Beynim yerinden sökülüp, izolebantla tekrar yapıştırılmış gibi şimdi. Vücudumun heryeri özenle dövülmüş, yer yer yumruklar hala vuruldukları yerde duruyor, hissediyorum. Bazen şanslı olmakla, şanssız olmanın arasında çok ince bir çizgi vardır; işte o çizginin tam üzerinden yazıyorum bunları…
Yorgun ve uykusuz geçirdiğim bir kaç günün üzerine gelen Cumartesi akşamı, yani dün; teklif edilen tüm dışarı çıkma önerilerini reddedip geceyi kendime, yatağıma, televizyona, kitaplara adamaya kesinlikle kararlıydım. Güzel bir filmi keyifle seyrederken, ortasında bir yerde vazgeçilmez bir uykuyla yüzyüze gelip sızacak ve sabah “yine seyredemedim sonunu, bir film daha ekledim yarım seyrettiğim sinema külliyatına!” diyecektim. Yine, yorgun ve uykusuzken yatakta kitap okumanın daha mantıklı olduğunu çünkü kitabın geri kalanının ben uyurken akıp gitmediğini düşünecektim, bol gazete katıklı pazar mutluluğu kahvaltımda…
Eve girdiğimde saat henüz 20:00 gibiydi. Dışarıdan getirdiğim tüm külfetleri üzerimden atmak için hemen bir duş aldım. Bir kaç çeşit çok sevdiğim mezelerden yaptım kendime, yatağın yanında ki sehpaya itinayla yerleşitirdim. Tabii ki bu keyfi bir duble rakıyla perçinleyip, yarı uzanmış, kaldığım sayfasını açtım kitabımın. Saat 23:00 gibi ve ben günlerin yorgunluğunu az sonra uykunun eline teslim edecekken çaldı telefon. Çok heyecanlı bir ses çok güzel bir şey anlatmaya başladı, nasılsın bile demeden. Bir kaç haftadır üzerinde çalıştığımız ve ürettiğimiz her yeni fikri hiç acımadan, “bizden daha iyi fikirler çıkmalı” diyerek çöpe attığımız bir iş ayrıntısında takılıp kalmıştık ve arayan arkadaşım çok güzel bir fikir bulmuştu, sonunda. İnanılmaz heyecanlıydı, bırakın Pazartesiyi yarını bile bekleyemezdi, biliyorum. Gelip hemen benimle paylaşmak, bana yaptıklarını göstermek istediğini söyledi. Açıkçası ben de fena meraklandım ve üç saatlik bir kendimle kalma hakkını yeterince iyi değerlendirdiğimi düşündüm, yirmi dakika sonra bendeydi arkadaşım. Ne olurdu ki iki saat sonra yine teslim olurdum uykuya…
Evet hiç de fena bir fikir bulmamıştı. Üzerinde konuştuk, tartıştık saatlerce. Gözlerimden uyku, geceden zaman akıp gitti. Bu arada kardeşim de arkadaşlarıyla bitirdiği bar gecesinden çıkıp beni aradı ve o saatte eve dönmek yerine bize katılması daha uygun görüldü. Saati yine “uyusan ne olur, uyamasan ne olur” a vardırdık. Acıktık. Daha tartışmaya, nasıl yapsak nasıl olurlara doymamıştık zaten. Ben Eve 200 metre uzaklıkta ki köfteciden köfte alıp gelecektim, o da işin üzerinde ki son rötuşları tamamlayacaktı… Uykusuz kalmıştım ama değmişti, sanki.
Zaten köfteci tadilat gerekçesiyle kapalı olmasa ben şimdi bunları yazıyor olmayacaktım. “Tadilat dolayısıyla kapalıyız”. Aferim size! Çıkmıştım artık dışarı, ve yemek bulunmalıydı. Şişli’de Abide-i Hürriyet’te, hoş gece yemekleri yapan bir yer var biliyorum ve semt-i Şişli de 5 dakikalık bir araba sürüşü bulunduğum mahale. Atladım arabaya. Özellikle haftasonu geceleri içki içeceğimi bildiğim için, dışarı çıkarken çok elzem bir durum yoksa arabayı almam. Bilirim, ben ne kadar dikkat etsem de üzerime her an birileri çıkabilir. Saatler önce iki duble içmişim, benden bir mahsur yok ama yine de çok dikkatliyim, bardan sarhoş çıkıp eve yetişme saatleri.
