fötr şapkasından taşan kır saçlarını düzelttikten sonra, elindeki zift karası toz bezini karmakarışık masasına fırlatıp, 1876 yılının 19 temmuz’u sunda takımadalarından tüyen hollanda sömürge ordusunun taze askerini bilmiyor musun bakiim sen aslanım, dedi ütüsüz, diz kapakları erimiş pantolonunu neredeyse tamamen örten kruvaze ceketinde kaybolan elindeki otuz üçlük tespihi burnuma doğru tokat atmak istercesine sallayarak…une saison en enfer, diyebildim kekeleyerek.ben sadece bu kitabın fransızcasını arıyorumbey amca, dedim.kusarcasına ekledi: amca, senin babandır!ne olduğunu anlayamadan uzaklaştım bu garip sahafın yanından.o ise arkamdan avazı çıktığı kadar bağırıyordu:je est un autre!
yorumlar
a bene placito
ne diye bağırdığını anlamak isterdim:)
“ben, bir başkasıdır.”
ıtır..
Kendimi, buradaki yazıları okuduğum esnada barona gönderilmiş mesajarı çözmek zorunda olan biri gibi hissediyorum. Ayıp yau, biz tutup Kırgızca, Arapça yazıyo muyuz? İstesem de yazamam aslında alfabe elvermiyor şimdilik.Arzum odur ki; ecnebice metin yazanların bir taraflarına da Türkçe çevirilerini tutturmaları, ben gibi cahiller için. Şurada iki paragraf okumak için Latince öğrenmek zorunda bırakmayın beni!
nebilim’e katılıyorum ben… Yok, “ben sadece şu an kullandığım yabancı dili bilenlere hitap etmek istiyorum, bilmiyorlarsa da kendime yazıyorum” diyorsanız problem yok.Meselenin yazmak mı yoksa okunmak/anlaşılmak mı olduğuna karar vermek gerek…O karara da saygı duyarız…
@redorack ben de sana katılıyorum, dolayısıyla @nebilim’e de katılmış oluyorum sanırsam ki:) Bunlar entelim dantelim şişirmesi mi diye düşünmekten de kendimi alamıyorum.
Rimbaud’un sevdiğim bir şiirini paylaşmak istemiştim. Sitede, yabancı dillerde yazılmış yazılar gördüğüm için, şiiri orjinal dilinde yazmayı uygun görmüştüm. Özür dilerim.
hoppala yavrum yaz geldi, bahçeye kiraz geldialdım beş okka kiraz, o da yare az geldinasıl, anlaşıldı mı?!el insaf! pes!!!iki adet ve dörder kelimelik fransızca bir kitap adı ile bir cümleye bunlar yazılırken, euquon üstadın (kendisiyle meselem yoktur, yazılarını beğenirim)”non am(m)ate” başlıklı komple latince ve “ecnebi” yazısınınonlarca kişi tarafından “tutulmasını” ve yere göğe sığdırılamamasını neye yormak lazım gelir acaba?!iki satır fransızca için “entel dantel” suçlaması ve hoşgörüsüzlüğünü anlamakta zorlanıyorum.iki paragraflık yazıma ahkam/yorum ekleme zahmetine katlananların “güzel” olup olmadıklarını bilemiyorum amaoks’de sıfır çekenlerin yirmi beş binleri bulduğu ve bilkent turizm mezunu olduğunu iddia eden bir “güzel”in adolf hitler ile elvis presley’i tanıyamadığı bir memlekettebu yazıma “entel dantel” yakıştırması yapanların bu programa başvurmayarak büyük ödülü kaçırdıklarını söylemek de boynumun borcudur.elbette ortaokulu bitirmemişlere yazmıyorum. edebiyat ve felsefeyi hayatının ta orta yerine koymuşlara yazıyorum.hayatla bir meselesi, kendiyle bir meselesi olana yazıyorum.her ama herkesin beni anlaması zaten mümkün değil.buraya yazı yollayan hiç kimse de herkes tarafından anlaşılmalı ya da anlaşılacak diye bir kaide de yoktur ayrıca!meşrebime göre yazıyorum. bu meşrebe kepçe sallayanlarınbazısı süzgeçle gelirse, yapacak bir şeyim olamaz haliyle!kimi çay kaşığıyla gelir, kimi devasa bir kepçeyle…ama meşrebime küfredilmesi, ben bunu anlamıyorum bana kemalettin tuğcu’dan bahset diyenleri ve “farklı” olanatahammülsüzlüğü kabul edemiyorum.rimbaud’yu bilene, kendini bilene, bildiğini sanana ve hayatı anlamaya, anlamlandırmaya çalışana yazıyoruz.kafasının basmadığı her kelimeye ve cümleye “entel dantel”yakıştırması yapan cehalet şakşakçılarına, halk dalkavukluğu yaparak, okumamanın erdemine şezlong atıp şarkıcı-türkücüaşklarında beynini rendeleyenlerle işimiz yok…onlara göre yazılar da var burada… okusunlar…rimbaud’la ülfet edenlere ve rimbaud’yu merak edeceklere bir kandil tutmaya çalıştık ama bu bile önyargıları aşamadı.neymiş, “entel”likmiş… öncelikle anlayamadığınız şeylere öcü muamelesi yapmayın. öğrenin. araştırın.hımbıllığın korunaklı duvarlarından çıkın dışarı.okuyan da buradaki ilk “ecnebi” yazıyı ben yazdım sanacak!
da ne??je suis, un autre… olmasin
varsın öyle olsun! hatam varsa düzeltin.yoksa da siktir edin!
