bildirgec.org

var oluş hakkında tüm yazılar

Johnny Mnemonic

emsvizyon | 20 December 2008 14:50

işte keanu reeves‘i matrix‘e taşıdığına inandığım film johnny mnemonic. 1994 yılında senaryosu yazılmaya başlanan matrix‘in çekimlerine 1997’de başlandı işte aynı akımın daha doğrusu matrix’i besleyen kaynağın bir parçası olan jonhhy mnemonic‘de bu yıllarda gösterime girdi, 1995 yapımı cyber-punk film’in yönetmeni Robert Longo, başrollerini de tabiki Keanu Reeves ve Dina Meyer paylaşıyor. konusu, şirketler için beynini bir bilgi taşıyıcısı gibi kiraya veren Johnny Mnemonic’in ( Keanu Reeves ) taşıdığı bir bilgi için kötü adamlar tarafından kovalanmasından ibaret aslında. bu kötü adamlar bilginin kaynağı ve bilginin gönderildiği şirketleri ortadan kaldırmışlardı, sıra taşınan bilginin ele geçirilmesiydi.. johnny, bilgiden kısa sürede kurtulmak zorundadır çünkü bilgi beyninde ne kadar uzun süre kalırsa o kadar hasara neden olmaktadır, ayrıca kötü adamlar da peşindedir… johnny, çocukluk anılarını sildirerek beyninde daha fazla boş alanlar yaratmıştır. içinde bunun da huzursuzluğunu taşırken, öyle ya da böyle bu bilgi dışarı çıkacaktır ve sonu kötüdür…

İntihar paranoyası

aktifparanoya | 10 October 2008 13:03

Ölmeden önce tüm hayatınızın gözlerinizin önünden akıp geçtiği söylenir. Bu ölüme has bir şey midir? Elbette değildir. Öyle olsaydı bunu anlatan biri olamazdı ve bizde bilemezdik çünkü ölmüş olacaktı. O zaman cevap ne? Galiba ölüm korkusunun ta kendisi. Ölüm kapıyı araladığında neden geçmişi hatırlamak isteriz? Bir daha yaşayamayacağımız için mi?

Ölümü hisseden geçmişi düşündüğüne göre yaşayanın geleceğe bakması ve bunu düşünmesi çok normal. Yada değil. Ölüm; bana yakın olduğu kadar sana yakın ve sana uzak olduğu kadar bana uzak. Ölüm; namludan kurşunun çıkışını gören kadar bana yakın yada ölümü unutacak kadar çok yaşayanlar kadar uzak. Ölüm bana ne yakın nede uzak. Randevumun tarihi belirsizdi şimdiye kadar.
Anlattıklarım doğruydu ama ölüm insanı seçtiği zaman. Ya ben ölümü seçersem….

RIMBAUD, RIMBAUD ŞİŞELER!

| 13 July 2007 16:37

fötr şapkasından taşan kır saçlarını düzelttikten sonra, elindeki zift karası toz bezini karmakarışık masasına fırlatıp, 1876 yılının 19 temmuz’u sunda takımadalarından tüyen hollanda sömürge ordusunun taze askerini bilmiyor musun bakiim sen aslanım, dedi ütüsüz, diz kapakları erimiş pantolonunu neredeyse tamamen örten kruvaze ceketinde kaybolan elindeki otuz üçlük tespihi burnuma doğru tokat atmak istercesine sallayarak…

une saison en enfer, diyebildim kekeleyerek.
ben sadece bu kitabın fransızcasını arıyorum
bey amca, dedim.

kusarcasına ekledi: amca, senin babandır!
ne olduğunu anlayamadan uzaklaştım bu garip sahafın yanından.
o ise arkamdan avazı çıktığı kadar bağırıyordu:
je est un autre!