İlk ışıklarda üzerime çıktılar! Kırmızı yanıyordu durdum. Bekledim. Yeşil yandı ağır ağır hareket edip sola dönüşümü yaptım… Sadece bir an beyaz ve çok süratli bir nesnenin üzerime geldiğini gördüm. Sonrası büyük bir gürültüyle çarpışma… Sanırım bir süre bilincim kayboldu. İlk farkettiğim direksiyonun üzerinden kafamı kaldırırken başımdan yüzüme ordan da bacaklarıma akmış, akan kandı. Ne tür bir bilinçaltı bana panik olmamamı emrettiyse çevreme bakındım, arabanın önünün nerdeyse olmadığını gördüm, refleksle arabadan çıkma ihtiyacı hissettim, kapı sıkışmıştı çıkamıyordum. Kafamı kaldırdım, bana bakan insanlar vardı ve kimse yanıma gelmiyordu. Zorlayarak açtım kapıyı, kendimi dışarı attım. Ellerimle gözlerimi kapatan kanları silerek bana çarpan arabaya baktım, yolun sağına savrulmuş duruyordu, o anda içinden kısa boylu bir adam indi, korkudan dehşete düşmüş gözlerle bana doğru koştu ve sarılıp özürler dilemeye başladı. “Ben” dedi bozuk bir Türkçeyle “Kırmızı olmasın diye, sarı yanarken geçtim”… Benim arkamdan kavşağı dönen taksi şöförü bir an adamın üzerine yürüdü kırmızı da geçti diye, etraftakiler ayırdı. Herkes yüzüme bakıp, ambülans çağırmak lazım diye birbirine yorum yapıyordu. Ben yüzümde ne olduğunu anlamıyordum…
Arabanın içinde telefonumu buldum. Kardeşimi aradım ve gelmesi gerektiğini söyledim. Trafik ekipleri geldi. Bazı polisler bilincimin açık olup olmadığını kontrol ettiler… Kardeşim ve iş arkadaşım geldiler ve kardeşim beni görür görmez sağa sola saldırmaya başladı, polislerin üzerine yürüdü, bana çarpan adamın yakasına yapıştı. Onları ayırdım! Olduğum yere çöktüm, çevremde bir sürü insan vardı. Tam o sırada arka cebimde olan cep telefonumu birileri çekti, hissettim. Kardeşim biryerleri aramak için aldı sandım önce ama 1-2 dakika sonra anladım ki, bu yaralıya yardım için etrafına toplananlardan biriydi telefonu alıp giden…
Ambülans geldi. Hastaneye kaldırıldım. Dikişler, çeşit çeşit iğneler, tomografiler, tahliller… Alnıma dikiş atılması için vurulan uyuşturucu iğneden sonra, yapılacak tetanoz aşısının kolumdan değil de, hazır uyuşmuşken alnımdan yapılması konusundaki fikrime doktorun ve hemşirelerin dakikalarca güldüğünü de hiç unutmayacağım, kesinlikle ömrümlük bir anı olarak saklayacağım…
Israrla müşahade altında tutulmayı reddettim. İçimden geçen tek şey, istediğim tek şey, ne halde olursam olayım evime gidip kendi yatağımda uyuyup kalmaktı. Doktorları dirayetli görünerek, garip espiriler yaparak ikna ettim kendimde olduğuma. “Yaralı müşahade altında kalmayı reddetmiştir” diye bir rapor hazırlayıp imzalattılar bana, kurtuldum müşahadeden….
Eve dönerken kardeşime çalınan cep telefonumu arasana dedim. Aradı, uzun uzun çaldı telefon. Cevap veren olmadı elbette. Telefonun kapalı olmadığını görünce tekrar tekrar aradık ve sonunda açıldı telefon. Açan bir polisti ve şüpheli görüp durdurdukları şahısların üzerinde devamlı çalan telefonu, şüphelenip açmıştı. Kardeşim telefonda durumu polise anlatınca karakolda 10 dakika sonra buluşmak üzre anlaştık.
Karakola girdiğimde bana kazadan sonra ilk yardıma gelen adamı gördüm. Telefon onun üzerinden çıkmıştı… Üç kişiydiler ve suçlarını kabul etmişlerdi. Bana geçmiş olsun diyen polis memurları adamları tokatlamaya başladı. Yaptıkları şeyin inasani tarafını sorgulayarak vuruyorlardı üçüne birden, nereleri rast gelirse. “Adam yaralanmış sen onu soyuyorsun….”
Bilmiyorum! Eğer müdahale etmesem yine ömrüm boyunca, alnımda olası kalacak izleri her gördüğümde o insanların dövülmesini seyreden adam olarak aynaya bakacaktım belki. “Lütfen” dedim “Görevinizi yapın, kanun önünde hesaplarını verirler”. Bozuldular bana. Onlar sokakta hergün bu tür adamlarla karşılaşıyorlardı ve mahkemenin onları “tutuksuz yargılanmaları” kararıyla serbest bırakmasına çok içerliyorlardı. Bu adamların yaptığı, polis memurlarımıza göre hepsinden adi bir suçtu çünkü bir yaralının, o anki zaafiyetini kullanmışlardı.
O an ki ruh halim deyin, karakol soğukluğu deyin, yaşadığım travmanın etkisi deyin, insanların dövülmesine tepkim deyin, ne derseniz deyin. Karakolda birden bağırdım “ben bu arkadaşlardan şikayetçi değilim” diye… Birden tüm karakol sustu. Yavaş yavaş yürüyüp geldi yanıma, sonradan o geceki amir olduğunu öğrendiğim memur bey. Koluma girdi, beni kapıya doğru götürdü. “Geçmiş olsun, siz kültürlü bir insana benziyorsunuz” dedi. “Eğer bir yargıç olsanız ve bu başkasının başına gelseydi, serbest mi bırakırdınız bunları? Bir insanın yarasından yararlanıp onu soyan bu adamları, sokaklara tekrar cezasız göndermenin daha doğru bir vicdan olduğunu mu düşünüyorsunuz?”
Sabah olmak üzreydi artık. Beni tüm yaşadıklarımın üzerine şikayetçi olmak ya da olmamak gibi kararla bıraktı dün gece hayat. Şikayetçi olmasam hakim kesin bırakırmış. Şikayetçi olsam “gasp” ya da “yankesicilik” diye suçlanabilip, üç yıl kadar yatabileceklermiş…
Şimdi bu niye günlük değil de blog oldu?
Link de vermek isterdim ama bu sıcaklıkta arabanın halini, kendi halimi çekip yayınlamak, bu yazıyı yazmaktan daha zor.
Bana zaten geçmiş olsun, yaşadığımı yaşadım. Yaralarımı sarıp bir kaç hafta içinde normale dönerim biliyorum.. O zaman; hadi birlikte karar verelim! Beni mahkemeye çağırdıklarında; Biz, bu yaşları ortalama 25-26 olan adamları serbest mi bırakalım, aldıkları dersi almışlardır diye şikayetçi olmayalım mı? Hafif.org vicdanına sunuyorum durumu..