” ‘je’ est un autre” olmalıydı (ama rembo da tırnaksız yazmış);kendisinden değil kavramdan sözediyor.türkçe çevirisi de “ben bir başkasıdır”, “ben başkasıyım” değil.
Mefkud : En harika komediyi seyretsem son ahkamın kadar güldüremezdi emin ol. Çok yaşa e mi!
@mefkud, haliyle bana düşen kısmına cevap vermek isterim… Tamamen ve senin kadar saldırgan olmayarak…İletmeye çalıştığın şeyi anlamayı tercih ederim. elbette ki tepkim burada ilk sen yazmışsın gibi değil, hele ki bu kadarcık kısmına. E iyi de kilit noktası orası… Hatta sanırım euqon’un yazısının üzerine denk gelmesi dolayısıyla ortaya çıkma koşulu oluştu sanırım bu yorumun. Ben kalkıp o kadar insanın tuttuğu ve yorum yaptığı bir yazıya bunu yazarsam, popülist yaklaşımlarını bölmek olur idi, karışmadım…@fafatara, lütfen şiiri ekte yeniden, ama mümkünse Türkçesiyle birlikte. Evet, oturur araştırırız biz de buluruz icabında ancak paylaş. Söylemlerimizdeki kasıt o değildir muhakkak ki…
“aldanmıyorsam bir zamanlar hayatım,önünebütün gönüllerin açıldığı, yoluna bütün şaraplarındöküldüğü bir şölendi.bir akşamdı dizimi oturttum güzelliği-terslikedecek oldu-İler tutar yerini bırakmadım ben de.bayrak açtım adalete karşı.aldım başımı kaçtım. ey büyücüler, size ey!bahtsızlık, ey nefret, hazinem size emanet.azmettim, söndürdüm içerimde insan ümidi adınane varsa. bir yırtıcı hayvan amansızlığıyla atıldımüzerlerine boğayım diye cümle sevinci.cellatlara seslendim, ısırayım diye ölürkenmavzerlerin kabzalarını. seslendim salgınlara,boğsunlar istedim, kan içinde, kum içinde beni.tanrı bildim musibeti. gırtlağıma kadar battım çamurlara.cürümün ayazında kurundum.hop oturup hop kaldırdım çılgınlığı.bana baharın getirdiği iğrenç bir budala kahkahasıydı.derken az önce işte, bir de baktım ki kıkırdamaküzereyim; aklıma eski şölenin anahtarlarını aramakgeldi, dedim belki de yeniden heveslenirim.hayırmış meğer o anahtarın adı-anlaşıldı ben birdüşteymişim.”sen canavar kalacaksın…” falan filan… atıptutmaya başladı başıma bu şirin hasırları ören şeytan.”ölümüne sürsün cümle iştahın, bencilliğin, cümlebağışlanmaz günahın.”ah, canıma yetti arttı kuzum şeytan, ne olur dahabir öfkesiz bakıver de benden yana ufak tefek, yoldakalmış alçaklıklar vara dursun, sen ki yazarda tasviröğreticilik vergilerinin yokluğuna vurgunsun, senin içinkopardım lanetli gün defterimden bu uğursuz yaprakları.”
üstadim….bendenizde günün birinde ne dilini nede adetlerini bilmedigim ülkede bir cafeye oturdum…kahve iciyorumm….derken efenim yanima bir tatlimi tatli cekik gözlü yeni yeni yürüyen bir kiz cocugu geldi….bende saclarindan sevdim….sevkatle…nasil tatliydi…derken masaya ailesi uctuve beni paketlediler3kisiresmen beni havaya kaldirdi..詞所代表的其他意思,詳見(tan,don- donnn donnnggggggg ) .diye bir seyler duyuyordumanlayamadim…acaba ne yapmistimmm?????neyse etraftaki benim gibi cekik göz olmayanlar beni onlarin elinden kurtardi..megerse!!!!!!! cocuklar baslarina dokunularak sevilmezmis…cekik gözlerin ülkesinde …….enerjisini calmisim cocugun..sucum hirsizlikmis efem.
Tirnaktan ziyade JE est ile kullilmazje , den sonra tirnak kullanilsin ,, aitlik nasil subject e degilde object e yukleniyor…je suis “ben” , un autre “bir baskasidir-yim”
Ne o ‘değil’e yapışık ‘de’? Hani bu cümlelerin noktalama işaretleri? Ne demek ‘kullilmaz’? 🙂
je’den sonra est kullanılmadığını rembo da en az bizim kadar biliyordu. onun kastettiği farklı bir anlam olsa gerek.je’yü birinci tekil şahıs anlamında değil, ingilizce çevirileri de i is şeklinde. tırnak içine alınca birinci tekil şahıs yerine “il”/ “elle” formuna dönüşüyor. yanlış hatırlamıyorsam russel’ın geliştirdiği bir ifade biçimidir bu, mantıkta kullanıldı ilk sonra genelleşti.
Bilen adamlar bir cümlenin içinden çıkamadı. Ya biz cahiller ne yapsın 😛
bu cümle üzerine yazılmış binlerce doktora tezi yanılıyor olamaz. :)dolayısıyla, gerçi @mefkud cümlenin tercümesini yapmıştır ama ayrıca @asy’nin açıklaması Rimbaud’yu derinden anlamayı dileyenler için güzel bir örnek oluşturmuştur.”je” illa ki bu cümle içinde artık 1.nci tekil şahsı nitelememektedir. daha ziyade ona artık 3.ncü tekil şahıs nitelemesi yapılmaktadır.şurada konuyu Türkçe ele alan bir blog mevcut. belki mevzunun derinleşmesi için faydası olur diye not ettim.
lingo lingo şişeler her daim pek bi revaçta…rimbaud senin haç kaça?haaa, la kukaraça!