WILD ANIMALS
İster adına evrim densin isterse yaradılış, pek çok araştırma, gözlem ve deney şu yaşlı evreni paylaştığımız diğer canlılardan ne kadar ileride olduğumuz konusunda zaman zaman acımasız sorularla karşı karşıya bırakır bizi. Sadece hayatta kalabilmek için bir başka canlıyı öldüren bir hayvanla, atom bombasını icat etmiş bir başka canlı arasında gerçekten sandığımız kadar fak var mıdır?
İşte belki de insan la hayvan arasındaki mesafe ancak zorlu koşullarda anlaşılabilir. İyi bir gelirimiz, yeterli güvenliğimiz, sosyal, cinsel, kültürel ihtiyaçlarımız karşılandığı sürece elbette ki bizden daha modern, entelektüel, insani bir canlı olmasına imkan yok. Peki ya bu nimetlerden yoksun bırakıldığımızda içimizdeki hayvanın kontrolü ele geçirmesi ne kadar sürer?
Kim Ki-Duk sinematografisindeki ikinci filmle bu soruya cevap arıyor işte. Wild Animals’ın başkişisi Cheong-hae (Jae-hyeon Jo) tıpkı yönetmenin kendisi gibi ressam olma isteğiyle yanıp tutuşan bu sebeple de Güney Kore’yi ardında bırakıp soluğu Fransa’da alan bir karakterdir. Ancak Fransa kahramanımızın özlemiyle yanıp tutuşmamaktadır. Dilini, kültürünü bilmediği bu yepyeni hayatta dertleri arasına parasızlık ta eklenen kahramanımız, yaşamak için Fransa’nın karanlık arka sokaklarına geçiş yapmaya başlar.