Bazen şanslı olmakla, şanssız olmanın arasında çok ince bir çizgi vardır; işte o çizginin tam üzerinden yazıyorum bunları… Umarım arabanın resmini çekip koyabilirim buraya bir kaç gün sonra, anlarsınız ne demek istediğimi…
yorumlar
geçmiş olsun
“merhametten maraz doğar” mı?
sana karşı işlenen suçu affederek belki de onaylamış olursun yaptıklarını ve bu onların kendilerini sokakta daha güvende hissetmelerine yolaçar. öte yandan affetmemen halinde hapiste geçirecekleri zamaniçinde suç kariyerlerini şimdikinden fersah fersah ötelere taşırlar. her iki durumda da bişi farketmiyor gibi.
Dostum yazıyı okudukça üzüldüm. Evde oturup kafanı dinlemeyi düşünürken olayların bu raddeye gelmesi gerçekten sinir bozucu bir şanssızlık. Anlattığın kadarıyla kafamda kurunca hikayeyi çok soğukkanlı davranabildiğine şaşıyorum. Çünkü bu üstüste gelen olaylar zinciri içinde kendinde kalıp doğru kararlar verebilmek çok çok zor. “Şunu yapsaydın” falan diyemem sen en iyisini yapmışsın. Biran önce kendini atmışsın dışarıya. O günleri yaşayınca sağlıklı bir şekilde oturduğun zamana şükrediyorsun.
Umarım çabuk iyileşir normal hayatına geri dönersin.
Geçmiş olsun…
geçmiş olsun
Çok soğukkanlı davranmışsın, ben olsam ya panik yapar ya da olayları gidişine bırakırdım..
Karara gelince, biz sanki gerçek hayat için çok mu iyiyiz neyiz,anlayamıyorum…
İnsanın vicdanı el vermiyor bir cep telefonu için 3-4 yıl ömür çürüttürmeye… Belki de polislerin hırsızlara sert müdahalesi olmasaydı, şimdi bu sorunun da olmayacaktı, şikeyetçi olacaktın ve hiç düşünmeyecektin, ama şimdi sanki hayatın raslantılarının anlatıldığı film karelerinin finaline yaklaşıyorsun ve kaderin ördüğü ağlar heryerine yapışmış durumda. Öyle ki, hırsızın vicdanına göre bile çekmişsin sahneleri…
Bütün bunlardan sonra şu söz her geçen gün daha da gerçekci oluyor türkiyede: Akıllı olup milletin derdiyle uğraşacağına; deli ol millet senin derdinle uğraşsın!
Çok hoş bi yazı olmuş, yani olanlar hoş değil tabi ki de, anlatımın çok sürükleyici, eline sağlık ve de geçmiş olsun.
O ölü soyuculara gelince, şikayette bulunmak için bu kişilerin sabıka kaydını check et. Göreceksin ki adamların olayı bu ve toplum için tehlikeliler. Valla samimi olmak gerekirse, ben olsam adamları polise de dövdürtürdüm, şikayetçi de olurdum, adamları mahfetmek için elimden gelen herşeyi yapardım.
bence lesclaypool hakli..’adamlarin olayi bu..’
Valla ben olsam kırmızıda geçip çarpan arabanın sürücüsünün ebesini ziker, telefon hırsızının da götüne cop sokturturdum. Sinirlendim yahu yazıyı okuyunca. Zorla küfür. Silmiycem be. Direk submit.
Psychedelic! Ben de sana ‘direk’ diyorum, polisi falan araya karistirmadan.
ben de tam olarak bunu demeye çalışıyordum;
Akıllı olup milletin derdiyle uğraşacağına; deli ol millet senin derdinle uğraşsın!
Geçmiş olsun, trafik kadar sakat bir şey yok Türkiye’de. Hırsızlık vakası için ne desem boş, hırsızlar profesyonelse bu vakada olmasa bi dahaki sefere zaten yiyecekler dayağı.
Şikayetçi ol bence, “aha demek ki bir şey olmuyormuş” dememeleri için.
Agresifliğimin nedeninden biri şudur.
Adamlarda vicdan diye birsey yokki. 3-4 sene hapisten sonra yapacakları sey yine bu.belki daha beteri.bu yuzden bu heriflere cektirebildigin kadar cektirmelisin bence
adamların öncelerini incelemek lazım. bence kararını buna göre vermelisin.
ama benim dikkat ettiğim başka bir nokta var. NuMB sen dostum olayı yaşayan kişi olarak affetmekten bahsederken. bizler burada olayı yalnızca senin sözcüklerinde öğrenip tartabiliyoruz ama senin kadar sakin olamıyoruz. insan kendine olanları affedebiliyor da neden bir başkasına birşey olunca aynı tepkiyi veremiyor.
olay burdan herhangi birinin başına gelse ve aynı şeylerden bahsetse acaba tepkin aynı olur muydu?
bir insafsızlıktır bu anlamadım. Bir insan yüzünden, gözünden kanlar akan bir yaralıya bunu hangi akla hizmet yapar aklım almıyor. Kesinlikle cezalarını bulmalarını diliyorum. Hem adaletten hemde Allah’tan. Çok geçmiş olsun NuBM kardeş. Şansın böylesine ne diyim ben şimdi. Üzgünüm acil şifalar dilerim:)
telefonunun çalınması başlı başına bir suç;hırsızlık. senin çaresiz bir durumda oluşundan faydalanılması suçu insanın gözünde ağırlaştıran. etkenleri, durumu, bileşenleri ne olursa olsun suçun cezası olmalı. tabi cezanın da oransallığı. acil şifalar…
Geçmiş olsun. Sabıkaları yoksa affetmenin daha uygun olduğunu düşünüyorum ben de. Ama sonuçta olayları yaşayan sensin, vereceğin karar da doğru karar olacaktır.
