Beynim yerinden sökülüp, izolebantla tekrar yapıştırılmış gibi şimdi. Vücudumun heryeri özenle dövülmüş, yer yer yumruklar hala vuruldukları yerde duruyor, hissediyorum. Bazen şanslı olmakla, şanssız olmanın arasında çok ince bir çizgi vardır; işte o çizginin tam üzerinden yazıyorum bunları…

Yorgun ve uykusuz geçirdiğim bir kaç günün üzerine gelen Cumartesi akşamı, yani dün; teklif edilen tüm dışarı çıkma önerilerini reddedip geceyi kendime, yatağıma, televizyona, kitaplara adamaya kesinlikle kararlıydım. Güzel bir filmi keyifle seyrederken, ortasında bir yerde vazgeçilmez bir uykuyla yüzyüze gelip sızacak ve sabah “yine seyredemedim sonunu, bir film daha ekledim yarım seyrettiğim sinema külliyatına!” diyecektim. Yine, yorgun ve uykusuzken yatakta kitap okumanın daha mantıklı olduğunu çünkü kitabın geri kalanının ben uyurken akıp gitmediğini düşünecektim, bol gazete katıklı pazar mutluluğu kahvaltımda…