Hills Run Red

The Terminal (2004)

queennothing | 14 August 2009 11:33

2004 yapımı “The Terminal“in hikayesi Andrew Niccol ve Sacha Gervasi tarafından yazılıp, Jeff Nathanson ve Gervasi tarafından senaryolaştırıldı. Steven Spielberg‘ün yönetmenliğini üstlendiği 2004 yapımı filmde, 2 Oscarlı aktör Tom Hanks, başarılı aktris Catherine Zeta-Jones, “Big Night” ile büyük ölçüde adını duyulmasını sağlayan aktör Stanley Tucci, Chi McBride, Diego Luna, Barry Shabaka Henley, Zoe Saldana, Jude Ciccolella gibi isimler yer alıyor.

Rusya’dan, Amerika’ya gelmeye niyetlenen bir adam; Viktor Navorski. İngilizce bilmemesine rağmen New York’a gelen Viktor, havaalanında uyruğuyla ilgili problem yaşar. Havaalanı genel müdürü Frank Dixon, Viktor’a; ülkesinin soğuk savaş içinde olduğunu ve bu yüzden hiç bir Rus vatandaşının Amerika’ya geçemeyeceğini anlatır. Durumu anlamayan Viktor, vize, vatandaşlık gibi sorunları olan insanların beklediği yere; terminale yönlendirilir.

Cem Yılmaz’ın ”Yahşi Batı” filminden fotoğraflar

gorcun | 14 August 2009 09:54

Yahşi Batı
Yahşi Batı

Her filmi olay yaratan Cem Yılmaz’ın yeni filmi ”Yahşi Batı”nın çekimleri son hızla devam ederken filmle ilgili ilk fotoğraflar da yayınlandı. Filmde Cem Yılmaz’ın favori oyuncuları Ozan Güven, Zafer Algöz, Özkan Uğur’un yanı sıra Demet Evgar, Dilek Çelebi ve Ferdi Sancar gibi isimler yer alıyor. Ayrıca Cem Yılmaz’ın sevgilisi Cansu Dere, Uğur Polat, Süleyman Turan ve Yılmaz Köksal gibi isimlerde konuk oyuncu olarak filmde yer alacaklar. Filmin yönetmeni ise ”G.O.R.A”, ”Vizontele” ve ”Sınav” gibi filmlerin yönetmenliğini üstlenmiş olan Ömer Faruk Sorak. Film, 1800’lü yılların sonunda geçiyor ve padişah Abdülhamit’in, Amerika’ya görev için gönderdiği iki kişinin hikayesini anlatıyor. Konusuna bakıldığında daha önceki Cem Yılmaz filmlerinde bilimkurgu, fantastik türlerine ve özellikle Amerikan sinemasına yapılan göndermelerin bu filmde western türüne yapılan göndermelerle devam edeceği görülüyor. Zaten yapılan röportajlarda da bu durum belirtilmiş. Ne yazıkki filmin çekimleri sırasında talihsiz bir olay yaşandı ve atların seyisi Ramazan Eser kaybolduktan bir süre sonra ölü bulundu. Bu üzücü olaydan sonra çekimlere bir süre ara verildi. Buna rağmen filmin yapım aşaması bitirildiği takdirde 2010 yılının başında seyirciyle buluşması planlanıyor. İşte filmden fotoğraflar… Tüm galeri için

Cast Away (2000)

queennothing | 13 August 2009 13:47

Chuck Noland, uluslararası kargo şirketi olan FedEx’in analistidir. Paketlerin zamanında ulaşması için, çalışanlara program çizmekle görevlli olan Chuck, ‘dakik olmayı’ zamanla takıntı haline getirmiş ve işiyle hayatını birbirine karıştırmıştır. Kız arkadaşı Kelly’ye evlenme teklifi etmeyi planlayan genç adam, işi gereği yılbaşını başka bir yerde geçirmek zorundadır. Havaalanına Kelly ile birlikte giden Chuck, Kelly’den uzak kaldığı için üzgündür. Hava boşluğuna takılan uçağın sarsılmasıyla kontrolü kaybeden pilot, Pasifik Okyanusu’na iniş yapmak zorunda kalır. Kendini suda bulan Chuck, arkadaşlarını aramasına rağmen, hiç bir iz bulamaz ve geceyi suda geçirir. Su, Chuck’ı bir adaya sürükler ve genç adam, insan olmayan bu adada kurtarılmayı bekler.
Yabani hayata alışmaya çalışan Chuck, vücuduna ağır yaralar almasına rağmen, durumu kabullenir ve günlerce kurtarılma umuduyla adada beklemeye devam eder. Uçağın yönü, Pasifik Okyanusu’ndan oldukça uzaktır ve Chuck, kurtarma ekiplerinin, bulunduğu adaya gelmeyeceği gerçeğinin farkındadır. Haftalar geçer, ne bir kurtarma ekibi adaya varır, ne de Chuck kendi imkanlarıyla kurtulmayı başarır.

Alıcılara olan saygısından ötürü, açmadığı FedEx paketlerini açmaya karar veren Chuck, paaketlerin birinden çıkan beyzbol topunu ‘arkadaş’ kabul eder ve topa ‘Wilson’ adını verir.
Tam 4 yıl adada kurtarılmayı bekleyen Chuck Noland, güçlenmiş; yabani dünyanın her yönünü öğrenmiştir. Cansız arkadaşı Wilson’la konuşarak, insani hislerini kaybetmeyen genç adam, kurtarılma konusunda umudunu kaybetmemiştir.