Geçmiş olsun NuMB. Adamların, sen o durumdayken yaptıkları ahlâksızlığı bir yana, senin o durumdayken bile bunu düşünmen gerçekten gurur verici. Yukarıdaki ahkâmlardan birinde dendiği gibi, biz okuyunca daha çok sinirleniyoruz, aklımıza gelen küfürü basıveriyoruz çaktırmadan. Seni takdir ediyorum. Tekrar büyük geçmiş olsun.
Ha ben olsam aynı şeyi yapar mıydım? Yani onları affeder miydim? Bilemiyorum. Sanırım affederdim diye düşünüyorum. Ama emin ol bunu çok düşündükten sonra yazıyorum… İlk aklıma gelen onların cezalarını çekmesidir.
Bir daha olmaması dileğiyle! Kırık, çıkık, kalıcı bir yaran yok değil mi?
çok büyük bir insan olduğuna karar verdim.
bana göre yaralı kişilerin cep telefonlarını çalan kişiler, 3 yıl hapis yattıktan sonra artık telefon çalmak için kaza olmasını beklemezler. ama öteki taraftan, polis onları şüpheli oldukları için durdurmamışmıydı?(bu kelime neresinden ayrılıyodu, çözemedim) acaba neden şüphelendiler? karışık vaziyetler.
O kisilerin hastaligi bu,.. sen onlardan sikayetci olunca girecekler yine hapse,.. orada takilcaklar yine ne kadarsa o zaman dilimi. Sonra cikacaklar ayni “işlerine” devam edecekler. Sikayetci olmanla birlikte “icerde kaldiklari sure kadar” zararlari ol-a-mayacak sokaktaki insana… Tekrar cok gecmis olsun.
büyük geçmişler olsun NuMB…
ayrıca da gerçekten takdir edilesi davranışlar seninkisi… senin yerinde bi başkası olsaydı aynı soğukkanlılığı ve büyüklüğü gösterir miydi bilmiyorum.. ben bu kadar serin davranamazdım ama…
ceza konusuna gelince..
şikayetçi olmasan, bu adamlar 3 yıl yatsalar çıktıklarında akıllanacaklar mı ki? mümkün değil!
yukarda birisi yazmış tlfnun değerinin 3 katı fln ödetseler diye… işte bu tarz cezalar caydırıcı olabilir ama 3 yıl yatsa çıktığında daha büyük bi hınçla dolacaktır…
peki cezasız mı kalmalı o da yanlış. sistemdeki boşluklar işte bunlar!
neden pek çok zaman başa gelen şeyleri kötüye yormak zorundayız? belki o şahısları affettiğinde, sikayetçi olmadığında yaşananlardan ders çıkarabilirler. yani çıkaramazlar demek için herhangi bi somut kanıtımız yok. -ki bence bu noktadan sonra yıllarca hapis yatma ihtimalleri varsa, gereksizdir…
eğer hayatta isek şu dakikada, mutlu olmak kafi, sinirden ziyade.
geçmiş olsun ya.. bende yazın geçirdiğim bi kazada benzeri olaylarla karşılaştığım için çok iyi anlıyorum seni.. benim hırsızı da olay yerinde çantamı yürütmeye çalışırken yine olay yerindeki bikaç adam dövmüştü.. bende o halde adamlara bağırıp çağırmaya, çalmadı yeter diye durdurmuştum.. vicdan vicdan diyoruz da o adamlarda olmayan vicdan bizde fazlasıyla var da bişeyleri durduruyoruz..
Sen adam olmayacaksın;aslında geçmiş 20 seneyi düşündügümde neleri affettigin aklıma geldiginde bu affediş hiçmi hiç şaşırmadı beni.Of çekmemin nedeni,bu zirzoplar senin civarda takılıyorlarsa ve seni görüp’ehi bakh len aha o çocuk zaten şekayetçi olmuyo şunu bidaa soyak’diyebilme ihtimalleri yada tehlikeli kavşaklarda nöbet tutup’yav bi kaza daha olsada yardım etsek’ihtimalidir.Umarım, o gece karakol sonrası birine daha yardım etmemişlerdir.Bence de doğrusu bu tür insanları mümkün oldugunca agır cezalarla toplumdan soyutlamak.Neyse burda tek tesellim gerçekten ölümcül olabilecek bir kazadan,4 şişe rakı içmiş gibi duran gözlerin ve alnındaki ekvator çizgisi misali dikişli yarıkla kurtulmuş olman.Daha kötüsüde olabilirdi.Geçmiş olsun koçum.
Not:Cümlenin ilk başındaki sözcük;konuda bahsi geçen şahsın adam’lığına yazılmamıştır.Tanırım,eminim yalan yok bizde.
Sanssizlik insani en beklenmedik zamanda buluyor ne yazikki. Bence de ceza alsalar daha iyi. Daha once sabika almamis olmalari bu tip suc islememis olmalari anlamina gelmez. Curusunler hapiste hayvanlar.
Kayıp gibi gözüksede erdemlilik adına bir kazançtır.
cezalarını çekmeliler diye düşünüyorum. fakat bu ceza, 3-4 yıl hapis yatmak mı olmalı, emin olamıyorum. hiç o adamlarla konuşmayı denedin mi? böylece karakterlerini analiz edip, daha doğru bir karara varabilirsin belki. ayrıntılara dikkat etmek gerek bence.
geçmiş olsun umarım dediğin gibi bir kaç hafta içinde normale dönersin. telefonunu çalanlara gelince ilk tepkim hayır uzun bir hapis cezasını haketmiyorlar oldu. hele dayak yemeyi hiç. en azından hak ettikleri şeyin ne olduğuna benim senin karar vermen konusunda tereddütlerin var o yüzden özellikle karakoldaki tavrını çok tuttum “”Lütfen” dedim “Görevinizi yapın, kanun önünde hesaplarını verirler”.” Polisin de bizim de onların cezasını vermeye hakkımız yok. Eğer kanunlar tutuksuz yargılanmalarını uygun görüyorsa onlar da o kanunlara göre yargılanmalı. Kanunlar çok adil olmayabilr ama o zaman meselemiz onları değiştirmek olmalı. Bir de bu polisin dövmesi, şu ya da bu nedenden haksız yargılanan insanlar da var (güllüoğlu baklavaları çalan çocukların aldığı ağır cezayı da hatırlayın, uygulanan belki doğru kanundu ama hak mıydı reva mıydı?) bir de kendimle ilgili bişiy hatırlattı bu olay bana: çocukken yandak inşaattan bir kasa çivi çalmıştık, gizli 7’ler afacan beşler diye kitaplar vardı, onları taklit etmiştik, biz bir inşaattan çaldığımızı başka bir inşaata koymuştuk, o inşaatın işçilerini tutuklamış polis, kanıt da biz böğürtlen yemiştik, onlar kına yakmış, kasanın üzerinde kızıl mor lekeler var, bir güzel dövmüşler işçileri, buz gibi hücreye kapatmışlar bütün gece nerdeyse işlemedikleri suçu itiraf noktasına getirmişler, durumu öğrenince biz gitik ifade verdik, çıkardılar. Bir şey daha benim arabamdan teybi çalmışlardı ben şikayetçi olmadım yakalanan çocuklardan ama kamu davası açılmış zorunlı ifade verdim. Bu ülkede de cezasız kalan çok hırsız var diye düşünüyorum, yanlış davranmamışsın gibime geliyor, suçlular cezasız kalmasın demiyorum ama biz ya da onları yakalamakla yükümlü polis değil keşke bağımsız olsa yargı versin diyorum. tekrar geçmiş olsun
umarim saglık yonunden hersey yolundadir!
diger cogu arkadasın goruslerine katılıyorum .
bu insanlar bunu profesyonellesmis sekilde yapıyorlar.. ve caydırıcı ya da degil hak edilmis veya degil ceza cekmeliler.. hemde 2ye katlanarak gasp bile degil bu resmen durumdan faydalanma..cok kotu cok ..
hic tahtakale’ye gidip ust sokakları dolastınızmı ? cogunuz bilir.. nefis son model ultra telefonları ve benzer cihazları neredeyse yarı fiyatına bulabilirsiniz orada..bunlar ticaret haline getirmisler bunu cezasız kalmamalı.. Ancaaaaak.. NuMB erdemli davranmıs. belki bende aynısını yapardım bilmiyorum .. bir yandanda Psychedelic’e katılmamakta mumkun degil ..
tekrar gecmis olsun.
acil şifalar diliyorum. birde vicdan tamam da bir yere kadar derim ben.
Böyle bir durumda, bana yardım etme bahanesiyle geler benden bir şey çalıp gitseydiler ve sonradan yakalasaydık, onları affederdim.
Aynı olay bir başkasına yapılırken olaya şahit olsaydım, tabiri caizse “direk dalardım”.
Tekrar geçmiş olsun.
“iyi insanın intikamı affetmek ve unutmaktır”. Schiller idi galiba
ama çok geçmiş olsun..ilginç yurdumda her felaket sonrası ‘buna da şükür abi yaa!! ya bi de şööle olsaydı!’ diye başlayan, hatta ‘ sen yine de şükret bizim filanca abi vardı.. ‘ diye devam eden ve akla zarar gerçek hikayeler duyduğumuzdan dumur eşiğimiz düştü artık galiba. Benzerini şahsen ve bizzat yaşadığım, sevimsiz bir anı olarak beynimden silmeye uğraştığım bi yığın şeyi hatırladım. Karakoldaki tavrın gerçekten helal olsun denecek cinsten..Keşke bunun işe yarayacağına dair tüm umutlarımız yok olmamış olsaydı. 🙁 Ama yine de belki ya.. Belki di mi??
Yazılanların hepsini okudum, okurken bir taraftan ben ne yapardim diye düşündüm, bir taraftan da az önce e-mailime gelen kapkaç olayından sonra bir de bunu okumanın sıkıntısını yaşadım, ruhum daraldı. Artık sokaklarda eskisi gibi rahat yürüyemediğimi,toplu taşıma araçlarında sürekli tetikte durduğumu, kendi kişisel alanımı fazla işgal eden insanlara acayip kuşkuyla yaklaştığımı bir kere daha farkettim. Şimdi bu ve bunun gibi suçları işleyen insanlar eğer benim huzurumu bozuyorsa mutlaka cezalandırılmalılar ya da topluma kazandırılmalılar ama nasıl? Dövülerek değil çünkü muhtemelen bir şekilde dayak arsızı zaten olmuşlardır, hapis bir derece ama çıkınca aynı şeyi yapmayacaklarının garantisini kim veriyor? Peki ne yapmalı, bunlar beni, seni,onu, bizi aşan şeyler bence. NuMB kendince doğru olan şeyi yapmış, o an için cezayı verecek mercinin kanunlar olduğunu farkederek mudahale etmiş, peki ya diğerleri. Bence sistem baştan çürük ve yapılacak şeyleri kimse yapmamaya devam eder ve biz duyarlı insanlar da artık boşverseneciliğe başlarsa işte asıl o zaman neler olucak doğrusu çok merak ediyorum. Tekrar çok geçmiş olsun,yaraların çabuk kapanıcaktır, umarım olayın olumsuz psikolojisinden de çabuk kurtulursun…
şikayetci ol manyak mısın abi ya Herifin niyeti kötü belli ki
Şikayetçi ol. Ama intikam duygusu olmadan. Affet, ama onlar masum değil.
İyi dileklerinize, geçmiş olsunlarınıza, güzel sözlerinize, hepinize çok teşekkürler! Gösteri devam etmeli, bir kaç günlük sersemlik döneminden sonra, hayatın her alanına yeniden döndüm, sadece bir süre daha kafaya çıkamayacağım, amuda kalkamayacağım.
O kargaşa da kaza raporunda ne yazdığını tabii ki görmemiştim. Kaza raporu geldi, suçun tamamını karşı tarafa vermişler. Araba hurdaya çıktı, yani tamir edilmesi olanaksız görünüyor. Sigortalar bir şekilde çözecekler sanıyorum o işi.
Başımdan geçenleri Hafif’e yazmanın avantajı, herkese bir daha bir daha anlatmamaktı olayı. Bir de kazadan hemen sonra ki gece yazmak beni rahatlattı. Bir sürü geçmiş olsun mesajı aldım, iyi geldi. Dezavantajı ise; bir sürü arkadaşım konuyu Hafif’ten okuyup, “bizim neden haberimiz yok” diye sitem etti durdu, “okumasak haberimiz olmayacak” dediler. Ne çok okunuyor, ne çok takip ediliyormuşuz meğer burda çaktırılmadan!
Bizim şu telefonculara gelince. Mahkeme bir aydan önce olmaz zaten, yani bir ay her ihtimalde içerideler. Buradan şimdilik çıkan genel kanı işi doğru ya da yanlış “hukuka bırakmak”, hukukun tam olarak işini yapabilmesi için de benim şikayetçi olmam gerekiyor.
Yukarıda 20 yıllık kadim dostum “LeperMessiah”, benimle ilgili kaygılarını dile getirmiş. Huy çıkmıyor arkadaşlar, değişmiyor. Benim şikayetçi olmamla hırsızları yargılayacak sistemin çıkış noktası “benim içimin rahat etmesi” olmalı diye düşünüyorum. Ve ben “affetmenin” affederek dersler vermenin saygınlığına inanıyorum, içim de ancak böyle rahat eder. Şikayetçi olmayacağım…
Elbette karnını gece gündüz çalışarak doyuran insanlara haksızlık olacak hırsızları sokağa salmak. Ama içimde bir yerlerde birileri, o aç insanların da aynı şeyi yapacaklarını söylüyor nedense… yoksa sanki onlar da çalarlardı!
bir haber gördüm.Bir paket sigara çaldı diye otuz yıl hapis cezası vermişler adamın birine…dile kolay otuz yıl, banka hortumlasa bu kadar yemez.Garip bir ceza hukukumuz var.
Abicim olay senin olayın ama, sen yine de savcılığın “Hazırlık Soruşturması” dosyasından adamların sabıka kayıtlarına bi bak istersen.
Adamlar bunu iş haline getirecek kadar alçalmış insanlarsa; bu gün bi yaralıyı soyan, yarın bi kadını öldürür çantasını vermedi diye.
Ama yine de sen bilirsin, çok geçmiş olsun tekrar.
not just numb
also a fool
galiba burda ben hep sallabaş gibi lesclay’i onaylayıp durcam.
ama dogru soyluyo. adamlar pişkin heriflerse bence hata yapmış olursun. toplum için zararlı bunlar.
Sonuçta hırsızlıktan dolayı kamu davası açılacak, 3 kişi olmaları bu tür işlerin(durumdan faydalanma?) peşinde olduklarını düşündürüyor insana.
Eğer adamlar ile ilgili daha ayrıntılı bir bilgiye ulaşma şansın var ise mutlaka ilgilenmeye (sabıkalı?,çete?)çalış.
Geri kalanı için ise önce mantığına ondan sonra vicdanına güvenmeni tavsiye edebilirim.
Tekrar geçmiş olsun…
Sabıkalı olsa ne olur olmasa ne olur? Anlamıyorum hem NuMB’u hemde onun gibi düşünenleri. Ortada bir suç var ve siz suç işleyenleri affederek suçu görmezlikten geliyorsunuz. Daha düne kadar genel affa büyük tepki vardı kamuoyunda ne oldu merhamet duygularınız mı kabardı birden?
Acılar içinde kıvranan, kan revan içinde, maddi hasarı büyük bir kaza sonucunda ne yapacağını bilemeyen bir insanın durumundan faydalanarak ona yardım etmek yerine, malını çalmak hiçbir mazeret kabul edilmeyerek cezanın en ağır şeklini hak ediyor bana göre.
Genel aftan sonra haber bültenlerinde artmadı mı hırsızlık ve kapkaççı haberleri? Üstelik çıkan afla suçları tekrarladığı takdirde daha ağır ceza alacaklarını bile bile işlediler suçu. “Onların sorunları” ayrı bir tartışma konusu, böyle bir sorunun da bilincinde olmalıyız bu ayrı ama kapkaççıların sokakta yürürken yerlerde süründürerek insanları yara bere içinde bırakmaları, sabıkalı 3-5 gencin anne ve kıza tecavüz etmeleri, emekli insanların emekli kuyruğunda geçirdikleri saatlerden sonra aldıkları üç beş kuruşluk emekli maaşlarını çalmaları… Tüm bunlar beni onlara karşı acımasız olmamı sağlıyor.(Zamanım olsa tek tek link verirdim haberleri)
Tekrar ediyorum, elbette ki hukuk sisteminde arıza çok o ayrı bir tartışma konusu ve onlara verilecek cezadan sonra sorunlar hallolmayacak tabii ki ama sen onlara, ders olsun, düşüncesiyle (ki zerre kadar ders almayarak çıktıkları günün akşamında emin ol yine ‘işe’ çıkacaklar) kendince iyilik etmiş oluyorsun belki ama bizleri böylece cezalandırıyorsun farkında mısın?
Bu onların ne ilk işidir ne de son olacaktır ( ki tek işlerinin hırsızlık olduğunu sanmıyorum ), 3 kişi olduklarına göre çete gibi çalışıyorlardır. Polis iki tokat attı diye aklınca polisi mi cezalandıracaksın, bu adamların sokakta rahat rahat dolaşmasına izin vererek. Bence kesinlikle şikayetçi ol!
Vay be!
Şikayetçi olmayacağımı söyleyince nasıl da coştunuz, hatta salak yaptı beni bazılarınız (Billy Moom), vicdani bir karardan, akıl sorunu çıkararak derin bir zeka örneği gösterdi. Ona da maşaallah!
Evet suçun nev-i çok insafsız. Çok ahlak dışı. Konu çok özdeş olmayabilir belki ama bilmem duyanınız, yaşayanınız var mı? Yıllar önce bu ülkede insanlar kinle hapishanelerde çürütülürken, duvarlara yazılan bir slogan vardı: “Suçluyu Kazıyın Altından İnsan Çıkacaktır”…
“Genel Af” … Fikir suçluluarı hariç genel aftır sayın Nimda! Haklısın tecavüzcüler, bizi soyanlar “out”, fikrini söyleyenler “in”! Ben de vicdani fikrimi söylüyorum, beni de atıverin içerilere…
Çok Türk filmi repliği olacak ama; bence genelevde çalışan her kadın da orospu değildir, afedersiniz! Çevresel faktörlerle bozulur insanlar, kimsenin geninde kötülük yoktur, “doğruyu ayırt edebilme özgürlüğü de tanınmalı insanlara”.
Çocuklara anlatılan masallarda zalimler, şans tanımadan, dinlemeden insanları yerler. Ben çocuklarıma kimsenin kimseyi yemediği masallar anlatmak istiyorum… Ben çocuklarıma; “Başıma böyle bir olay geldi ve ben, affettim” diyebilmeyi istiyorum!
Çünkü; “İnsani Değerler” sokalarda ve şimdi sizin gördüğünüz dünyada ki gibi değiller maalesef; Size tokat atanlara diğer yüzünüzü döndükçe tarihe kalıyorlar! Jop sokunca geçici bir rahatlık elde ediyorsunuz… hepsi bu!
biz ne diyoz sana, sen ne diyon?adamlar anlamaz diyorum ben ne aftan ne insanlıktan eger bu isi devamlı yapıyolarsa. Hem turk polisi sikayetci senin gibi affedenlerden. babam polisti benim.Ve der ki ‘yakalarsın adamı herif sikayetci olmaz; kiminin g..ü yemez sikayetci olmaya kimi affettim der, kimi sikayetci olur mahkeme salar.’ İşte boyle sikayet edip dururdu. Eger adam bunu sıksık yapıyorsa anlamaz oyle insanlık falan. İşte ne biliyim demez’vay be baba adammıs’ falan diye. anlatabildim mi? bence eger iş işten gecmediyse önce arastır sonra dedigimiz gibiyse fikrimce sikayetci ol.
Yazdığıma yazacağıma pişman oldum, yatıp uyuyacaktım bu yazılanları gördüm… Birisi “herhalde ilerde hafifte tartistikta bunu yaptim diye anlatmayacaksin” deyip terbiyesizleşir aniden, tüm söylediklerini asfalt silindiri misali ezer geçer, en gerçeği anımsaması gereken yerde “sefilleri” anımsar. Bir diğeri babası polis olduğu için polis söylemi kullanıp “biz ne diyoz sana”, “türk polisi şikayetçi senin gibi affedenlerden” der, benim Türk polisinden şikayetçiliğimi umursamaz… Özümseme sorunlu 3. dünya ülkesi gençliğine anlat dur sonra, yüreğin erisin… Offf
Dip Not: Sevgili Mete1 maalesef müştekiye mahkemeye çıktığında “Nasıl ceza verelim?” diye sormuyorlar modern hukukta. Sen ya şikayetçi oluyorsun ya da olmuyorsun; cezasını hukuk belirliyor. Artık vazgeç “üçün biri” kıstasından lütfen!
Sana özel mesaj atmayacağım, bir kere bu konuda anlaşalım! Ya da bundan sonra arkadaşlarla konuşalım, ahkam kesme olayı kalksın; “nasıl olsa her blogu yazanın kendisinedir cevap” mantığıyla, sadece mesajlaşma olsun.
Evet bazen çok zor oluyorum. Yukarıda sana kötü adledilecek birşey yazmadım, sadece çok basit bir hukuk kuralından söz ettim. Ben bunları söyleyinceye kadar, ısrarla “git sana telefonun bedelinin 3 mislini ödesinler” yazan sen, bu tartışmayla beraber bunun bir “faraz-ı misal” olduğunu söylemeye başlıyorsun, keşke öyle bir hukuk kuralı olsa diyorsun. İşin özü en başta söylemen gerekeni, olmaz öyle birşey denildiğinde toparlıyorsun. Sen de bazen çok kafası karışık oluyorsun, toparlayamıyorum seni…
Sevgili Mete#1;
Seninle kişisel hiç bir derdim yok inan bana. Fikirlerini, yaklaşımını, kavrayamayışını sevmiyorum o kadar. Yoksa sen iyi bir site katılımcısısın bence…
Özümseme sorunlu 3. dünya ülkesi gençliğine anlat dur sonra, yüreğin erisin… Offf
asagıladın yalnız farkında mısın ama ben sadece fikrimi belirttim.tesekkur etmen lazımdı beyfendi. kendini kendin yerine ve suclu yerine koydun sen o kadar. istersen bi de polis yerine yada savcı yerine falan koy, hepsini toparla oyle karar ver.
muhatap alıp ta fikir paylasanda suc. lan niye geldim ki su hafif’e..
ArrrRKaaADAşşşŞıııIMMmmm :D!
be clever or be dead
aptala abdal denmez ki
kimse de telefon için 3 sene
yatmaz geçmişi şekilli değilse
murat demirelinden erol evciline herkes çıkar burada
vicdani karar diye bir şey yok
kandırmaya çalışma insanları
sor vicdana seni kaza anında görse
telefonu araklar mı diye
son olarak da fool ne demek
kaç anlamı var bir sözlük YARAB
Numb’ın önce geriye çekilip sonra vurması hoş değil. Olay hakkında bu kadar konuşabildiğine göre Numb üzerinde fazla tahribat yaratmamış anlaşılan. Telefon bulunmuş durumda, adamlardan gördüğü başka bir zarar da yok, şikayetçi olmaması kişisel olarak en uygunu. Çünkü şöyle düşünüyor olabilir; ben bir zarar görmeden, başkasına zarar vereceğim. Ne kadar bir zararı olsaydı şikayetçi olurdu diye de ben düşünüyorum. Her zaman affedebilir mi? Her zaman yakalanırlar mı? Her zaman adalet gereken cezayı verir mi? Ben bu olayda düşünüyorum da işin içinden çıkamıyorum. Şikayetçi olmak mı daha cesaret/vicdan gerektiriyor, şikayetçi olmamak mı?
ahkamların sonuna gelemedim daha.
bu ne hiddet ne celalet. adamlar ne yapmış? yaralı adamın telefonunu çalmışlar. honun punun hevlatları.
nedir ya? cep telefonu! nedir ya?
gider alırsın bi tane daha.
aha! evet o parayı alnının teriyle kazandın vs.vs. ne iş yapıyorsun? grafik tasarım mı? bilgisayar programcılığı mı? neyse neyse neyse… adamlar onları bu mesleklere getirebilecek kaynaklara sahip değillerdir belki?
şüpheli şahıs: şöyle açıklayayım, özellikle gece (gündüz de olabilir) yüksekten aşağı bir semtte yolda yürüyen, kıyafetinden ve halinden zengin olmadığı anlaşılan her erkek ŞÜPHELİ ŞAHIS’tır. ve polis, arkasında sağlam birileri olmayan herkese istediği herşeyi yapabilir.
efendim? cep telefonu mu çalmış şerefsizler! mahfedelim hayatlarını sonuna kadar. toplum düşmanları… 3 sene yetmez 10 sene… ömür boyu! malımıza kimseyi elletmeyeceğiz.
evime girdiler. çalınacak hiçbirşey yoktu geri çıktılar. cep telefonumu kimse çalmadı, çünkü çalınacak birşey değil ve yine de aynı işi görüyor 400 milyonluk benzerleriyle.
biraz daha düşünün bu konuda. ve basit hırsızları, “kolay yolu” seçmekle suçlamadan önce, diğer yolların neler olduğunu biraz daha düşünün. şunu sorayım messela;
bu sitede, herhangi bir zaman asgari ücretli bir işte çalışmış kim var! gidin çalışın, hayat boyu orda kalmayı düşünün, ve sonra çıkıp cep telefonu çalın.
CEP TELEFONU! diyorum. araba ya da mücevher ya da bilmemne. bunların hiçbiri sizin hayati önceliklerinizden değil. ama siz adamların canına kastediyorsunuz. biraz daha düşünün.
sana geçmiş olsun demekten başka bişeyim yok numb. ama bu adamlar gerçek tehdit değil bence.
Bu olayla ilgili ahkamlar çok garip bir hal aldı;cep telefonu muhabbeti, cezanın bir şeylerle değiştirilmesi gibi garip pazarlıklar,ortada somut bi olay ve çıkarılması gereken soyut fikirler var cep telefonuna bu kadar odaklanmanız;bedelini bile hesap etmeniz ?! …..
Cep telefonu fiyatları
Hırsızlık
Trafik kazaları
Hayat hiçbir zaman insana istediği imkanları sunmuyor, her devlette her zaman her türlü imkanı sunamıyor! Ama önümüze hiçbirşey sunulamıyor diye her türlü şeyi yapma hakkına sahip mi oluyoruz? Kişiye hırsız olma hükmünü sürmüşse bu devlet veya hayat kişi bu yolda devam mı etmelidir? Hiç mi bu hükmü üzerinden atmak için çalışmamalıdır? Aaaa şimdi nerden biliyorsun da konuşuyorsun adamın başına neler geldi allah bilir diyeceksiniz? Ben en azından kendi üzerimdeki hükmü atmak için şikayetçi olurdum. Mevzu bahis olan burada cep telefonu yada cep telefonunun fiyatı değil yapılan eylemdir.
Ayrıca bu durum bana izlediğim bir filmden bir sahne hatırlattı. Spider man’de çocuk; insanları kandırıp paralarını alan adamın, parasını çalan hırsızın kaçmasına izin veriyor, ama aynı hırsız 2 dakika sonra aşağıda çocuğu arabada bekleyen amcasını vurup arabayı çalıyor.
Ama sen gene de kendi fikirlerini savunmaya ve ben şöyleyim böyleyim demeye ve çocuklarına anlatmaya devam et. Bu da senin fikrin napalım..
Ben kişisel olarak bu konuyu kapatmak istiyorum. Çok net görülen bir şey var: “hayata farklı anlamlardan bakıyoruz”…
Tekrar teşekkür ediyorum geçmiş olsunlarınıza, umarım kimse böyle böyle durumlarla karşılaşmaz. Vicdanı bile aşşağılayacak hallere hiç biriniz düşmeyin!
blogun konusuyla biraz ortusen su haberi okudum bugun…